Gezi davasında ilk ara karar açıklandı. Silivri'de görülen duruşmanın ikinci gününde iş insanı Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına, Yiğit Aksakoğlu'nun tahliyesine karar verildi.
Silivri Cezaevi Kampüsü'nde görülen Gezi davası duruşmasının ikinci gününde mahkeme ara kararını açıkladı. Mahkeme heyeti, tutuklu yargılanan sanıklardan Yiğit Aksakoğlu’nun tahliye edilmesine, Osman Kavala’nın ise tutukluluğunun devamına hükmetti. Davanın bir sonraki duruşması 18-19 Temmuz 2019’da görülecek.
Duruşmanın ikinci oturumuna, tutuklu sanıklardan Osman Kavala ve sivil toplum alanında çalışan Yiğit Aksakoğlu ile birlikte tutuksuz yargılanan yedi sanık katıldı. Duruşmaya avukat Can Atalay'ın savunmasıyla başlandı.
Duruşmada neler oldu?
İddianamenin esas olarak, "Türkiye'nin en onurlu mücadelesini karalama çabası olduğunu" söyleyen Atalay, soruşturmanın Gülen Cemaati'ne mensup polis ve savcılarca hazırlandığını işaret etti. Atalay, "Bu iddianame, AKP ile Fethullahçı çetenin son marifetidir" şeklinde konuştu.
Haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildiğini hatırlatan Atalay, Gezi Parkı eylemleri sırasında Türkiye'nin dört bir yanında kırılan camların faturasının da kendilerine kesildiğini savundu.
"İnşaat hukuksuzluğunu konuşmayacak mıyız?"
2013'teki protestoların başlama nedeni olan Gezi Parkı'ndaki inşaatın hukuksuz olduğunu da sözlerine ekleyen Atalay, talimatın dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından verildiğini belirterek "Bu hukuksuzluğu konuşmayacak mıyız sayın yargıçlar" sorusunu yöneltti.
İddianame hazırlandığında, Gezi Parkı eylemlerinden sonra başlatılan soruşturma kapsamında Gülen Cemaati mensubu polis ve savcılar tarafından hukuksuz dinlemeler yapıldığı ortaya çıkmış, bu durum tartışmalara neden olmuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise tartışmalara "O dönemde elde edilen deliller yeniden kıymetlendirilmiştir" yanıtını vermişti.
Savunmasının bir bölümünde Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) kitapçığını havaya kaldıran Atalay, "Bu kitapçıkta 'yeniden kıymetlendirme' ile ilgili tek bir satır bulunmamaktadır" dedi. Atalay ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın delilleri yeniden kıymetlendirme hakkı ve yetkisinin de bulunmadığını savundu.
Atalay: Gezi, demokrasinin yeniden kurulması için itiraz hareketidir
Atalay savunmasında, Gezi Parkı protestolarının ne anlama geldiğine dair kısa bir anlatımda da bulundu. Atalay şöyle konuştu: "Gezi, demokrasinin yeniden kurulması için bir itiraz hareketidir. Taksim ise yalnızca İstanbul'un değil, Türkiye'nin meydanıdır. İnsanlar burada sevincini de kutlardı, üzüntüsünü de gösterirdi, itirazını dile getirirdi. 1 Mayıs da burada kutlanırdı, polis günü de. Artık yalnızca polis günü kutlanmasına izin veriliyor. 31 Mayıs'taki şiddetli polis saldırılarından sonra iş bizden çıktı. Her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı o günden sonra kendi itirazını da alıp Gezi'ye geldi. Milyonlar burada buluştu.”
Hayatında yediği en güzel börekleri Gezi Parkı protestoları sırasında yediğini belirten Atalay, "Bana kimse orada yediğim börekleri Kavala'nın finanse ettiğini söyleyemez. Gezi'yi finanse etmek kimsenin haddi değildir" dedi. Atalay'ın börek örneği mahkeme heyeti dahil salondaki tüm izleyicilerin gülüşmesine neden oldu.
Kahraman: 10 milyon insana ne para yeter ne organizasyon
Atalay'ın ardından duruşma, şehir planlamacı Tayfun Kahraman'ın savunmasıyla devam etti. "10 milyon insana ne para yeter ne de organizasyon" diyen Kahraman, iddianamenin başarısız bir senaryo olduğunu savundu. Mahkeme heyetine seslenen Kahraman, "Kusura bakmayın ama hiçbir senarist böyle bir protesto yazamaz" dedi.
Taksim Dayanışması tarafından yapılan açıklamaların demokratik hak talebi olduğunu belirten Kahraman, toplumsal sağ duyuya sahip olduğunu da söyledi. Kahraman, bu talepler nedeniyle darbeye teşebbüs suçlaması getirmenin de akıl dışı olduğunu belirtti. Kahraman "Gezi'den korkmayın. Gezi halktır" diyerek sözlerine son verdi.
Kahraman'ın ardından Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ile Mine Özerden de savunma yaptı. Kavala ile uzun süre birlikte çalıştığını anlatan Özerden, uzun süredir tutuklu bulunmasının Türkiye ve sivil toplumculuk açısından üzücü olduğunu söyledi.
"Önce şiddetsiz eylem sonra hükümeti yıkma iddiası"
Sanıkların ardından avukatların savunmalarına geçildi. İlk olarak söz alan Osman Kavala’nın avukatlarından Dr. Köksal Bayraktar, iddianamedeki çelişkilere dikkat çekti. İddianameyi hazırlayan savcının önce Gezi Parkı protestoları için şiddetsiz eylemler yapıldığından söz ettiğini, sonra da sanıkları cebir ve şiddet yoluyla hükümeti yıkmaktan suçladığını söyledi.
Mahkeme heyetine hukuk fakültesindeki dersleri hatırlama çağrısı yapan Bayraktar, "312’nci maddenin unsurları oluşmamıştır. Oluşması için eylemler arasında bir kronoloji, cebir ve şiddet olması gerekir.
Bayraktar, Gezi Parkı eylemlerinin amacının hükümeti devirmek olmadığınıysa şu sözlerle anlattı: "Öyle olsaydı dönemin başbakan yardımcısı Bülent Arınç parka gelip 'Mesaj alındı' der miydi? Ya da o günlerde başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan Kuzey Afrika seyahatinde olabilir miydi?"
Bayraktar ayrıca, Osman Kavala’nın neyle suçlandığını bilmeden 16 ay boyunca iddianame hazırlanmadan tutuklu kaldığını, 20’inci ayda hakim karşısına çıkabildiğini, bunun da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) uygun olmadığını hatırlattı. Avukatı, Kavala’nın bir an önce tahliye edilerek özgürlüğüne kavuşması talebinde bulundu.
Kavala’nın avukatının savunmasının ardından duruşmaya bir kez daha ara verildi. Aranın ardından da Yiğit Aksakoğlu’nun avukatı Turgut Kazan söz aldı. Müvekkilinin 312’nci maddeden yargılanmasını eleştiren Kazan, Gezi Parkı’na yapılması planlanan inşaat için iptal davası açıldığını belirterek şöyle konuştu: "İddianamede darbe yapmak amacıyla deniyor. Sayın yargıçlar size soruyorum, darbe planlayan insan neden dava açıp iptalini istesin. İptal olursa darbeyi nasıl yapacak?"
"Gezi davası "bir sindirme aracı" olarak kullanılacaktı"
Kazan, Gezi davası iddianamesinin Gülen Cemaati’ne mensup polis ve savcılarla hazırlanmasınıysa "2016’daki darbeyi yaptıktan sonra tüm toplumu susturmak için bu iddianameyi hazırlamışlar" diye yorumladı. Kazan’a göre 15 Temmuz’daki darbe girişimi gerçekleşmiş olsaydı, Gezi davası "bir sindirme aracı" olarak kullanılacaktı.