Image

POLİTİKA HABER

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı ve MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 8 sendikacı hakkında açılan davanın ilk duruşması dün Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. SES eski Eş Genel Başkanı Gönül Erden’in tutukluluk halinin devamına karar verilen mahkemeyi takip etmek için Ankara’ya gelen Kamu Hizmetleri Federasyonu (PSI) İletişim Başkanı Marcello Netto Rodrigues ve İngiliz Kamu Sendikaları Birliği (UNISON) Uluslararası Sorumlusu Mark Beacon, Mezopotamya Ajansı’nda değerlendirmelerde bulundu.

‘‘KARAR HAYAL KIRIKLIĞI YARATTI’’

Kamu sektörü işçilerinin haklarını savunan küresel bir sendika federasyonu olan PSI adına geldiğini ifade eden Marcello Netto Rodrigues, “SES bizim üyemiz. SES’i yanılmıyorsam yaklaşık 10-15 yıldır takip ediyoruz. SES ile benim kişisel iletişimim 2016 yılına dayanıyor. O zaman, şu anda bu mahkemede yargılanmakta olan SES eski Eş Genel Başkanları Gönül Erden ile şahsen tanışmıştım. Mahkeme kararının bizi hayal kırıklığına uğrattığını söyleyebilirim. Türkiye yargısının uluslararası yansımasına hakim olmamız nedeniyle bu sonucu bekliyorduk. Mahkeme zaten usule uygun bir yargılama yapmıyor. Kanıtlar konuşulmuyor. Bu mahkemenin siyasi motivasyonla kurulmuş bir tiyatro olduğu çok açık. Yoldaşlarımızı uydurma suçlamalarla yargılıyorlar. Hakim mahkeme salonunda meslektaşlarımız tarafından söylenenleri ve savunmaları dinlemedi bile. Gönül’ü yakından tanıyan biri olarak çok üzgün olduğumu belirtmeliyim. Böyle bir karar verilmiş olması gerçekten utanç verici” dedi.

TÜRKİYE İŞÇİ AVLIYOR

Sendikalıların daha önce de yargılandığı davaları takip etmek üzere Türkiye’ye geldiğini belirten Rodrigues, “2016 yılında da Türkiye’ye gelmiştim. Ağrı’da bir duruşma takip ediyorduk. Yine 11 kişi ‘yasadışı bir örgütle’ yani Kürt direnişiyle iltisaklı olmakla suçlanıyordu. O seferki gelişimde de hükümetin işçilerin nasıl peşine düştüğünü, işçileri adeta avlamaya çalıştığını gördüm. Bu işçilerin tek yaptığı işleriydi. İnsanlara yardım etmekti yani. İkinci takip ettiğimiz dava 2018’de Cizre’de ambulans davası oldu. O sefer ben gelmemiştim, başka bir meslektaşım gelmişti davayı takip etmeye. Cizre bodrumlarında mahsur kalan insanlara yardım etmeye çalışmış sağlık emekçilerini yargılıyorlardı bu sefer de. Yani PSI adına şunu söyleyebilirim ki, biz sendika olarak Türkiye’de bu sağlık emekçilerine politik bir zulüm uygulandığını net bir şekilde görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.

‘’VARLIĞIMIZDAN HABERDAR OLMASI OLUMLU’’

Hakimin mahkeme salonunda heyete duruşmaya ilişkin çeviri yapıyor olması üzerine müdahalesine ilişkin Rodrigues, “Hakimin salonda yabancı heyet bulunmasından hoşlanmadığı, bunu istemediği çok açıktı. Öte yandan bizi susturmak için müdahalede bulunduğunda bizim varlığımızdan haberdar olduğundan emin olduk. Bu iyi bir şey bence” şeklinde konuştu.

‘‘YARGILANAN HEP KÜRTLER”

SES iddianamesinin Kobanê duruşmasındaki gizli tanıkların ifadeleri üzerinden şekillenmiş olduğunu hatırlatan Rodrigues, “Bu mahkemede yargılanan herkesin Kürt olması da altı çizilmesi gereken bir nokta. Sekiz kişi yargılanıyor ve tamamı Kürt. Bu son derece dikkat çekici çünkü Ağrı davasında da tam olarak böyleydi. O mahkeme sonrasında yazdığım yazıda bunu başlığa çekmiştim çünkü Kürtlerin ve Kürt işçilerin sürekli olarak hedef alınıyor olduğuna dikkat çekmek gerekiyordu. Başlık şu şekildeydi, ‘Kürtler kamu hizmetlerinde çalışmakla suçlanıyor.’ Yani bu mahkemede yargılamanın sendikayla ve işçilerle ilişkili olmasından ziyade Kürtlerle ilgili olduğu net bir şekilde anlaşılıyor” ifadelerini kullandı.

’MAHKEMEYİ ANLATACAĞIZ’

Döndüklerinde duruşmadaki gözlemlerini yazıp, üye sayısı milyonları bulan sendikalarıyla da paylaşacaklarını sözlerine ekleyen Rodrigues, devamla şunları söyledi: “Buraya Avrupa’dan üç kişi geldik. Ben PSI’den geldim PSI Kamu Hizmeti Çalışanlarının global federasyonu. 154 ülkede 700 ayrı sendikayı ve dünya çapında 30 milyon işçiyi temsil ediyoruz. EPSU’dan bir arkadaşımız vardı, o da Avrupa Kamu Hizmetleri Sendikası. UNISON’dan bir meslektaşımız daha vardı duruşmada. UNISON da Birleşik Krallık’taki en büyük sendika ve EPSU’nun da bir bileşeni. Üçümüz de bu duruşmadaki gözlemlerimizi yazacağız ve bunu sendikalarımızla ve milyonlarca üyemizle paylaşacağız. Mahkeme 4 Temmuz’a ertelendi. O gün de burada olmayı planlıyorum. Umarım o tarihten önce Gönül serbest bırakılmış olur.”

İNGİLTERE HÜKÜMETİNE BASKI

Birleşik Krallığın en geniş üye sayısına sahip sendikası UNISON’un Uluslararası Sorumlusu Mark Beacon, “Uluslararası dayanışmaya büyük önem veriyoruz. Türkiye ve Türkiye’deki demokrasi erozyonu, insan hakları ve işçi hakları ihlalleri de bu anlamda altı yıla yakındır gündemimizde. Asıl odağımız ise ihlallerinden korkunç bir biçimde etkilenen buradaki sendikalı meslektaşlarımızla birlikte çalışmak. Yalnızca sendikal çalışma yürüttüğü, işçileri temsil ettiği, işçilerin haklarını savunduğu için mahkemelere çıkarılan pek çok meslektaşımız oldu. Bu hak ihlallerine maruz kalan meslektaşlarımızın pek çoğu da SES’ten. Son derece saçma suçlamalara maruz kaldılar. Bizim de temel olarak yapmak istediğimiz gelebildiğimiz zaman bu mahkemelere gelip SES’teki meslektaşlarımıza yalnız olmadıklarını göstermek ve onlarla dayanışmak ve bu duruşmaların uluslararası anlamda takip edildiğini göstermek. Bunun dışında da kendi hükümetlerimize ve siyasetçilerimize baskı yaparak Türkiye hükümetinin insan haklarına riayet etmeye zorlamalarını sağlamak” ifadelerini kullandı.

HAYAL KIRIKLIĞI

Duruşmanın sonucunda verilen kararın tam bir hayal kırıklığı olduğunu ve tutukluluğunun devamına karar verilen Gönül Erden’in sendikalarının çok iyi bir dostu olduğunu ifade eden Beacon, “Gönül’ün tekrar cezaevine gönderildiğini görmek son derece üzücüydü. Mahkemede ise Gönül’e dair söylenenlerden çıkarılabilecek tek şey Gönül’ün bir sendikalı olarak görevini son derece layıkıyla ve aktif bir şekilde yapmış olduğuydu. Kendisine yapılan tüm suçlamalar da meşru sendikal çalışmaları üzerineydi. Bu nedenle Gönül’ün parmaklıklar ardına geri gönderilmesi ve maaşındaki kesinti kabul edilebilir değil” şeklinde konuştu.

Selma Atabey’e yurt dışı çıkış yasağı olmasına rağmen şehir dışına çıkış yasağı getirilmesini eleştiren Beacon, “Bir sendika başkanına böyle bir kısıtlama getiriyorlar, bir sağlık sendikası başkanına, hem de pandemi sürerken. Bu gerçekten akıllara durgunluk veren bir durum. Bu hem Selma’ya hem de sendikaya uygulanan bir kısıtlama çünkü Selma sendika başkanı ve şehir dışına çıkamıyor. SES bu pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının hakları için ayağa kalkan bir sendika. Bunun yanı sıra kadın hakları ve insan haklarını da savunan bir sendika. Bu kısıtlama sendikayı da bağlar” belirlemesinde bulundu.

OHAL SONRASI HEDEF ALINDI

Türkiye’de özellikle OHAL’den sonra sendikal çalışmalara saldırıların yoğunlaştığını ifade eden Beacon, “Çözüm sürecinin sona ermesiyle Güneydoğu bölgesine yönelik ciddi bir askeri müdahale gerçekleşmeye başladı. Bu süreçte burada pek çok sağlık çalışanı da bu saldırılardan nasibini aldı. Bu dehşet verici saldırılar sonucunda zarar gören insanlara hayatları pahasına yardım etmeye çalışan sağlık çalışanları da saldırıların hedefi oldu. O dönemde çatışmalı hal yoğunlaştıkça Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü gibi kurumlar bölgede durumun gittikçe kötüleştiğini rapor ederek durdurulması için çağrılar yaptı. Bu süreç sendikal faaliyetleri de çok etkiledi. Bunu takip eden yıllarda ise çok ciddi rakamlarda insanın tutuklanarak cezaevine konulduğuna şahit olduk. Yalnızca sendika çalışması yürütenler de değil, işçiler de çok ciddi saldırıların hedefi oldu ve binlerce kişi de işinden oldu” ifadelerini kullandı.

ULUSLARARASI DAYANIŞMA

Amaçlarının farkındalık yaratmak ve meslektaşlarıyla dayanışma içinde olmak olduğunun altını çizen Beacon, devamla şu ifadeleri kullandı: “Döndüğümüzde bu duruşmada şahit olduklarımızı siyasetçilere anlatacağız. Bunun yanı sıra 1.3 milyon üyemize SES’in yaptığı sıra dışı işi ve durumlarını anlatacağız. Türkiye’de sendikal çalışma yürüten insanların maruz kaldıkları haksızlıkları ve insan hakları ihlallerini anlatacağız. Yani burada olmamızın bir amacı da farkındalık yaratmak. Bu mahkemeleri takip etmek ve uluslararası dayanışmayı örmek bizim için çok önemli.”