Türkiye'de hakkında bir hüküm bulunmadığı halde 2017'den beri tutuklu bulunan Osman Kavala hakkında bugün görülen duruşmadan da tahliye kararı çıkmaması Avrupa ve Almanya'da sert tepkilere yol açtı.
İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Kavala'nın tutukluluğunun devamına, Çarşı davasının Gezi Parkı davasından ayrılmasına ve bir sonraki duruşmanın 21 Mart'ta görülmesine karar verildi. Davada Kavala dışında 51 kişi daha yargılanıyor.
Kavala, 2013'teki Gezi protestolarını organize ettiği ve finansmanını sağladığı suçlamasıyla 2017'de tutuklanmış, 2020'deki beraat kararının ardından bu sefer de casusluk ve 2016'daki darbe girişimiyle bağlantılı suçlamalar nedeniyle yeniden tutuklanmıştı.
Bugünkü duruşmada hazır bulunan Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Nacho Sánchez Amor, Türkiye'nin yükümlülüklerine rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını niye uygulamadığını anlamanın zor olduğunu belirterek, Ankara'nın bu tutumun sonuçlarından kaçamayacağını kaydetti.
Türkiye raportörü: Maskaralığa dönüştü
Çağlayan'dan izlenimlerini Twitter hesabından aktaran Amor, "maskaralığa dönüşen yasal süreçte dönen sayısız yasal oyunun sonuncusuna tanık olduğunu" belirterek "Tüm bu oyunlar gerçeği gizleyemeyecek: AİHM kararlarına riayet edilmesi zorunlu" ifadesini kullandı.
Avrupa Konseyi'ne bağlı AİHM, Kavala ile ilgili davada kararını 10 Aralık 2019 tarihinde açıklamış, kararda Kavala'nın "hukuk dışı nedenlerle ve susturulmak için hapiste tutulduğu" sonucuna varılmış ve bu ihlalin ortadan kaldırılması için Kavala'nın "derhal tahliye edilmesi" gerektiğine hükmedilmişti. Karar 12 Mayıs 2020 tarihinde kesinleşmişti. Türkiye'nin kararı "Türk yargısına müdahale" olarak değerlendirmesi ve yürürlüğe koymaması nedeniyle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi harekete geçmiş ve 2 Şubat'ta Türkiye hakkında resmen ihlal süreci başlatmıştı.
Almanya'dan eleştiri
Alman hükümetinin İnsan Hakları Politikası Sorumlusu Luise Amtsberg de yaptığı yazılı açıklamada hükümete "keyfiyet" ve "hukuk devleti ilkesini aşındırma" suçlamasında bulundu.
Açıklamada, "Hukuk devleti ilkesi, her bireyin devletin keyfi uygulamalarına karşı etkin korunmasına duyulan güven anlamına gelmektedir" ifadesine yer verilerek Kavala'nın Türkiye'de dört yılı aşkın bir süredir devam eden tutukluluğunun bu güveni aşındırdığı kaydedildi. Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi'nin başlattığı ihlal süreci çerçevesinde konunun yeniden AİHM'e taşındığını hatırlatan Amtsberg, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmek Türkiye'nin elindedir ve bunu yapması da doğru bir adım olacaktır. Duruşmayı ve diğer gelişmeleri bu inançla takip edeceğim" dedi.