Image
kcdp_davasi.jpg

ANKA

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği, hakkında açılan kapatma davasının ikinci duruşmasının yapılacağı 5 Ekim’de tüm kadınları Çağlayan Adliyesi’ne davet etti. Derneğin Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “İran’da Mahsa Amini kardeşimiz, zorunlu başörtüsü yüzünden dövülerek öldürüldü. Laikliğin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz” dedi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği, İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan kapatma davasının 5 Ekim 2022 tarihinde yapılacak ikinci duruşması öncesinde, Şişli Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde bugün basın toplantısı düzenledi.

“TEK BİR KADIN BİLE ÖLDÜRÜLMEYENE DEK MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK”

Toplantıda konuşan Kadın Meclisleri temsilcisi Dilber Sünnetçioğlu, derneğin hukuksuz kararlar ve asılsız iddialarla kapatılmak istendiğini belirterek şöyle konuştu:

“2010 yılından beri Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar yaşasın, çocuklar gülsün diye mücadele veriyoruz. Ne yazık ki şimdi de hukuksuz kararlarla, asılsız iddialarla derneğimiz kapatılmak isteniyor. Bunun nedenini hepimiz çok iyi biliyoruz. Kadınların eşit ve özgür yaşamak istemesi, kendi hayatları hakkında kendi kararlarını vermek istemesi, bazı çevrelerin, tarikatların hoşuna gitmiyor. Kadınları susturmak istiyorlar. Kadınları korkutamayacaksınız. Bizi durduramayacaksınız, mücadelemiz devam edecek. Ta ki tek bir kadın kardeşimiz bile öldürülmeyene dek.”

“BU DAVA, SADECE DERNEĞİMİZİN SUSTURULMASI DEĞİL, TÜRKİYE'DEKİ HER MUHALİF DÜŞÜNCEDE OLAN KİŞİNİN SUSTURULMASIYLA EŞ DEĞER ANLAM TAŞIYOR”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği avukatı Leyla Süren ise şunları söyledi:

“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği, Türkiye'de, aramızda olan Hüsniye Yıldırım gibi kızlarını, kardeşlerini kaybetmiş ailelerin desteğiyle kurulmuş bir dernektir. Bu derneğin kapatılması istemi, aslında kadın hareketine yapılmış bir istemdir. Kadın hareketinin sesinin kısılması için açılmış bir dava olduğunu düşünüyoruz. Ve bu dava, sadece derneğimizin susturulması değil, Türkiye'deki her kadının, her muhalif düşüncede olan kişinin susturulmasıyla eş değer anlam taşıyor.

KANUNA UYGUN HİÇBİR DELİL BULUNAMADI

Artık konserler iptal edilmektedir, kadınların sahnede giyeceği kıyafetlere karışılmaktadır. Ve İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin verdiği kuvvetle şiddete açık hale getirildiği mesajı verildiği çok açık. Bu sebeple bu davalar, kanuna uygun hiçbir delil bulunmamasına rağmen derneğimizin kapatılması istemi ne kadar hukuka aykırı bir davranışsa biz de aynı güçle bu davayı takip edip, bugüne kadar mahkeme salonlarında, öldürülen kadınların nasıl sesi olduysak bu sefer de derneğimizin sesi olmaya devam edeceğiz.”

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KARARI, BİZLERİN MODERN VE MEDENİ HAKLARIMIZA DÖNÜK SALDIRILARIN EN ÖNEMLİ GÖSTERGESİYDİ”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği Genel Sekreteri Fidan Ataselim de şöyle konuştu:

“Meselenin bize daha nasıl bir zarar vereceğinin en büyük göstergesi, İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca imzanın geri çekilmesi oldu. Bu karar, sadece kadınların değil, LGBTİQ artılar olmak üzere aslında bu ülkede bütün muhalefetin haklarının, anayasal hukuk devleti mantığının, laikliğin, toplumda tarihsel olarak evrimleşmiş olan toplumun dokusunu ve eğilimlerinin altüst edilmesi anlamına geliyor. Bunu, sonraki süreçlerde karşılaştığımız, adeta bu ülkeyi yasaklar, kapatmalar, cezalar ülkesine ve tabii ki ölümler ülkesine döndürmeye çalıştıklarını görüyoruz. Gezi direnişini cezalandırmaya çalıştılar, bütün muhalefeti susturmaya çalıştılar. Konser, festival yasakları, Gülşen’in tutuklanması; bunlar tesadüfi şeyler değildi. Aleyna Tilki’nin LGBTİ karşıtı yürüyüşe tepki göstermesi, ardından konserinin yasaklanması. Aslında İstanbul Sözleşmesi kararı, bizlerin modern ve medeni haklarımıza dönük saldırıların en önemli göstergesiydi. Bizler, hepsine karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu altüst oluş böyle devam etmeyecek.

LAİKLİĞİN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ

Bu kararın sonrasında yaşanan tüm gelişmeler, özgürlüklerimize yönelik saldırılar, aynı hedef göstermenin sonuçları. Aslında toplum başka bir şeyi ifade ederken, eşit ve özgür yaşamak isterken, toplumda meşru olan bu iken gayrı meşru bir şekilde hukuk hiçe sayılarak bu tür saldırılarla karşılaşıyoruz. Bizler de mücadele etmeye devam edeceğiz. İran’da Mahsa Amini kardeşimiz, zorunlu başörtüsü yüzünden devlet tarafından dövülerek öldürüldü. Ve onun ardından bütün meydanlar doluyor. Laikliğin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Hafta sonu çığırtkanlığını yaptıkları LGBTİQ artı düşmanlığı, eşitlik karşıtlığı, bu gerici yobaz fikirlerin sonuçlarının nelere mal olacağını gösteriyor Mahsa kardeşimizin öldürülmesi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’mizi kapattırmamak da hepimize umut ve güç verecektir. Bütün bu köhnemiş fikirlerini de çürümüş kurumlarını da göndereceğiz.”

“BU HÜKÜMET DE BİR GÜN OLSUN YANIMIZDA OLMADI. ONLAR DA SANDIKTA CEZALARINI BULACAKLAR”

İstanbul Sefaköy’de 28 Şubat 2018 tarihinde çalıştığı binanın 3. katından atlayarak intihar ettiği iddia edilen Aysun Yıldırım'ın annesi Hüsniye Yıldırım, şunları söyledi:

“2018 yılında intihar süsü verilerek öldürüldü. Bir taraftan evlat acısı, bir taraftan adalet arayışı. Yavrumun intihar ettiğine inanmadık. Ama dosya, intihar süsü verilerek kapatıldı. Dosyamız Leyla Hanım tarafından incelendi ve gerçekler ortaya çıktı. Benim kızıma intihar denildi ama cinayet olduğu ortaya çıktı. Bize dava açıldı, platforma. Adaletsizlik, hukuksuzluk, benim kızımın dosyası kapatılırken işlendi. Şu anda dava açılıyor. ‘Ahlaksız, aile yapısını bozuyor’ diyerek. Sizin yaptığınız ahlaksızlık ve hukuksuzluk değil mi. ‘Biz sizin yanınızdayız’ dediler, bize güç kuvvet verdiler. Bizim mücadelemizde önde yürüdüler. Biz, onların omuzlarında ağladık. Önceden adalet mülkün temelliydi, ama şu anda mülk adaletin temeli oldu. Sonsuz minnettarım hepsine. Bu hükümet de bir gün olsun yanımızda olmadı. Onlar da sandıkta cezalarını bulacaklar.”

5 EKİM’DE DESTEK İÇİN DURUŞMAYA ÇAĞRI

Basın açıklamasının sonunda Fidan Ataselim, “5 Ekim’de Çağlayan Adliyesi’nde olacağız. Saat 09:00’da buluşacağız. 10:00, duruşma saatimiz. Özgürüz, yaşayacağız, platformu kapatamazsınız” diyerek duruşma günü kadınları destek için adliyeye davet etti.