Yaşam Hakları Derneği, göreve iade edilen Barış Akademisyenlerinin iade edildikten sonra maruz kaldıkları hukuksuzlukları ve ihlalleri raporlaştırdı: "Yargı yoluyla eziyet devam ediyor."
“Barış imzasını gösterdiler, başka bir gerekçe yok. Ben o davadan yargılanmadım bile, ben ikinci imzacıyım. Kararda uzun uzun barış bildirisinin terör örgütüyle iltisak sayılacağını söylüyor onun dışında başka bir gerekçe yok. Tarafımıza isnat edilen bir suç yok 13. İdare Mahkemesinde. Üniversiteden bir savunma istendi, çeşitli terör örgütleriyle ilişkimiz var mı diye soruldu cumhuriyet savcılığına, emniyet müdürlüğüne o kurumlardan da terör örgütleriyle ilişkisi yoktur yazıları geldi benim için fakat bunların hiçbiri yürütmeyi durdurma kararında kullanılmadı.” (44, erkek, doktor)
“Ben ikinci kez ihraç olmasaydım aralık ayında beni atacaklardı. Öğrenciliğim devam etse atamaz ama ben doktorum. Ya beni yükseltecek, 33/a’ya geçirecek ya da atacak. Ben yine dava açacaktım, çünkü 33/a’ya geçiren üniversiteler oldu. O da kazanacağımız bir davaydı.” (38, kadın, doktor)
“Göreve başladım bana oda verilmedi. Ben özellikle her gün gidip fakültenin bahçesinde oturdum. İki saat oturuyordum. Oda iki ay sonra verildi, o da istinaf mahkemesi benim iademi onayladıktan sonra verildi. Onayladığı gün hatta dekanlıktan aradılar hocam odanız hazır diye. Yani istinaf nasılsa kararı bozacak diye oda vermediler.” (53, erkek, doçent)
“Bu kadar hızlı bir örnek de yok açıkçası. 7 Nisan 2023’de rektörlük itirazını yapmış iade kararına ve 14.bölge idare mahkemesinde dosya açılmış, dosya açıldıktan sonra 17 Nisan’da hemen dosya inceleniyor ve bir gün sonra yürütmeyi durdurma kararı veriliyor. Üniversite aslında iade işlemlerimin tamamlandığını göreve başlayabileceğimi söylemişti ama ben daha kampüse adımımı atamadan iade kararı iptal edildi. Dosyanın açılış tarihi 17 Nisan, yürütmeyi durdurma kararının verildiği tarih 18 Nisan.” (42, kadın, araştırma görevlisi)
Yaşam Hakları Derneği, “bu suça ortak olmayacağız” başlıklı barış bildirisini imzaladıkları için 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından kamu görevinden ihraç edilen ve daha sonra göreve iade edilen Barış Akademisyenlerinin maruz kaldıkları hak ihlalleri raporunu yayımladı.
Raporda, Barış Akademisyenlerinin göreve iade edildikten sonra maruz kaldıkları hukuksuzluklar ve hak ihlalleri “ikinci kez ihraç” olarak tanımlandı.
Barış Akademisyenlerine yargı yoluyla “eziyetin devam ettiği” ifade edilen raporda, mahkeme kararıyla görevlerine iade edilen akademisyenlerin başka bir mahkeme kararıyla işe dönüşlerinin engellendiği belirtildi.
Raporda, Anayasa Mahkemesinin 2019 yılında verdiği “barış bildirisinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve akademisyenlere imza attıkları için açılan davaların, ihraçların hak ihlali olduğu” kararı hatırlatıldı.
Fakat yüksek mahkemenin verdiği bu kararın bazı üniversite yönetimleri ve idare mahkemelerince dikkate alınmadığı belirtildi.
Barış Akademisyenlerinin uluslararası sözleşmeler ve Anayasa tarafından güvence altına alınmış olan temel haklardan yararlanamadığı vurgulanan raporda, ihlaller şöyle sıralandı:
* İdare mahkemelerine başvuran 385 akademisyenden 170’inin başvurusu reddedildi, 168 akademisyen göreve iade edilirken, 47 akademisyen hala karar bekliyor.
Göreve iade edilen 168 kişiden 48’i üniversite yönetimlerinin iade kararını istinaf mahkemelerine götürmeleri sonucu iade kararı iptal edilmiş ya da iade kararının yürütmesi durdurulmuştur.
79 kişi hala istinaf mahkemesinden karar bekliyor. Öte yandan 41 kişinin iadesi istinaf mahkemeleri tarafından onaylandı. Ancak üniversite yönetimleri genelde bu durumda kararı Danıştay’a götürüyor.
Danıştay’dan olumsuz karar çıkarsa önce AYM’ye daha sonra AİHM’e başvurular yapılacak.
İade kararları reddedilirken çoğu durumda yeni hiçbir delil, gerekçe sunulmadı. Yine barış bildirisi gerekçe gösterilerek, kopyala yapıştır kararlarla göreve iadeler iptal edildi.
Bazı akademisyenlerin ihraçtan önce ya da sonra yaptıkları sosyal medya paylaşımları, sendika faaliyetleri, protesto eylemleri hiçbir suç unsuru taşımamasına rağmen iade kararının iptali için gerekçe gösterildi.
Ayrıca idare mahkemeleri, birbirinden farklı kararlar verebiliyorlar. Hangi mahkemeye düşeceği tamamen tesadüflere bağlı olan barış akademisyenlerinin göreve iade edilip edilmemeleri de kararı hangi idare mahkemesinin vereceğine bağlı olarak değişiyor. Oysa barış akademisyenlerinin hepsinin suç isnatları aynıdır.
* Mali haklar incelendiğinde bu konuda da çeşitli hak kayıpları olduğu görülüyor. Önce geriye dönük ödemeleri ele alalım; göreve iade edilen akademisyenlere, ihraç edildikleri dönemden bugüne kadar almaları gereken maaşları toplu olarak ödeniyor. Fakat göreve dönen akademisyenlerin hiçbiri bu paraya dokunmuyor çünkü iade kararları iptal edildiğinde yapılan bu ödemeyi daha yüksek bir faizle geri ödemek zorunda kalıyorlar. Geriye dönük maaşlar ödenirken uygulanan faiz yüzde 9 iken, bu para yüzde 24 faizle geri isteniyor. Çünkü aradan geçen zamanda yasal faiz yüzde 24 oluyor.
* İhraç edilmeden önce, geçici bir kadro olan ve eğitim süresince geçerli olan 50/d statüsünde çalışan akademisyenlerin, üniversite yönetimleri tarafından daimi bir kadro olan 33/a statüsüne geçirilmemeleri atamalarının yapılmamasına neden oluyor.
Söz konusu geçiş üniversite yönetimlerinin inisiyatifine bırakılıyor ve bazı üniversiteler göreve iade edilen akademisyenleri 33/a kadrosuna geçirerek atamalarını yapıyor, eğitimleri devam ediyorsa öğrenciliklerini yenileyip 50/d kadrosuyla devam etmelerini sağlıyor. Ancak bazı üniversiteler bu geçişi yapmayarak barış akademisyenlerinin işlerine geri dönmelerini engelliyor.
ÖNERİLER
1. Anayasa Mahkemesi kararlarının tüm adli ve idari mercileri bağlayacağı gerçeğinden hareketle, idare mahkemelerinin Anayasa Mahkemesinin 2019 yılında verdiği barış bildirisinin “ifade özgürlüğü” olduğuna yönelik kararına uymaları tavsiye olunur.
2. Barış Akademisyenleri için farklı kararlar veren idare mahkemelerinin işleyişleri, yapıları gözden geçirilmeli ve düzeltilmelidir. Hakimlerin hukuka uygun kararlar vermesi sağlanmalıdır.
3. Geri dönen akademisyenlerin mesleki yönden akademik, idari ve mali haklarına kavuşması için YÖK nezdinde girişimler yapılabilir. Bu konuda mutlaka yasal bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Bu düzenlemede her türlü maddi hakların ödenmesi, maaş, ek ders ücreti, tazminat gibi; akademik yükselmelerin barış akademisyenlerinin ilk ihraç edildiği tarihteki kriterlerle ve hak edildiği tarihten itibaren yapılması; maddi özlük haklarının buna göre hesaplanması gerekmektedir.