Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen işadamı Osman Kavala, tutuklanmasının beşinci yılında yayımladığı açıklamada, hakkında hazırlanan iddianameleri örnek göstererek “Anlaşılacağı gibi, suç sayılan bir faaliyette bulunduğumu gösteren herhangi bir delil bulunmuş değil” dedi.
Kavala, şunları kaydetti: “Yurttaşların keyfi biçimde cezaevine sokulmaları ile iş cinayetleri, maden faciaları arasında ilişki olduğunu, bunların insan hayatına değer vermeyen bir anlayışın yaygınlaşmasından kaynaklandığını düşünüyorum.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Gezi eylemlerinden itibaren ‘Türkiye’nin Soros’u’ diye hedef gösterdiği işadamı ve insan hakları aktivisti Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin hak ihlali kararına rağmen, 17 Ekim 2017’de gözaltına alındığından bu yana 1827 gündür hapiste.
Kavala 17 Ekim 2017’de gözaltına alınışından iki hafta sonra 1 Kasım’da tutuklanmış, 25 Nisan’da hakkında ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ten ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmişti.
Tutuklanmasının beşinci yılında bir mesaj yayımlayan Kavala, şunları kaydetti: ”Hakkımda hazırlanmış olan iddianamelerden anlaşılacağı gibi, suç sayılan bir faaliyette bulunduğumu gösteren herhangi bir delil bulunmuş değil. İlk Gezi davasındaki beraat kararıyla, iki AİHM kararıyla ve AYM Başkanı ve üyelerinin karşı oy yazılarıyla da ortaya konmuş olan bu yalın gerçeğe rağmen, Silivri cezaevinde beşinci yılımı doldurdum.
Hukuksuzluğa, ayrımcılığa, gaddarca davranışa maruz kalanın sadece kendim olmadığını aklımdan çıkarmıyorum. Cezaevindekilerin hikâyelerini dinlemek, koridorlarda 80 yaşını aşmış insanları görmek zaten bu gerçeği sürekli hatırlatıyor.
Yurttaşların keyfi biçimde cezaevine sokulmaları ile iş cinayetleri, maden faciaları arasında ilişki olduğunu, bunların insan hayatına değer vermeyen bir anlayışın yaygınlaşmasından kaynaklandığını düşünüyorum.
Ülkemizde hukuk normlarının hükümran hale gelmesinin, etik değerleri öne çıkartan bir yenilenmeyi başlatacağına inanıyorum.”