Image

CUMHURİYET

Tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın avukatları Köksal Bayraktar, Deniz Tolga Aytöre ve İlkan Koyuncu yaptıkları ortak açıklama ile İstanbul Bölge Adliye (istinaf) Mahkemesi’nin Kavala hakkında ‘Gezi Davası’ olarak bilinen davada, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen beraat kararını bozması “AİHM kararının içeriğini dikkate almayan ve siyasi nitelikli yargı kararlarıyla ilgili endişeleri destekleyen bir karardır” ifadeleriyle değerlendirdi.

Avukatlar açıklamada “İstanbul İstinaf Mahkemesi, beraat kararını bozmuş ve bunu yaparken birbirleriyle ilişkisi olmayan insanların farklı eylemlerden dolayı suçlandıkları davaların birlikte görülmesi gerektiğini belirtmiştir. Bunun sonucunda, yıllarca sürecek ve siyasi nitelikteki iddiaların gündemde kalmasına hizmet edecek yeni bir hukuki tartışmaya zemin hazırlanmıştır” ifadelerine yer verdi.

AİHM’nin 10 Aralık 2019 tarihli Kavala’nın tutukluluğu hakkında verdiği hak ihlali kararı ile bu karar doğrultusunda Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi’nin Kavala’nın serbest bırakılması için adım atılması yönünde aldığı üç ayrı kararı hatırlatan avukatlar, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Anayasa Mahkemesi’nin Osman Kavala hakkında yürütülen ‘casusluk’ suçundan verilen tutuklama kararında ‘hak ihlali olmadığı’ yönündeki kararı, AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Bakanlar Komitesi’nin ‘tutuklamanın derhal sonlandırılması’ gerektiğini belirten kararına rağmen alınmış bir karardır. 7’ye karşı 8 oyla alınan bu kararla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası teminatı altındaki ‘özgür yaşama hakkı’nın tek bir oyla göz ardı edilerek hiçe sayılması son derece endişe vericidir.”

AİHM kararında, Osman Kavala’nın tutukluluğuyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin üç maddesinin ihlal edildiğinin, tutukluluğun hak savunuculuğunu sessizleştirmek gibi bir niyet içerdiğinin belirtildiğini anımsatan avukatlar, “Görüleceği üzere, Osman Kavala hakkında alınan tüm kararların ortak noktası, bu kararların, AİHM ve Bakanlar Komitesi kararlarına rağmen, bu kurum ve kararlar ‘yok sayılarak’ alınmış olmasıdır. Bu gelişmeler, yeni yargı reformu paketi konusunda ne ölçüde umutlu olunabileceğini gösterecek niteliktedir” açıklamasını yaptı.