İstanbul Cumhuriyet Savcısı Edip Şahiner, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi davasında Osman Kavala ve diğer sanıklar için verdiği beraat kararını istinafa taşıdı. Şahiner, sanıklara verilen beraat kararının kaldırılmasını isterken tahliye edilen ancak başka suçlamalar ileri sürülerek yeniden tutuklanan işadamı Osman Kavala’nın ‘kaçma şüphesi olduğu için’ yeniden tutuklanmasını istedi.
Savcılığın istinaf başvurusunda Kavala’ya yönelik olarak, ‘faaliyetlerinde Kürt kökenli ve Ermeni kökenli vatandaşlara ağırlık vermek‘ suçlamasının yöneltilmesi dikkat çekti. İstinaf başvurusunda ayrıca Kavala’nın kadın hakları, çocuk istismarı, kadına şiddet, azınlıkların asimilasyonu, ifade özgürlüğü, çevre duyarlılığı gibi konularda yürüttüğü faaliyetlerin de ‘iktidarı kitlesel kalkışmalarla saf dışı bırakma’ amacına yönelik olduğu ileri sürüldü.
Şahiner, Gezi davası sanıkları Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Mücella Yapıcı, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında verilen beraat kararlarını istinafa götürdü.
‘Kavala’nın kaçma şüphesi var, yeniden tutuklansın’
Şahiner’in İstanbul Bölge Adliye (istinaf) Mahkemesi’ne gönderilmek üzere İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu 90 sayfalık istinaf başvurusunda, ‘İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu tüm sanıklar hakkındaki beraat kararının kaldırılarak yapılacak yargılama sonucunda mütalaamız doğrultusunda mahkumiyetlerine karar verilmesi’ istendi.
Başvuruda, ayrıca, Kavala hakkında yeniden tutuklama istenirken şu ifadelere yer verildi: “Üzerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, sanığın müsnet suçu işlediğinin kabulü halinde yasada öngörülen alması muhtemel ceza miktarı dikkate alındığında tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, sanığın suçun sübutu halinde alması muhtemel ceza miktarının kaçma şüphesine sebebiyet vereceği, müsnet suçun Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde sayılan katalog suçlarda yer aldığı da anlaşıldığından sanığın tutuklanmasına karar verilmesi istinafen talep olunur.”
İstinaf başvurusunda Kavala için şu suçlamalar ileri sürüldü:
“Kürt ve Erkeni kökenli vatandaşlara ağırlık vermek…”
“George Soros’un Türkiye’deki en önemli uzantısı Açık Toplum Vakfı ve sanık Osman Kavala’nın kadın hakları, çocuk istismarı, kadına şiddet, azınlıkların asimilasyonu, ifade özgürlüğü, çevre duyarlılığı gibi son derece masumane konularda toplumun çeşitli kesimlerinde direnç noktaları oluşturarak, bu projeler için bir araya gelecek insanlara ortam hazırladıkları, istedikleri zaman da herkesin derdinin aynı olduğu, özgürlüklerin önündeki engelin mevcut iktidar olduğu ve iktidarın değiştirilmesi gerektiği savıyla birbirinden bağımsız bu toplulukları istedikleri her yönetime karşı kışkırtabildikleri ve böylelikle amaçlarına engel gördükleri tüm yönetimleri kitlesel kalkışmalarla saf dışı bırakmayı denedikleri anlaşılmıştır. Nitekim Mehmet Osman Kavala’nın faaliyetlerinde Kürt kökenli ve Ermeni kökenli vatandaşlarımıza ağırlık verdiği bilinmektedir.“
Gezi’nin bütün eylemleri Kavala’nın sırtında
“Uluslararası spekülatör George Soros’un Türkiye’deki temsilcisi konumundaki sanık Mehmet Osman Kavala’nın, bir plan ve senaryo dahilinde yürütülen Gezi Kalkışması’nın planlanmasında, uygulanmasında ve tüm ülke sathına yayılarak derinleştirilmesinde etkin rol oynadığı, kalkışma sürecinde yaptıkları provokatif paylaşımlar ve eylem çağrıları ile eylemcileri galeyana getirerek şiddet olaylarının tırmanmasına zemin hazırlayan Taksim Platformu’nu sanık Mine Özerden aracılığıyla, Taksim Dayanışması’nı ise sanıklar Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Ayşe Mücella Yapıcı aracılığıyla perde arkasından kontrol ettiği, kalkışmaya desteği artırmak ve eylemlerin ülke geneline yayılmasını sağlamak amacıyla yürütülen Forum Koordinasyon faaliyetlerini sanık Hanzade Hikmet Germiyanoğulları aracılığıyla kontrol ettiği, Gezi Kalkışması’nın ve kalkışma sonraki süreçte yaşanması muhtemel olayların yayınlanması ve gündem oluşturulması amacıyla bir televizyon kanalı ve internet yayıncılığı kurulması faaliyetlerini ise sanık Can Dündar ile birlikte yürüttüğü, sanığın, kalkışmayla ilgili tüm uluslararası girişimleri bizzat kendisinin yönettiği ve eylemcilerin birçok ihtiyaçlarının da sanık tarafından karşılandığı tespit edilmiştir.”