
Yöneticilerimizin Yargılandığı Dava Ankara’da Görüldü
Aralarında Eski Eş Genel Başkanlarımızdan Gönül Erden ve Selma Atabey’in de yer aldığı, önceki dönemler MYK üyelerimiz ile Ankara Şube Eş Başkanımız ve yöneticilerinin davasının 16. Celsesi 8 Ekim 2025 günü Ankara Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz ve emek ve sağlık örgütlerinin temsilcilerinin katıldığı duruşma 7 Ocak 2026 saat 10:00’a ertelendi.
Duruşma öncesinde yapılan açıklama ise şöyle:
SENDİKAL HAKLAR, SAĞLIK HAKKI VE KADIN MÜCADELESİ YARGILANAMAZ!
4,5 YILDIR SÜREN HUKUKSUZLUK SON BULSUN!
25 Mayıs 2021 tarihinde gözaltına alınan önceki dönemler Eş Genel Başkanlarımızdan Gönül Erden’in 18 ay, Selma Atabey’in 8 ay tutuklu kaldığı ve aralarında önceki dönem MYK üyelerimiz ve Ankara Şube Eş Başkanı ile yönetim kurulu üyelerimizden 8 arkadaşımızın adli kontrol tedbiri ile yargılandığı davanın 16. Duruşması 8 Ekim 20205 günü Ankara adliyesinde görülüyor.
Bir önceki duruşma 29.04.2025 tarihinde görülmüştü. Duruşmada, davada asıl yargılananın sendikal faaliyet olduğunu ve dosyadaki delillerin hukuka aykırılığını ortaya koyacak delillerin Mahkemece toplanması avukatlarımızca talep edilmişti. Ayrıca üye ve yöneticilerimiz açısında bir cezaya dönüşen adli kontrol kararlarının kaldırılması istenilmişti. Savcılık delil toplanması ile ilgili kararı Mahkemenin takdirine bırakırken, henüz deliller toplanmadan davaya ilişkin görüşünü açıklamakta sakınca bulmadı. Savcılık esas hakkındaki görüşünde, yargılama sırasında açığa çıkan tüm gerçekleri yok sayarak, iddianamedeki yer alan ve çürütülen delil ve suçlamaları tekrar ederek üye ve yöneticilerimizin yasadışı örgüt üyeliği ve propaganda suçlarından cezalandırılmalarını talep etti. Mahkeme ise taleplerimizin bir kısmını kabul ederken adli kontrol kararlarının devamına karar verdi.
Bugün bir kez daha gerçekleri söylemek üzere davamızın takipçisiyiz: Yargılanmak istenen sendikal faaliyetlerimiz, hak ve özgürlüklerimizdir. İzin vermeyeceğiz!
Önceki duruşmalarda görüldüğü üzere üye ve yöneticilerimize atıfta bulunulan suçlar arasında sendikamızın pandemi döneminde yaptığı eylem ve etkinliklerin suç unsuru olarak yer aldığını üzülerek izledik. Biz biliyoruz ve anlıyoruz ki yıllardır halkın sağlık hakkına ve sağlık emekçilerine sahip çıkarak sağlık sisteminde ve özellikle pandemi döneminde yaşanan sorunlara karşı güçlü bir mücadele yürüten sendikamız, iktidarın hedefi olmuş, yaptığımız her eylem ve etkinliğimize yönelik davalar açılmış, sendikamızın emek mücadelesi kriminalize edilmeye çalışılmaktadır.
Pandeminin yönetilemediğini, yaşamak ve yaşatmak istiyoruz şiarıyla isyanımızı duyurmamız, kimilerini had bildirme, intikam alma arayışına itmiş olmalı. Bilinmeli ki; KESK ve bağlı sendikalar kurulduğu günden beri emekçilerin haklarını ısrarlı bir şekilde savunmuş ve halkın nitelikli kamu hizmeti alması mücadelesi vermiştir.
SES tarihi emekçilerin ve toplumun sağlık hakkı mücadelesinin tarihidir. SES tarihi aynı zamanda emeğin özgürleştiği demokratik bir sistem yaratma mücadelesidir. Bu davayla sağlık hakkı, sendikal haklar ve kadın mücadelesi de yargılanmak istenmektedir. Salgın döneminde hakları verilmeyen sağlık emekçileri için aktif mücadele eden sendikamızın faaliyetlerinin dava konusu yapılmasını kabul etmiyoruz. İktidarın yapması gereken halka ücretsiz ulaşılabilir nitelikli ve anadilinde sağlık hizmeti sunmak, sağlık emekçilerinin haklarını vermektir. Hak mücadelesi veren emek örgütlerini yıpratma çabası sonuç vermeyecektir. Biz biliyoruz bu davanın politik arka planı var, bu iddianameden açıkça anlaşılıyor. Kolluğun yönlendirmesi ile açık ve gizli tanıkların dinlenmesi ertelenerek mahkeme süreci uzatılarak arkadaşlarımızın haksız bir şekilde tutuklu kalmaları ve adli kontrollerinin sürdürülmesi amaçlanmaktadır. Son mahkemede konuşan tanıklarda somut hiçbir şey ifade edememiştir. Adalet mekanizması, Türkiye’de uzun zamandır usulsüzlüklerle yürütülüyor. Davanın seyri adil yargılama ve savunma hakkına aykırı bir şekilde yürütülüyor ve bu tutumda ısrar ediliyor.
Ülkemizde yaşanan gelişmeler hepimizi derinden etkiledi. Doğal olaylar maalesef zamanında alınmayan tedbirler nedeni ile felakete dönüşmektedir. Pandemi dönemi açıklamalarımız, eylemlerimiz ve mücadelemiz bu dava konusu edilmesine rağmen 6 Şubat depremleri sonrası binlerce üyemiz ile deprem bölgesinde gönüllü çalışmalar yürüttük. Yürütmeye devam ediyoruz. Depremin yaralarını sarmak için amasız ve koşulsuz, yıllık izinlerini alarak deprem bölgesinde kesintisiz koruyucu sağlık hizmeti sürdüren sendikamız üyeleritoplumsal olaylarda bir sendikanın tutumunun ne olması gerektiğini ortaya koymuştur, tıpkı pandemide olduğu gibi.
Biz emekçilerin meşru ve haklı eylemlerinin suç ilan edilmesi mevcut iktidarın yargıya müdahalesinin açık göstergelerinden biridir. Bu tutumun sona ermeyeceğini tahmin etsek de hukukun evrensel ilkelerinin yok sayılmadığı, adalete olan güvenin yeniden tesis edildiği hukuk devletinde yaşama ısrarımız devam edecektir.
Bugün yapılacak duruşmadan acil beklentimiz 25 Mayıs 2021 tarihinde gözaltına alınıp önce tutuklanan ve ardından da adli kontrol ile ev hapsine mahkûm edilen önceki dönemler eş genel başkanımız Gönül ERDEN’inve önceki eş genel başkanımız Selma ATABEY’ in il dışı çıkış yasağı adli kontrol kararının ayrıca diğer yöneticilerimizin yurt dışı çıkış yasağı adli kontrollerin kaldırılmasıdır. Ardından da bu hukuksuzluğa son verilerek tüm arkadaşlarımızın beraat ettirilmesidir.
Halkın sağlığı, sağlık emekçilerinin hakları, toplum yararı için dün olduğu gibi bugün de hiçbir iktidar bize geri adım attıramayacak. İktidarda kimin ya da kimlerin olduğuna bakmaksızın emekçilerin haklarını, demokrasiyi, laikliği, barışı sahiplenmeyi sürdürecek, tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de umudu daha fazla büyüterek bu hukuksuz davada yargılanan tüm arkadaşlarımız beraat edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz.