Avrupa Konseyi, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi için ısrarcı olmaya çağırıldı
Yaklaşık üç yıldır cezaevinde bulunan iş insanı Osman Kavala hakkında ekim ayı başında kabul edilen yeni iddianamede dolaylı olarak casuslukla suçlanan Avrupalı vakıflardan ortak tepki geldi.
Alman Heinrich Böll, Robert Bosch ve Mercator vakıfları ile Goethe Enstitüsü ve Hollanda merkezli Avrupa Kültür Vakfı, yayımladıkları ortak tutum belgesinde casusluk iddialarını reddederek Kavala'nın serbest bırakılması konusunda Avrupa kurumlarının Türkiye'ye baskıyı artırması çağrısı yaptı.
Deutsche Welle Türkçe'deki habere göre vakıfların Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Alman Federal Meclisi üyelerine gönderdiği tutum belgesinde Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamının AİHM kararını ihlal anlamına geldiği vurgulandı ve Avrupa Konseyi, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi için ısrarcı olmaya çağırıldı.
"Özgürlük olmadan diyalog ve karşılıklı alışveriş zemini de olamaz"
Belgede, Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin yeniden şekilllendirilmesine ivme kazandırmanın Avrupa Konseyi'nin önemli bir görevi olduğu belirtilerek "Türkiye ile uzun vadeli işbirliği yapılarının temelinde hukuk devleti ve demokratik kurallarla ilgili ortak bir anlayışın yatması gerekir. Türk hükümetinin üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmesi de bunun bir parçasıdır. Özgürlük olmadan diyalog ve karşılıklı alışveriş zemini de olamaz. Bu ilkeyi siyasi eyleme dönüştürmek Avrupa Konseyi'nin görevidir" denildi.
Vakıfların açıklamasında "Hükümetin tutumu sadece yurtdışında olumlu bir tablo sergilemeye, yurt dışından ziyaretçi çekmeye ve kendini Avrupa ve ekonomisi için cazip bir partner olarak lanse etmeye çalışan Türkiye'nin bu çabalarına zarar vermekle kalmayacaktır. Avrupa ve Türkiye arasında köprü kurucular olmazsa ortak bir gelecek de olmayacaktır" ifadesi kullanıldı.
Kavala'nın davası da görüşülecek
Vakıfların açıklamasında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin, salı günü Almanya'nın başkanlığında toplanarak AİHM kararlarının üye ülkelerce ne derecede uygulandığı konusunu görüşeceğine de dikkat çekildi. Üye ülke dışişleri bakanlarından oluşan komitenin ele alacağı vakalardan birinin Osman Kavala davası olduğu belirtildi.
Almanya, Avrupa Konseyi'nin siyasi karar alma organı olan Bakanlar Komitesinin Dönem Başkanlığını 18 Kasım'da devralmış, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, altı aylık dönemde öncelikleri arasında AİHM kararlarına uyum mekanizmalarının iyileştirilmesini de saymıştı. Şu an AİHM'in önünde 60 bin dava dosyası bulunduğuna ve dosyaların yüzde 40'a yakın bir bölümünün Rusya ve Türkiye ile ilgili olduğuna işaret eden Maas, "Bazı üye ülkelerin ulusal yasalara öncelik verme çabalarına tabii ki son derece eleştirel yaklaşıyoruz" demişti.
"Casusluk suçlamalarını reddediyoruz"
Avrupalı vakıfların açıklamasında, iddianamede Türkiye'de faaliyet gösteren Avrupalı ve ABD'li vakıflara istihbari faaliyetlerde bulundukları suçlaması yöneltildiğine de işaret edilerek "Türkiye ve hangi bölge, köken ya da siyasi görüşten olursa olsun Türk insanıyla ilişkilerin geliştirilmesi için çalışan kuruluşlar olarak bu suçlamayı tüm açıklığıyla reddediyoruz" ifadesi kullanıldı.
İddianamede Anadolu Kültür A.Ş'nin resmi internet sitesinde "destekleyenler" başlığında belirtilen kurum ve kuruluşlara yer verilmiş, birçok ülke istihbarat birimlerinin, faaliyetlerini icra ederken sivil toplum kuruluşlarının ve akademik çalışmaların rahat hareket edebilme özelliklerinden istifade ettiği savunulmuştu. İddianamede bu yapıların istihbarat faaliyetlerinde aktif olarak kullanıldıkları ve özellikle sivil toplum kuruluşlarının yurt dışı kaynaklı fonlarla yürüttükleri faaliyetlerle bir toplum mühendisliği çalışması ortaya koyduklarının bilindiği öne sürülmüştü.
18 Ekim 2017’de gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve 18 Şubat 2020’da İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakkında verdiği beraat kararı sonrası yeni bir tutuklama kararı ile Silivri Cezaevi’nde tutukluluğu devam ettirilen Kavala, yeni iddianamede ABD merkezli düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi (CFR) kıdemli uzmanı Henri Barkey ile birlikte Türk Ceza Kanunu'nun 309. Maddesi’nde düzenlenen ‘’cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırmak’’ ve 328. Madde’de düzenlenen ‘‘siyasal ve askeri casusluk’’la suçlanıyor.
Kavala ve Türkiye’de bulunmayan Barkey ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 20 yıla kadar hapis cezalarıyla yargılanacak.
Kavala: Yapılanlar pararlel bir cezalandırma
Osman Kavala, yaklaşık 15 gün öce yaptığı açıklamada hakkındaki iddianamenin “tek kelimeyle iftiraname” olduğunu söylemişti. Kendisine paralel bir cezalandırma uygulaması yapıldığını ifade eden Kavala şöyle konuşmuştu:
"İlk tutuklandığımda bunun bir değerlendirme hatası olduğunu ve hatanın kısa süre içinde düzeltileceğine inanıyordum. Ancak gelişmeler, yapılanın hukuki bir tasarruf değil, paralel bir cezalandırma uygulaması olduğunu idrak etmemi sağladı. Yeni iddianame zaten tüm bu hukuksuzluğu ve arkasındaki anlayışı aleni hale getirilmiş. Öyle anlaşılıyor ki yargı mensuplarının bir kısmı, siyasi önceliklerin, evrensel hukuk normlarından ve insanların özgür yaşama hakkının korunmasından daha önemli olduğu anlayışını içselleştirmişler. Üç yıl kısa bir süre değil. Özellikle de belli bir yaşın üzerindeyseniz hayatınızdan alınan bu zaman dilimi telafi edilmesi mümkün olmayan bir kayıp haline geliyor."
Kavala 3 yıldır cezaevinde
15 Temmuz darbe girişimine yardım ve Gezi eylemlerini organize etme gibi çeşitli iddialarla tutuklu bulunan Kavala 3 yıldır cezaevinde. Gezi davasında tahliye kararı verilmesinin ardından serbest kalması gereken Osman Kavala hakkında, Barkey adıyla anılan dosyadan tutuklama kararı verildi. Ancak Kavala, söz konusu dosyadan da, kanun gereği 2 yıldan fazla tutuklu kalamayacağı için daha önce tahliye edilmişti.