Image
kesk - ttb

GAZETE DUVAR 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası ilan edilen Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile üniversitelerdeki görevlerinden ihraç edilen ‘Barış Bildirisi’ imzacısı akademisyenlerin OHAL Komisyonu’na yaptıkları başvurularına ‘ret’ kararları verilmeye devam edilirken kamu emekçileri durumu protesto etti.

OHAL KOMİSYONU’NUN RET KARARLARINA TEPKİ

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ile Türk Tabipleri Birliği (TTB), OHAL Komisyonu’nun, akademisyenlerin işlerine geri dönmek için yaptıkları başvuruları reddetmesine tepki gösterdi. “Ret’leri reddediyoruz ve barışa sahip çıkıyoruz” başlığı altında Ankara Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlenen basın toplantında ortak açıklama yapıldı.

KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kaplan Yeşil tarafından yapılan açıklamada şu noktalara dikkat çekildi:

AYM KARARLARI SONRASI AKADEMİSYENLER GÖREVLERİNE İADE EDİLMELİYDİ

15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi fırsat bilinerek gerçekleştirilen OHAL ilânının ardından, çoğunluğu üyemiz olan Barış Akademisyenleri KHK'lerle üniversitelerinden haksız ve hukuksuz bir biçimde ihraç edildi. Anayasa Mahkemesi, açıklanan gerekçelerle Anayasanın 26. maddesinde güvence altına alınan "ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine" karar vermiştir, ilgili bildirgenin hem ifade özgürlüğü kapsamında görülmesi gerektiği hem de bilim özgürlüğünün doğal bir sonucu olduğu belirlenmiştir. Hukukun üstünlüğü ilkesine riayet edilen bir ülkede AYM'nin ilgili kararının ardından metni imzalayan akademisyenlerin vakit kaybetmeden görevine iade edilmesi gerekirdi. Ancak, OHAL Komisyonu uzun bir süre Barış Akademisyenleri hakkında karar vermemiştir.

AYM KARARLARI OHAL KOMİSYONU’NU BAĞLAR

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Barış Akademisyenleri hakkında yapılan başvuruları hükümete bildirmesinden sonra, OHAL Komisyonu, hükümetin vereceği cevaba malzeme sağlamak üzere, 28 Ekim 2021 tarihinden itibaren peş peşe ret kararları vermiştir. Bugüne kadar toplamda 81 ret kararı veren OHAL Komisyonu 325 akademisyenin başvurusunu halen sonuçlandırmayarak oyalamaya ve hukuki sürecin önünü tıkamaya devam etmektedir. Anayasa Mahkemesi kararları tüm devlet organları gibi OHAL Komisyonunu da bağlar. Buna rağmen, OHAL Komisyonunun kararlarında Anayasa Mahkemesi'nin Füsun Üstel kararının adını bile anmaması anayasal düzenin hiçe sayılması anlamına geldiği gibi Türk Ceza Kanunu anlamında da suç oluşturabilecek nitelikte kasıtlı bir eyleme vücut vermektedir.

OHAL KOMİSYONU KARARLARINI TANIMIYORUZ

Anayasa Mahkemesi kararlarının hiçe sayıldığı bir ortamda hukukun üstünlüğünden, demokrasiden ve adaletten bahsedilemez. OHAL Komisyonu'nun nasıl çalıştığını, hangi keyfiyetle kararlar verdiğini sorguluyoruz. Bu Komisyon adaleti geciktirmeden ve akademilerde hükümete aykırı düşünen bilim insanlarının mağduriyetini artırmaktan başka bir şeye yaramamıştır. 10 Ocak 2022 tarihinde AİHM'e savunma verecek olan Türkiye, uluslararası insan hakları karnesinde notunu en aşağılara düşürmüş durumdadır. OHAL Komisyonu'nun açıkça suç olan bu kararlarını tanımıyoruz ve bu suça ortak olmayacağız. Düşünce özgürlüğünü her zaman savunmaya devam edeceğiz ve Türkiye'nin bu karanlıktan çıkması için mücadele edeceğimize buradan söz veriyoruz. Karanlık güçlerden korkmuyoruz. Ret’leri reddediyoruz ve barışa sahip çıkıyoruz.

‘AİHM BU HUKUKSUZLUĞA ORTAK OLMUŞTUR’

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da, Türkiye’de yargı makamlarının, siyasi iktidara sadakat ile Anayasa’ya sadakati birbirine karıştırdıklarını kaydetti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu süreçte günahının büyük olduğunu söyleyen Türkdoğan, “AİHM bu süreçte çok rahat pilot karar üretip, Türkiye’ye yol gösterici ilkeleri söyleyebilirdi. Bunu yapmayarak Türkiye’deki hukuksuzluğa ortak oldu. Keza Avrupa Konseyi de aynı şekilde hukuksuzluğa ortak olmuştur” ifadelerine yer verdi.