Görsel

GAZETE DUVAR

İş insanı Osman Kavala bin gündür tutuklu yargılanıyor. Kavala'nın avukatları ve eşi Ayşe Buğra bugün bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Buğra eşi Osman Kavala'nın 90 yaşındaki annesi için, “Oğlunu bir daha görüp görmeyeceğini düşünüyor. Bu süreç bir işkence haline geldi...” dedi.

Gezi Parkı eylemlerine ilişkin önce beraat eden ardından tekrar tutuklanan iş insanı Osman Kavala bin gündür cezaevinde bulunuyor. Kavala’nın eşi ve avukatları tutukluluğun bininci gününde basın açıklaması yaptı. Avukatlar Kavala’nın tutuklu bulunmasının hukuki olarak yorumlanamayacağını söyledi. Kavala’nın eşi Ayşe Buğra ise bu tutukluluk sürecinin bir işkence sürecine dönüştüğünü söyleyerek, “Yargı sürecinin acayipliklerinden rahatsızlık duymayanlar, vicdani rahatsızlık duyarlar mı bilmiyorum” ifadelerini kullandı.

‘TUTUKLAMA HUKUKİ DEĞİL, SİYASİ’

Avukatlar, AİHM’in hak ihlali verdiği ve derhal tahliye edilmesi yönünde karar verilen Kavala’nın tahliyesinin durdurulması için yeni bir suç ortaya konulduğunu söyledi. Kavala için yeniden tutuklanmasına gerekçe gösterilen casusluk suçlamasıyla ilgili herhangi bir somut delil olmadığını belirten avukatlar, “Bu suç AİHM’in tahliye taleplerini aşmak için ortaya konmuş bir suçtur” dedi. Ayrıca avukatlar tutuklamanın siyasi olduğunu AİHM’in verdiği ihlal kararını işaret ederek, “Tutuklama hukuki değil, siyasidir” ifadelerini kullandı.

‘YEPYENİ BİR SUÇ ORTAYA ÇIKTI: CASUSLUK’

Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar, başından sonuna kadar süren gözaltı ve tutuklama sürecinin hukuki olmadığını söyleyerek bu süreçle ilgili şunları söyledi: “Her şey 18 Ekim 2017 tarihinden başlıyor. Bu tarihte Osman Kavala uçakla getirilip gözaltına alınır. 13 gün içinde önce gözaltı sonra uzatılan gözaltı süresi, 58 gün süren sorgulama, savcı önüne çıkarılmama ve sonra tutuklama… Bundan sonra hukuken adeta oyunlar oynanmıştır. Kavala için iki itham var: Anayasal düzeni zorla cebirle ortadan kaldırma ve hükümetin görevini yapamaz hale getirmek. 15 ay sonra iddianame tanzim edildi. Bu iddianameyle süren yargılama 18 Şubat 2020’de beraat ve tahliye kararıyla sona ermiştir. Bu tahliye kararından sonra Osman Bey’in evine gitmesi gerekir. Ama böyle olmadı. Osman Bey hakkında yeniden aynı gece yeni bir gözaltı kararı çıkmıştır. 20 Mart 2020 tarihinde devlet bu sefer tutuklama kararını değiştirdi ve yepyeni bir madde ortaya çıkardı: Casusluk suçu! Yargı organları maalesef ceza kanununun birbirinden ağır 3 maddesi etrafında dolaşarak o olmazsa diğer suç demiştir.”

‘TEK BAŞINA HANGİ BİLGİ VE BELGEYE ULAŞTI?’

Avukat İlkan Koyuncu ise ‘casusluk’ suçlamasının tamamen soyut olduğunu ve herhangi bir somut delil bulunamadığını söyledi. Koyuncu yargı makamlarının da ellerinde somut deliller olmadığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Osman Bey şu an casusluk suçlamasıyla tutuklu bulunuyor. Bugün Osman Kavala hangi bilgiyi temin etmiştir bilmiyoruz. Çünkü böyle bir bilgi belge yok. Osman Bey tek başına hangi bilgi ve belgeye ulaşmıştır? Hangi devlet yararına bu bilgiyi kime vermiştir? Bu soruların cevaplarını bilmiyoruz avukatları olarak. İddia makamının da bu yanıtları bildiğini düşünmüyorum. Hiçbir savcı merak edip de ‘bu belge nedir?’ diye sormamıştır. Suçlamalar soyut olunca ne suç isterseniz oluyor. Osman Bey bir soruşturmadan farklı suçlamalarla tutuklanıyor. Osman Kavala için yeni bir soruşturma açmıyorlar. Yeni bir delil de sunmuyorlar. Daha önce emniyete sorulmuş sorular dışında bir soru da sorulmuyor. AİHM bir hak ihlali kararı verirken tutuklama kararının bir siyasi saikle yapıldığını söyledi. Osman Kavala bin gündür bir suç işlemediğine göre, bin gündür casusluk suçlamasında bulunmadığına göre hukuki bir şey söylemek doğru olmaz.”

AYŞE BUĞRA: AKIL VE MANTIK ÇERÇEVESİNDE YORUMLAYAMIYORUM

Kavala’nın eşi Ayşe Buğra ise, “Ben bütün bu yaşananları akıl ve mantık çerçevesinde yorumlayamıyorum” dedi. Buğra, eşinin maruz kaldığı durumla ilgili, “Bunlar Türkiye’de gerçekliğin kaybolduğunu düşündürüyor” diyerek şöyle devam etti: “Bu gördüğümüz şeyler bunun yargıdaki yansımaları. Bu ortamda makul şüphe, kanıt gibi kavramlar anlamını kaybetti. Bin gündür özgürlüğünden yoksun olan Osman Kavala ne yapmış diye somut fiillere dayanan bir cevap yok. Bununla birlikte bu soruyu önemli bulmayan, ‘mutlaka bir şey yapmıştır da tutuklanmıştır’ diye düşünen bir kesim de var. Tutuklamalar sürecinde yaşanan acayipler böyle bir ortamda oluyor. Eşimin bin günlük tutukluluk sürecinde bazı medya organlarında asılsız ve kişiliğe saldırı niteliğinde haber ve yorumlarla karşılaştık. Bizim yaptığımız hukuki girişimler de sonuçsuz kalıyor. Bunlar toplumsal huzur ve refah açısından son derece zararlı. Bizim hayatımızdan çalınan bin gün telafisi imkansız. Eşimin annesi oğlunu bir daha görüp görmeyeceğini düşünüyor. Yargı sürecinin acayipliklerinden rahatsızlık duymayanlar vicdani rahatsızlık duyarlar mı bilmiyorum. Bin gün işkence süreci haline geldi.”

Kavala’nın cezaevi koşullarıyla ilgili de Buğra şunları söyledi: “Cezaevinde çok sıkı tedbir alındığını düşünüyorum. Zaten yarı tecrit koşullarına yaşadığı için epeyce korunaklı bir durumda salgın karşısında. Maalesef salgın sırasında görüşler ayda bire indirildi. Ben uzun bir süre kendisini görmedim. 19 Haziran’da görüşe gittim. Bu çok zor oldu bizim için. Zaten zor bir şey yaşıyoruz. Her hafta kendisini görebilme imkanının ortadan kalkması epeyce zor oldu. Salgından sonra kendisini haftada bir gün göreceğimizi düşünüyorum.”

Avukatları ise bütün bu yaşananlara rağmen Kavala’nın cezaevinde çok güçlü durduğunu söyledi.