DİKEN Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan ‘kayyım rektör’ Prof. Dr. Melih Bulu’yu protesto eylemleri kapsamında açılan meydan sergisindeki ‘Şahmeran figürlü LGBTİ+ bayraklı Kâbe görseli’ne ilişkin dava kapsamında bir buçuk aydır tutuklu bulunan öğrenciler Selahattin Can Uğuzeş ve Doğu Demirtaş’ın tahliyesine karar verildi.
Çağlayan adliyesindeki İstanbul 21’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde yedi öğrencinin yargılandığı dava bugün başladı.
Adliye ve çevresinde önlem
Dava öncesinde adliye ve çevresinde geniş güvenlik önlemleri alındı. Adliye dışında zırhlı polis araçları, kalkanlı çevik kuvvet polisleri, mahkemenin bulunduğu koridorda da rütbeli polisler görevlendirildi.
Duruşmayı izlemek için CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Özel, bağımsız İstanbul milletvekili Ahmet Şık, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay ve Sol Parti Eş Genel Başkanı Alper Taş da salondaydı.
‘İddianame şer’i göndermeler içeriyor’
Duruşma, hâkimin sanıkların avukatlarını üç kişiyle sınırlandırmasıyla başladı. Ardından tutuklu öğrenciler Doğu Demirtaş ve Selahattin Can Uğuzeş, ev hapsinde tutulan E.K., tutuksuz yargılanan S.N.B., H.K., R.Ö. ve M.B.’nin kimlik tespiti yapıldı.
Kimlik tespitinden sonra iddianame okundu, ardından avukat Levent Pişkin söz alarak iddianamenin ‘şer’i göndermeler içerdiğini’, Anayasa’nın ikinci maddesinde düzenlenen laik hukuk devletini açıkça ihlal ettiğini belirterek iddianamenin iade edilmesini talep etti.
Sergilenen eserin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirten avukat Pişkin, öğrencilerin derhal beraatını talep etti.
İddianame talebine ret
Hâkim, iddianame değerlendirme süresinin geçtiğini belirterek talebi reddetti. Derhal beraat talebinin de daha sonra değerlendirilmesine karar verdi ve öğrencilerin savunmasına geçildi.
Hâkim: LGBTİ üyeliğin veya diyaloğun var mı?
Tutuklu yargılanan Doğu Demirtaş, şunları söyledi:
“Polis bize gaz ve plastik mermiyle saldırdığı için barışçıl bir eylem yapmak istedik ve eylemi sergiyle devam ettirmeye karar verdik. Resim anonim bir eser. Hiçbir kesim ve kişiyi aşağılamak, kin ve nefrete sevk etmek gibi bir amacım yok. Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. Faruk Kardoğan’ın ifadesindeki ‘eserin Müslümanlığa aykırı olmadığını söylediğim’ iddiasını kabul etmiyorum. Hepimiz okumuş insanlarız, bunu ‘Müslümanlığa aykırı değil’ diyerek değil de ‘Hukuka aykırı değil’ diye savunuruz.”
Demirtaş’ın beyanından sonra hâkim “LGBTİ üyeliğin veya diyaloğun var mı” diye sordu. Demirtaş da üyeliği olmadığını ama arkadaşları olduğunu söyledi. Hâkimin resmi asanı görüp görmediğini sorması üzerine Demirtaş, eseri bir güvenlik görevlisinin astığını söyledi.
‘Tutukluluğa sevk edildiğimi TRT’den öğrendim’
Demirtaş’tan sonra savunma sırası tutuklu yargılanan Selahattin Can Uğuzeş’e geçti.
Uğuzeş şunları söyledi: “Sergi, rektör olayları kapsamında düzenlendi. Buraya gelen eser bir seçmeye tabi tutulmadı. 300-400 kadar eser geldi. Sergiden eve döndüğümde arkadaşlarım polis tarafından arandığımı söyledi. Ben de Vatan Caddesi’ndeki emniyet müdürlüğüne gittim. Orada resimle ilgili sorular soruldu. Sonra resmi ben ve Doğu’nun astığının yazılı olduğu bir tutanak imzalatmaya çalıştılar bana. Savcılıkta da tutukluluğa sevk edilmeden bu haberi TRT’den öğrendik.”
Hâkim, Uğuzeş’e de “LGBTİ bağlantın var mı” diye sordu.
Kayıp resim hâkimde
Uğuzeş’den sonra, ev hapsinde tutulan S.N.B. savunma yaptı. İfadesinde şunları söyledi: “Öncelikli amacımız insanların kendisini ifade etmesiydi. Hepimiz genç ve deneyimsiziz. Daha önce hiç sergi düzenlemedik. Birçok hatamız da oldu. Eserlerin yerde sergilenmesinden dolayı insanların üzülmesinden dolayı üzgünüm. Bireysel olarak bir eserim yoktu sergide. Hepimiz ilgilendik sergiyle.”
S.N.B., savunmasında resmin nerede olduğunu bilmediğini söylerken hâkim, “Kayıp resim bu muydu” diyerek ayağa kalktı ve dava konusu görseli açarak S.N.B.’ye gösterdi.
Mahkeme, ara kararla S.N.B.’nin ev hapsi adli kontrolünün kaldırılmasına karar verdi.
‘Hakkımızda ürkütücü şeyler konuşuldu’
Soruşturma aşamasında ev hapsinde tutulan ve geçen hafta adli kontrolü kaldırılan öğrenci H.K., güzel sanatlar kulübüne üye olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Eserin kim tarafından yollandığını bilmiyoruz. Eser yerleştirildiğinde Twitter’a sızdırıldı. Sızmadan sonra Yeni Şafak gibi gazeteler hedef göstermeye başladı. İnsanlar hakkımızda ürkütücü şeyler konuşuyor. Buradan çıkınca can güvenliğimiz var mı bilmiyorum. Bayadır kötü hissediyorum, adalet ne tam olarak anlamadık. O kelepçeyi takmak çok kötü hissettiriyordu.”
Hâkim: ‘LGBTİ’nin ne anlama geldiğini bilmiyordum’
Tutuksuz yargılanan öğrenci E.K. ise savunmasında, eserin rektörlük binasının karşısında asılı olduğunu, kaybolduktan sonra da tutanak tuttuklarını söyledi.
Hâkim, E.K.’ye de “LGBTİ üyesi misin” diye sordu. Bu sırada avukat Levent Pişkin tepki göstererek “Bu soru anayasaya aykırıdır. Düşünce ve kanaat açıklamaya zorlamaktır. Ayrıca ‘LGBTİ üyesi’ diye bir şey yoktur” dedi. Hâkim de “Yakın zamana kadar ne anlama geldiğini bilmiyordum. Çok da ilgilendirmiyor” diye yanıt verdi.
Tutuksuz yargılanan R.Ö. de savunmasında emniyetteki tutanakta doğru olmayan ifadelerin yer aldığını belirterek “Oradaki polis memuru beni ‘Sen görürsün haklarını’ diyerek azarladı. Avukatım yoktu, avukatı çağırabileceğimi bilmiyordum” dedi.
Tutuksuz yargılanan M.B. ise olay günü bir grup öğrencinin güvenlikçilerle resmin kaybolmasıyla ilgili tartıştıklarını dile getirerek “Tutanak tutuldu. Sonradan Emniyet’te tutanakta imzası olan güvenlik görevlisinin imzasının kapatıldığını gördüm” diye konuştu.
‘Kâbe’yi pasta yapıp yediler’
Öğrencilerin avukatlarından Levent Pişkin, Kâbe şeklinde pastayı kesen insanların olduğu fotoğrafı göstererek “Kâbe’yi pasta yapıp yediler. Kâbe maketi kurdular Üsküdar meydanında. İnsanlar etrafında döndü. Bunlar sorun olmadı” dedi.
Mahkeme, tutuklu öğrenciler Selahattin Can Uğuzeş ve Doğu Demirtaş’ın tahliyesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 5 Temmuz günü saat 14:00’te yapılacak.
Hâkim, tüm sanıkların duruşmalara katılma zorunluluğunu da kaldırdı.