Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'ndeki 'Adalet Nöbeti' eyleminin 123'üncüsü Gezi Davası tutukluları için yapıldı. Gezi Davası tutuklularının aileleri ile avukatlarının katıldığı 'Adalet Nöbeti'nde “Gezi, bu ülkenin onurudur, mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” açıklaması yapıldı.
Gezi Davası’nın karar duruşmasının birinci yıl dönümü dolayısıyla tutukluların yakınları ve avukatları bugün İstanbul Adliyesi’nde 'Adalet Nöbeti' tuttu. Nöbete yaklaşık bir yıldır cezaevinde olan Avukat Can Atalay’ın anne ve babası, Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Demir Kahraman, Çiğdem Mater’in eşi Murat Utku ile HDP milletvekilleri Oya Ersoy, Filiz Kerestecioğlu ve Gezi parkı eylemleri sırasında ekmek almak için çıktığı sokakta polisin attığı faz fişeği nedeniyle yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ile çok sayıda avukat katıldı.
Adliye’nin atrium alanından toplanan avukatlar, buradan alkışlarla adliyenin önüne çıktı. Nöbet, adliyenin önünde yapılan basın açıklamasıyla devam etti.
AVUKAT TORA PEKİN: AVUKATLIK SUÇ DEĞİLDİR
Açıklamada ilk olarak Gezi Davası avukatlarından Tora Pekin konuştu. Pekin, konuşmasında avukatlara yönelik yapılan gözaltı kararlarından bahsetti ve “Hukukçular Derneği’nden 21 meslektaşımızın şu anda gözaltında olduğunu hatırlatmak isterim. Avukatlara yönelik bu saldırılar sürdükçe biz de sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Avukatlık suç değildir” dedi. Savunmanın özgür olmadığı bir yerde adaletten de söz edilemeyeceğini belirten Pekin, konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Osman Kavala 2 bin günü devirdi. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay, Tayfun Kahraman ve Can Atalay ise hapiste bir yılı tamamladılar. Bu esaretle ilgili hukuken söylenecek tek şey tüm sürecin hukuksuzlukla tamamlanmış olduğu. Tıpkı yargının itibarını yerle bir eden sayısız davada olduğu gibi. Göstermelik davalarla iktidarın talimatını yerine getirmeyi görev sayan bir adliye ile varılacak iyi bir yer yok.”
ESİN KÖYMEN: KARANLIK GİDECEK, GEZİ KALACAK
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Esin Köymen de açıklamada söz alarak, Gezi’nin yarattığı toplumsal etkilerin yok olmayacağını söyledi. Toplumun tüm kesimlerinin adalet talebi için Gezi’de birleştiğini belirten Köymen, “Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Osman Kavala’nın delil olmadan tutsak edilmeleri, iktidarın kin ve intikam duygularıyla hareket ettiğini çok açıkça göstermektedir. Bizler arkadaşlarımızın özgürlükleri için mücadele etmeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki, karanlık gidecek, Gezi kalacak” dedi.
CAN ATALAY: ZORA DÜŞTÜĞÜMÜZ HER ANDA O MUMUT BELİRİYOR
Yaklaşık bir yıldır Gezi Davası nedeniyle cezaevinde olan avukat Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay, adalet sarayının önünde konuştuğunu, ancak sarayın içinde adalet olmadığını söyledi. Mustafa Atalay, daha sonra oğlu Can Atalay’ın mesajını okudu. Can Atalay mesajında, “Gezi bu memleketin eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için sönmeyen umududur demiştik. Zora düştüğümüz her anda o umut beliriyor. Memlekette adaletin kazanması açısından da bu toplumsal dayanışma önemli olacaktır. Selam dünyanın ve Türkiye’nin aydınlık geleceğine.”
Gezi Davası nedeniyle cezaevinde olan film yapımcısı ve gazeteci Çiğdem Mater’in eşi Murat Utku da bir yıl önce, dava sonuçlanırken adalet aramak için adliyeye geldiklerini ancak bulamadıklarını söyledi. Utku, “Adaleti bulacağımız gücü kendimizde her zaman bulduğumuzu ifade etmek istiyorum” dedi.
TAYFUN KAHRAMAN: DEPREM FELAKETİ, BİZLERİN MÜCADELESİNİ, HAKLILIĞINI BİR KEZ DAHA ORTAYA KOYDU
Gezi Davası dolayısıyla cezaevinde olan şehir plancısı ve akademisyen Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Kahraman, “Tayfun’un hepinize çok selamları var. Bu iktidarın kentlerimize, insanlarımıza işlediği ve affedilemeyecek daha nice suçu var. 'Gezi, bu toprakların eşitlik, özgürlük, demokrasi için sönmeyen umududur' dedik. Bu umudu kirletme çabalarını asla affetmeyeceğiz” dedi ve Tayfun Kahraman’ın cezaevinden yazdığı mektubu okudu. Tayfun Kahraman mektubunda şu ifadeler yer verdi:
“Sevgili dostlar, şu an sizlerin önünde adalet için nöbet tuttuğu, tabelasında ‘adalet’ yazan ama adalet dağıtmakla uzaktan yakından alakası olmayan Çağlayan Adliyesi’nden tutuklu olarak çıkmamızın üzerinden bir yıl geçti. Bu süre içinde yaşanan deprem felaketi, kentine, parkına sahip çıkan, sağlıklı kentler ve dayanıklı konutlarda yaşam hakkını savunan bizlerin mücadelesini, haklılığını bir kez daha ortaya koydu. İktidarın tüm vurdumduymazlığı ve iş bilmezliğine karşı, hak, hukuk ve bilimi seslendiren bizlerin, hukuksuz bir biçimde neden tutsak olduğumuzu yeniden anladık. Tüm bu zulüm ve baskılara rağmen bizler doğru olanı söylemeye, bilime ve ortak akla inanmaya devam edeceğiz. Demokratik, özgür ve adil günlere az kaldı. Çok yakında memlekete bahar gelecek ve bu hukuksuzluk sona erecek. O güne kadar gösterdiğiniz dayanışmanın verdiği güçle cezaevinde olsak da Gezi’yi savunmaya gururla devam edeceğiz. Silivri’den sevgi ve selamlarımla.”