Image
Tayfun Kahraman

Diken

Yaklaşık üç buçuk yıldır hapisteki şehir plancısı Tayfun Kahraman, ikinci kez Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurarak hakkındaki kararın uygulanmasını talep ettiğini duyurdu.

Gezi davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Kahraman, 25 Nisan 2022’den bu yana tutuklu. 

AYM, 31 Temmuz’da Kahraman’ın ‘hakkaniyete uygun yargılanma hakkı’nın ihlal edildiğine karar vermişti.

Kararın bir örneği ‘hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlali’nin ortadan kaldırılması için İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti.

Ancak yerel mahkeme 6 Kasım’da Kahraman’ın yeniden yargılama ve tahliye talebini reddetti. Hatta gerekçesinde AYM’yi “Süper temyiz mahkemesi değil” diyerek hedef aldı.

Bunun üzerine Kahraman’ın avukatı İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz başvurusunda bulundu. Bu mahkeme de itirazı reddetti.

‘Masum olduğum AYM kararıyla tescillendiği halde evime dönemiyorum’

Kahraman, ikinci kez AYM’ye başvurup hakkındaki kararın uygulanmasını talep ettiğini duyururken yaptığı başvurunun yalnız kendi özgürlüğüyle ilgili değil herkes için geçerli ‘adil yargılama’yla ilgili olduğu belirtti.

Kahraman’ın X’ten paylaşımı şöyle:

“Anayasa Mahkemesi’nin hakkımda verdiği ihlal kararının uygulanmamasından bu yana kamuoyuna hiç konuşmadım. Bu süreçte sessiz kalmayı, hukuka olan inancımı ve sabrımı korumak için bilinçli olarak tercih ettim.

Ancak bugün ikinci kez Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak hakkımdaki kararın uygulanması talebinde bulunduğumu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Evet, dört senedir Silivri’deyim; adil yargılanmadığım ve masum olduğum AYM kararı ile tescillendiği halde evime, Vera’ma dönemiyorum ve bu ancak yaşayanın anlayabileceği kadar zor ama dilerim bu hatadan bir an evvel dönülür ve hiç kimse bir daha bunu yaşamaz."

‘Adaletin dünya görüşünegöre değişmemesi gerekir’

Yaptığım başvuru, yalnızca benim özgürlüğüm veya kişisel hak arayışımdan ibaret değildir. Tam tersine, hepimizin ortak ihtiyacı olan hukukun üstünlüğü, adil yargılanma hakkı ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığıyla ilgilidir.

Bugün bu karar benimle ilgili olabilir; yarın bambaşka bir yurttaşla ilgili olabilir. Haksızlığa uğrayan kim olursa olsun, onun yanında durabilme iradesini gösterebildiğimiz ölçüde bu ülkede hepimizin güvende olacağına inanıyorum.

Her siyasi görüşten, her partiden, her düşünceden insanın hukuk karşısında eşit olduğu bir düzeni savunmak hepimizin ödevidir. Adaletin kimliğe, dünya görüşüne, oy tercihlerine göre değişmemesi gerekir.

Bu nedenle çağrım, yalnızca bana destek verilmesi çağrısı değildir; hepimizin güvenliğini sağlayan hukuk devletinin korunması için bir arada durma, doğru tarafta olma çağrısıdır.

‘Allah kimseyi masumiyetini müdafaa etmek zorunda bırakmasın’

"Yaşadığım süreç zor, yorucu ve kimi zaman yıpratıcı oldu. Ancak umudumu hiç kaybetmedim. Bu umudu bana ailem, dostlarım, dayanışma gösteren herkes verdi. Şimdi herkesi bu dayanışmayı, kişisel bir haksızlığa değil, ülkemizde adaletin 86 milyon tarafından güvenilir biçimde tesis edilmesi için büyütmeye davet ediyorum.

Ben ve ailem adaletsizlik ve haksızlığın acısını yaşadık, yaşıyoruz. Bu acıyı kimsenin yaşamamasını istiyorum. Kimse bunu hak etmiyor. Evladım Vera başta olmak üzere, bizden sonraki tüm nesiller için adil bir düzen istiyorum. Bu isteğe herkesin tüm başka aidiyetlerini geride bırakarak, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ortak olmasını diliyorum. Allah kimseyi masumiyetini müdafaa etmek zorunda bırakmasın.”