Görsel
İSTANBUL_SÖZLEŞMESİ_CEZA

BİANET

İstanbul Fatih’te 7 Temmuz 2020’de İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü binasından, “Artık yeter, kadınlar yaşam güvencesi istiyor” yazılı pankart asan Kırkyama ve Feminamfi’li yedi  kadın ve LGBTI+’nın yargılandığı dava bugün görüldü.

İstanbul Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 23. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki karar duruşmasına beş kişi ve avukatları katıldı.

Ayrıca, kadın örgütlerinden temsilciler Rüya Kurtuluş, Ezgi Karakuş, Helin Sevgi, Sevtap Akdağ da davayı takip etti. 

Yedi kişi “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek”, “görevi yaptırmamak için direnmek”, “kamu kurumunun faaliyetlerini engellemek” ve “kamu malına zarar vermek” iddialarıyla yargılandı. 

“Gazeteci olarak oradaydım”

Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada yargılananlardan Şehriban Alkış konuştu, şöyle dedi:

“Ben gazeteciyim gazeteci olarak orada bulunuyordum. Gazetecilik, olan biteni topluma anlatmakla sorumludur. Ben de orada kadınların ve LGBTİ+’ların yaptığı eylemi kamuya duyurmakla görevliydim, bunun aksine polisler benim işimi engelledi. Benim burada tanık olarak bulunmam gerekirken sanık olarak bulunuyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum.”

"Kimseyi engellemedik"

Yargılananlardan Sıla Öztürk şöyle dedi:

"2020'deki olaydan söz ediyoruz. O dönemde kadın cinayetleri artmıştı. Hükümet İstanbul Sözleşmesi'ni kaldıracağını açıklamıştı. Biz de kadınlar ve LGBTİ+ olarak sözleşmenin kaldırılmasını protesto etmek için konunun muhatabı kuruma gittik."

"Kamu görevlisi o gün orada değildi. Bizim orada kamu görevlisini kamu kurumunu engellemiş olduğumuz iddiası haliyle geçersiz oluyor. Ayrıca kimseyi engellemedik. Görüntü tutanaklarında da var kapıyı biz kapatmadık, ardından sivil polis olduğunu düşündüğümüz insanlar gelip bizi darp etti, biz dışarı çıkamadık. İşgal diye görüntü tutanaklarına yazılmış bu bizzat kolluğun bizi engellediğini söyleyebiliriz. Kimi darp ettik, bunlar belirsiz. Bu suçlardan beraatimizi istiyoruz."

"Erkek şiddeti önlensin"

Yargılananlardan Türkan Sıla da şöyle dedi:

“Biz erkek şiddetine karşı muhatabına söylemek için oradaydık. Etkin politika istememizin nedeni şiddet değil. Barışçıl bir söylemle ordaydık. Aksine gözaltına alınırken orantısız haksız müdahale edildi bize. Polis bize işkence etti, biz yargılanıyoruz. Basın açıklamasının gerçekleştiği günden bugüne 1500’ün üzerinde kadın katledildi bu ülkede."

"Dolayısıyla iddia edilen suçları işlemedik. Görüntü tutanaklarında da bu görülüyor. Açık olan kapı kapatıldı, fiziki ve psikolojik şiddet uygulandı bize. Kamu faaliyetini biz engellemedik, bulunulan odada kamu faaliyeti yoktur. Suçun koşulları oluşmadı. Beraat istiyorum.”

“Aile Bakanlığı vazonun peşine düştü”

Avukat Ayşe Özdemir de şunu söyledi:

“Aile Bakanlığı odadaki vazo kırıldı diye bunun peşine düşmüş ve yargılananların cezalandırılmasını istemiş. Biz bunu kabul etmiyoruz. Yargılananların suçu işlediğine dair kanıt yok buna dair benzer davalarda Yargıtay kararları da var. Müvekkiller işkenceye maruz kaldı direnme yok.”

Savcı ceza istedi

Mütalaasını açıklayan Savcı yedi kişi hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” ve “kamu malına zarar vermek” suçlarından beraat, “görevi yaptırmamak için direnmek” ve “kamu kurumunun faaliyetlerini engellemek” suçlarından ceza istedi. 

Karar

Mahkeme, tüm kadınlara 10 aylık hapis cezası verirken, İlayda Tuana Öztunçel ve Türkan Sıla Akkuş, hakkında "hükmün açıklanmasının geriye bırakılması" kararını verdi.

Mahkeme diğer kadınlara verdiği 10 aylık hapis cezasını, 5 bin liralık para cezasına çevirdi.

“İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaktan vazgeçmeyeceğiz”

Duruşma sonrası açıklama yapıldı. Kadınlar adına açıklamayı Sıla Öztürk okudu, şöyle dedi:

“2020 yılında Aile ve Sosyal Politikalar İstanbul İl Müdürlüğü’nde İstanbul Sözleşmesi’ni savunduğumuz için, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz ve ölmek istemiyoruz dediğimiz için 3 yıldır yargılanıyoruz.”

“O günden bu güne kadın cinayetleri artarak devam ediyor. İntihar denilerek şüpheli şekilde hayatını kaybeden bir çok kadının ölümü aydınlatılmadı. Biz kadınlar ve lubunyalar İstanbul Sözleşmesi’ne ve 6284’e birbirimize sarıldığımız kadar sıkı sarılırken erkek devlet İstanbul Sözleşmesi’nin taraflarından biri olmaktan vazgeçti. İktidar bugün kutsal aile ve beka söylemleriyle kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalarına hız kaybetmeden devam ediyor.

Ve bugün kadınlar için yaşam güvencesi istiyoruz dediğimiz için erkek yargı tarafından bizlere kolluk kuvvetlerine mukavemet suçundan 8 ay 10 gün hapis ceza verildi. 25 Kasım’a sayılı günler kala erkek devlet şiddetinin bulunduğumuz her alanda bizleri baskılamaya ve tahakküm altına almaya çalıştığını biliyoruz.”

“Gözaltına da alsanız, baskı ve sindirme politikaları da uygularsanız, hukuk eliyle cezalandırmaya da kalksanız birbirimizden ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz

Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için; patriarkaya inat yaşamak ve birbirimizi yaşatmak için mücadelemizden vazgeçmiyoruz!

“İstanbul Sözleşmesi’ni, 6284’ü savunmak suç değildir! Erkek adalet değil gerçek adalet diyoruz!”