Mahkeme: Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi

Dosya No: 2020/3943

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi28 Kasım 2015 günü Diyarbakır’ın Sur ilçesinde kentteki silahlı çatışmaların kültürel miras varlıkları üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekmek için Dört Ayaklı Minare önünde bir basın açıklaması okuduğu sırada çıkan çatışmada başından vurularak yaşamını kaybetti. Elçi’nin öldürülmesinden ancak 5 yıl sonra, 20 Mart 2020 tarihinde tamamlanan iddianamede, çatışmanın yaşandığı sokakta bulunan polis memurları Sinan Tabur, Mesut Sevgi ve Fuat Tan’a “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” suçu isnat edilirken, PKK üyesi Uğur Yakışır’ın ise “olası kastla ölüme sebebiyet verme” suçunu işlediği değerlendirildi. Davanın ilk duruşması 21 Ekim 2020 tarihinde, Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma Öncesi

Tahir Elçi davasının ilk duruşmasının öncesinde yoğun güvenlik önlemleri alınmıştı. Diyarbakır Adliyesi’nin girişi polis bariyerleriyle çevriliyken adliyenin çevresinde çok sayıda TOMA, çevik kuvvet otobüsü ve zırhlı araç bulunuyordu. Bariyerler ile çekilmiş uzun “sınırın” bıraktığı intiba adliyenin bu sabah “girilemez” olduğuydu. Giriş olduğunu tahmin ettiğimiz yere doğru ilerlediğimizde ise polisler tarafından uyarıldık: Polislerin arasında geçemezdik, yarım daire çizerek güvenlik araçları ile çekili ikinci “sınırın” etrafını dolanmamız gerekiyordu. Bu tedirgin yol arayışının ardından ilk kontrol noktasına vardık. Covid-19 pandemisi sebebiyle uygulanan sağlık/güvenlik tedbirleri çerçevesinde resmî kurumlara girip hizmet alabilmek için geçerli bir HES (Hayat Eve Sığar) kodunuzun olması zorunlu. İkinci kontrol noktasında bulunan X-Ray cihazlarından geçtikten sonra, GBT sorgusu için adliye içerisindeki gişelere yönlendirildik. Nihayet son kontrol noktasında, bir kez daha X-Ray cihazlarından geçip bize GBT sorgusu sonrası verilmiş olan “Sorgulanmıştır” damgası basılı küçük bir not kağıdını görevli polis memurunun yönlendirmesiyle yanındaki sepete bıraktık.

Adliyenin zemin katındaki panolardan duruşmanın görüleceği 10. ACM’nin hangi katta olduğu anlaşılmıyordu. Sivil polislerden meydana gelen kalabalık bir grubun önünde beklediği salonun Tahir Elçi davasının ilk duruşmasının görüleceği salon olduğunu tahmin ettik. Geniş kapının her iki yanına salon kapasitesinin Koronavirüsü salgını tedbirleri gerekçesiyle 84 kişiyle sınırlandırılmış olduğuna dair bilgilendirme yazıları asılıydı. Koridorda yer alan tüm banklar Elçi davası için görevli olduğu anlaşılan çevik kuvvet polisi ve sivil polis memurları ile doluydu. Sayılarının en az 70-80 civarı olduğunu söyleyebiliriz.

Salonun kapısı açılıp emniyet amiri arkasında bir grup güvenlik görevlisiyle dışarı çıktığında upuzun koridor boyu bekleyen tüm polis memurları ayağa kalkarak selama durdu. Bunun hemen akabinde de ellerinde kalkan, cop ve kasklarıyla yaklaşık 15-20 polis memuru çift sıra halinde koridoru aşarak duruşma salonundan içeri girdi. Tüm bu yoğun güvenlik tedbirleri adliye çevresinde ve içerisinde tedirgin edici bir hava meydana getiriyordu. Halka açık duruşmaların görüldüğü yer olan adliyelerin erişilebilirliği tek başına uygun fiziki/mekânsal koşulların mevcut olmasına indirgenemez -ki bu bölümün başında bunlara dair sorunlardan da bahsettik- yargılamanın tek başına bir güvenlik tehdidi olarak algılanmasına yol açan bu mevcut durum, izleyicilerin ve tarafların kendilerini güvende, her türlü baskıdan azade hissedeceği psiko-sosyal şartların oluşmasını neredeyse imkânsız hâle getiriyordu.

Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın’ın salonun önüne gelmesi ile birlikte duruşma salonuna alınacak olan müşteki vekillerinin, duruşmayı izlemek ve/veya gözlem için gelen tüm sivil toplum temsilcilerinin, milletvekillilerinin ve gazetecilerin isimlerinin daha önceden baro tarafından savcılığa bildirilmiş olduğunu öğrendik. Salona yalnızca ismi listede yer alan kişiler alınacaktı.

Duruşmaya Katılım

Diyarbakır Barosu ve Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı, tüm hukukçuları ve insan hakları savunucularını duruşmayı izlemeye çağıran kısa bir videoyuduruşma tarihinden bir hafta önce sosyal medya hesaplarından paylaşmıştı.

Duruşmayı izlemeye gelenler arasında İzmir, İstanbul, Antalya, Adana, Batman, Antep ve Ankara barolarının başkanları ve bu baroların insan hakları merkezleri temsilcileri; Diyarbakır İHD ve TİHV temsilcileri, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Af Örgütü İstanbul Şubesi, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Hrant’ın Arkadaşları ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu temsilcisi vardı. HDP’li milletvekillileri Hişyar Özsoy, Remziye Tosun, Necdet İpekyüzü, Dersim Dağ, İmam Taşçıer, Mehmet Rüştü Tiryaki, CHP milletvekillileri Sezgin Tanrıkulu ve Alpay Antmen ve Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık da davaya izlemeye gelenler arasındaydı. Ayrıca, Gazete Duvar, Diken, Mezopotamya Ajansı, ARTI TV adına duruşmayı izlemek için gelen gazeteciler de Adliye’deydi. Ancak, Başsavcılık Medya İletişim Bürosu’nun hazırladığı belirtilen listede yer alan İHA, DHA, AA ve DW çalışanları dışında duruşma salonuna gazeteci alınmadı.

Duruşmanın Salonuna Dair İzlenimler

Saat 10:30 itibariyle duruşma salonun kapıları açıldı. Kapıda görevli mübaşir ve bir polis memuru listede ismi geçen kişileri tek tek çağırarak içeri almaya başladılar. Büyük giriş kapısı ile duruşma salonu arasındaki koridorda da karşılıklı olarak polisler hizalanmıştı. Salonda herkesin yerini alması yaklaşık yarım saat sürdü.

300 kişi kapasiteli salonda savunma ve müşteki avukatlarına ayrılan kısımlarda müşteki vekilleri ve davaya katılma talebinde bulunmak üzere farklı illerin barolarını temsilen gelen avukatlar yer aldı. Duruşma salonunda izleyicilere ayrılan sıralara milletvekillileri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve gazeteciler yerleşti. En arkada yer alan sandalyelere ise yalnızca polis memurları oturmuştu.

İddia makamının bulunduğu kürsünün hemen yanında iki sivil polis memuru; kâtip ve mübaşirin sağında da üç sivil polis memuru tüm duruşma boyunca yüzleri izleyicilerin bulunduğu bölüme dönük oturdular.

Salonun sağ köşesinde yer alan projeksiyon perdesi açılır halde, sol köşesinde yer alan ise kapalıydı. Ancak, tüm duruşma boyunca açık olan perdeye de SEGBİS bağlantısı yansıtılmayacaktı. Mahkeme heyetinin arkasındaki duvarda asılı olan ekran ise oldukça küçüktü, en önde yer alan izleyici sıralarından bile ekrandaki yüzleri seçmek mümkün değildi.

Duruşmanın Seyri

Duruşma başlamadan önce Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Cihan Aydın söz alarak mahkeme heyetinden, salonun izleyicilere ayrılan bölümünde boş sandalyelerin olduğuna dikkat çekerek içeri alınmayan gazetecilerin duruşma salonuna girmelerine izin verilmesini talep etti. Ancak, mahkeme başkanı talebi ret ederek “Lütfen bu konuda ısrarcı olmayın, bize daha önce sunduğunuz listedeki herkesi içeri almaya çalıştık ve pandemi koşulları ortada” dedi. Oysa, izleyicilere ayrılan bölüme adliye koridorunda bekleyen, toplamda sayıları 6-7 olan tüm basın mensupları sosyal mesafe kuralları gözetilerek rahatlıkla yerleşebilirlerdi. Mahkeme başkanının cevabından sonra müşteki vekillerinden Av. Erkan Şenses SEGBİS kaydının açık olup olmadığını ve bu talebin reddinin kayıtlara geçip geçmediğini sordu.

Duruşmada üç savcı görev aldı (yine bir başka istisnai hali teşkil eden iddia makamının kalabalık oluşu bu davanın “önemi” ile gerekçelendirilmişti”), içlerinden birinin iddianameyi okumasıyla duruşma başlatıldı. Doğrusu, iddianameyi özetleyen savcının ifadelerinden sanıkların tam olarak neyle suçlandıklarının duruşmada hazır bulunanlar açısından anlaşılır kılındığını söylemek pek mümkün değil.

Anonim Kalan Sanıklar

İddianamenin okunmasını takiben mahkeme başkanı sanıkların savunmalarına geçileceğini belirtip sözlerinin kesilmeden savunmalarının alınmasını arzu ettiğini dile getirdi. Sanık üç polis memurundan ikisi hâlâ görevde bulunup hiçbiri duruşmada hazır değildi. Elâzığ, Malatya ve Hatay’dan SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldılar. Mahkeme heyetinin arkasındaki duvarda asılı olan ekran oldukça küçüktü, en önde yer alan izleyici sıralarından bile ekrandaki yüzleri seçmek mümkün değildi. Dolayısıyla ne müşteki taraf ne de biz izleyiciler sanıkların varlığını bir gerçeklik olarak algılayamadık. Tahir Elçi davasının bu ilk duruşmasında sanıklar salonda bulunan herkes için bir nevi anonim kişiler olarak kalmaya devam etti. Kısa bir süre için yalnızca sesleri işitilebilen kişilerin (duruşmanın çok uzun bir bölümünde SEGBİS bağlantısı teknik aksaklıklar yüzünden kurulamadı), yüzlerini, mimiklerini, tavırlarını ne müşteki taraf ne iddia makamı ne mahkeme heyeti ne de biz izleyiciler görebildik.

Peki o gün duruşmada, sanık polis memurları hangi zorunlu koşullar sebebiyle aramızda değillerdi? Doğrusu bu soru kendilerine yöneltilmedi, mahkeme başkanı yalnızca duruşmalar için Diyarbakır’a gelmeyi mi yoksa bulundukları yerden SEGBİS yoluyla mı bağlanmayı tercih ettiklerini sordu.

Müşteki Vekilleri Katılma Talepleri Alınmadan Sanıkların Dinlenmesine İtiraz Etti

Müşteki vekilleri katılma talepleri alınmadan savunmaya geçilemeyeceğini, çünkü savunma esnasında sanığa doğrudan soru yöneltme haklarını kullanmak istediklerini belirterek bu karar itiraz ettiler. Müşteki Türkan Elçi vekili olarak söz alan Av. Tuğçe Duygu Köksal katılma taleplerinin sanık savunmalarından önce alınmasını talep etti. “Biz müşteki vekiliyiz katılan vekili olmalıyız ki hem savunmalar esnasında hem de sonrasında sanıklara doğrudan soru sorma hakkımızı kullanabilelim” sözlerini sarf etti.

Mahkeme başkanının katılma taleplerini sanık savunmalarının ardından ara kararla alacaklarını söylemesi üzerine tüm müşteki vekilleri itiraz etti, bunun kendileri açısından bir hak engellemesi olduğunu dile getirdiler. Duruşma salonunda kayıt alabilen yalnızca iki mikrofon olması müşteki vekilleri söz almak istediklerinde oldukça konforsuz bir durum yaşanıyordu.

Av. Köksal sözlerine usule ilişkin itirazlarını dile getirerek devam etti; şüpheli sanıkların ifadelerinin ilk başta tanık sıfatıyla alınmış olduğunu hatırlattı. Zorunlu haller doğmadıkça SEGBİS ile ifade alınmaması gerektiğine yönelik AYM kararına atıf yapan Av. Köksal bu ara karardan dönülmesini talep etti.

Sanıkların SEGBİS ile Duruşmaya Katılmasına İtiraz Edildi

Müşteki vekillerinden Av. Erkan Şenses söz alarak sanık polis memurlarından hiçbirinin duruşmada hazır bulunamamasına ve SEGBİS ekranından yüzlerinin seçilememesine ilişkin olarak şunları söyledi: “Biz sanıkların konumlarını, davranışlarını buradan gözlemleyemiyoruz. Yine naip hâkim yoklaması yapılmasını talep ediyorum. Zira suç mahallinde bulunmuş olan sanıkların sorgu esnasında birbirleriyle telefon üzerinden iletişim kurmaları mümkün. Bunun önlenmesi bakımından bir naip hâkimin orada bulunması gerekir.”

Sanıkların bulundukları duruşma salonlarının hiçbirinde naip hâkim yoktu. Sanıkların kimliğinin doğrulamakla sorumlu bir hâkimin yokluğu yargılamanın nasıl sürdürüleceğine dair müşteki tarafta tekrar ciddi bir sorgulamaya ve itiraza yol açarken iddia makamı bu konuya hiç müdahil olmayarak duruşma boyunca devam edecek olan suskunluğunu korudu. Mahkeme başkanı ise bu durumun çok önem arz etmediğine ikna olarak duruşmaya devam etme kararı verdi.

Av. Şenses sözlerine bir diğer taleplerini dile getirerek devam etti. Sanıkların Diyarbakır 10. ACM’ye getirilerek hazır edilmesi talebinin heyet tarafından ret edilmesi üzerine, müşteki vekilleri sanıkların bulundukları kentteki bir mahkemede talimat duruşmasının düzenlenip kendilerinin de bu duruşmaya katılmalarına hak verilmesini talep ettiler. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve adil bir yargılama yürütülmesi açısından ilk sorgunun çok önemli olduğunu söyleyen Av. Şenses duruşmaya devam edilmeden önce bu talebin bir arar kararla bağlanması gerektiğine vurgu yaptı. Ancak bu talep de mahkeme başkanı tarafından diğer heyet üyeleriyle müzakere edilmeden reddedildi.

Bu duruma itiraz eden başka müşteki vekilleri de mahkeme başkanının itirazlarına rağmen söz almak için ısrar etmeye devam ettiler. Müştekili vekili Av. Orhan Kemal Cengiz, katılma taleplerinin önce alınmasının sanıkların da lehine olan bir durum olduğunu, sanıkların tüm görüş ve soruları alarak savunmalarına başlayabileceklerini belirtti. Ayrıca, etkin soruşturma ve iddianamenin içeriği hakkında da dile getirmek istedikleri hususlar olduğunu bu açıdan da katılma talepleri gerekçelerinin dinlenilmesi gerektiği söyledi. “Bizim açımızdan hikâye iddianamede hiç söz edilmeyen başka bir noktada başlıyor. Tahir Elçi’ye yönelik linç kampanyasından, hedef gösterilmesinden iddianamede hiç söz edilmiyor.”

Av. Özcan Yücel de mahkeme heyetine şunları söyledi: “Yargılamayı parçalara ayırdığınızı anlıyorum. Soru sormak sorgulamanın bir parçasıdır. Kişisel merakımızdan değil, mahkemenin aydınlatılması, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına katkı sunmak ve daha iyi bir kararın çıkması için biz de soru sormak istiyoruz.”

Tahir Elçi davasının bu ilk duruşmasında sanıklar salonda bulunan herkes için bir nevi anonim kişiler olarak kalmaya devam etti. Kısa bir süre için yalnızca sesleri işitilebilen kişilerin (duruşmanın çok uzun bir bölümünde SEGBİS bağlantısı teknik aksaklıklar yüzünden kurulamadı), yüzlerini, mimiklerini, tavırlarını ne müşteki taraf ne iddia makamı ne mahkeme heyeti ne de biz izleyiciler görebildik. Peki o gün duruşmada, sanık polis memurları hangi zorunlu koşullar sebebiyle aramızda değillerdi? Doğrusu bu soru kendilerine yöneltilmedi, mahkeme başkanı yalnızca duruşmalar için Diyarbakır’a gelmeyi mi yoksa bulundukları yerden SEGBİS yoluyla mı bağlanmayı tercih ettiklerini sordu.

Av. Tuğçe Duygu Köksal tekrar söz alarak AYM tarafından 6 Şubat 2020’de SEGBİS kaydına ilişkin Şehrivan Çoban Başvurusunda verdiği kararı mahkemeye sundu. Ve mahkeme heyetine yönelik “siz sanıkların yüzlerini seçebiliyor musunuz?” diye sordu.

Mahkeme heyeti müşteki tarafın segbis itirazlarına ilişkin ara karar vermek üzere duruşmaya 10 dakika ara verdi. Bizler heyetin dönmesini salonda bekledik. Aradan sonra salona dönen mahkeme heyeti önce iddia makamından mütalaasını sordu. İddia makamı katılma taleplerinin ret edilmesini ve sanıkların Diyarbakır’a getirilmesinin ret edilmesini mütalaa etti.

Sanıkların savcı mütalaasını duyup duymadıklarına emin olunamadığı için mütalaa tekrar edildi. Tam bu esnada segbis bağlantılarının kopmuş olduğu anlaşıldı, salondan bu duruma tepkiler yükseldi.

Mahkeme başkanı müşteki vekillerin düzenlenecek talimat duruşmalarına katılma taleplerini yorumlayarak “Yani siz bu dava Diyarbakır’da görülmesin diyorsunuz?” diye sordu. Müşteki vekilleri söylemeye çalıştıklarının bu olmadığını vurgulayarak, mahkeme başkanının tavrına tepki gösterdi.

Türkan Elçi Konuşturulmadı

Duruşma boyunca müşteki vekillerinin dile getirdiği diğer tüm talepler de mahkeme başkanı tarafından (heyet başkanı tüm talepleri heyetin diğer iki üyesine danışmayı düşünmeden tek başına aldı) reddedildi. Bunun üzerine söz alan müşteki vekilleri “Buradaki hukuksuzluğun bir parçası, figüranı” olmayacaklarını dile getirerek mahkeme başkanından duruşmaya ara verilmesini talep etti. Heyetin adil bulmadıkları yaklaşımı karşısında nasıl konumlanacaklarını müzakere etme ihtiyacı duyduklarını eklediler.

Aranın bitmesiyle mahkeme salonuna döndüğümüzde heyetin girdiği kapının önünde yaklaşık 10 çevik kuvvet polisinin hazır edildiğini gördük. Salondaki güvenlik görevlisi sayısının artırılmış olması dikkat çekiciydi. Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi söz aldı. Elçi’nin, “Buraya gelene kadar size güvenim tamdı” diyerek başladığı sözleri mahkeme başkanı tarafından alelacele kesildi. Elçi’nin hazırladığı dilekçeyi okumasına izin vermeyen heyet, Elçi’nin uyarılmasına aksi halde salondan çıkarılacağına dair karar aldı. Mahkeme başkanının Türkan Elçi’ye karşı sürdürdüğü tavır salondaki gerilimi daha da yükseltti ve duruşmaya devam edilmesini imkansız kıldı. Müşteki avukatlarından Av. Nahit Eren, “Eşini kaybetmiş bir insanın 2 dakika konuşmasına izin vermediniz, siz hangi vicdanla karar vereceksiniz?” diye sordu.

Müştekiler Duruşma Boyunca Görmezden Gelindi

Mahkeme heyeti, müşteki tarafı tüm duruşma boyunca görmezden geldi, taleplerini dile getirmeleri, fikirlerini beyan etmeleri için alan tanımadı değerlendirmesini rahatlıkla dile getirebiliriz. Bunun üzerine müşteki avukatları heyetin bağımsız ve tarafsız davranmadığı gerekçesiyle reddi hâkim talebinde bulundu. Ancak heyet talebi dikkate almadı ve avukatları salondan çıkarmakla tehdit etti. İtirazlar sürünce heyet talepleri duymak durumunda kaldı ve müzakereye çekildi.

Ara Kararlar

Ret kararının incelenmesi için üst mahkemeye yazı yazılmasına karar veren heyet, bir sonraki duruşmanın 3 Mart 2021’de yapılmasına hükmetti.

Duruşmanın Ardından

Duruşmadan sonra Elçi ailesi ve avukatları adliye önünde basın açıklaması yaptı. Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın duruşmada olanlara ilişkin “Mahkemenin tarafsızlığını yitirdiği ortada. Artık bu mahkemeden adil bir yargılama çıkma ihtimali yok. Karartılmış delillerin üstüne bina edilmiş bir yargılama var. Meseleyi kapatmak istiyorlar ve buna da yargılama diyorlar. Burada bir yargılama yok, teknik olarak bir mahkeme de yok”, ifadelerini sarf etti. Türkan Elçi de duruşmada okunmasına izin verilmeyen dilekçesini basın mensuplarıyla ve duruşmayı izlemeye gelenlerle ancak davanın görüldüğü adliyenin dışında paylaşma imkânı bulabildi. Tüm yaşamını ağır insan hakları ihlallerine maruz kalan kişilerin savunuculuğuna adayan Tahir Elçi’nin yaşamını kaybetmesine ilişkin görülen davanın ilk duruşması adil ve etkili bir yargılamaya ilişkin kaygı uyandıran bir biçimde sürdürülmüştü.