Image

İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi (FIDH-OMCT), Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından geçtiğimiz günlerde kabul edilen ve Türkiye’de örgütlenme özgürlüğünü daha da kısıtlama ve sivil toplum faaliyetlerini durdurma potansiyeline sahip olan son değişiklikler konusunda derin endişe duymaktadır. Türkiye’deki yetkilileri, sivil toplum aktörlerinin sert eleştirilerine rağmen onaylanan bu son yasal değişiklikleri derhal geri almaya çağırıyoruz[1].

Tartışmalı kanun teklifi, “7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine ilişkin Kanun” başlığı ile 31 Aralık 2020 tarihinde yürürlüğe girdi[2]. Kanunun amacı bir dizi BM Güvenlik Konseyi kararı[3] ile birlikte Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF)[4] tavsiyelerini uygulamak olsa da, maddelerinin çoğunun ya bu amaçla doğrudan herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır ya da açıkça bu amacı aşan önlemler öngörmektedir. Kanun, “Dernekler Kanunu” ve “Yardım Toplama Kanunu” da dahil olmak üzere yedi kanunda değişiklik yapmaktadır. Ayrıca, bu değişikliklerin kendilerini doğrudan ilgilendirmesine rağmen başta sivil toplum olmak üzere paydaşlarla herhangi bir istişare yapılmaksızın veya bunların katkıları olmaksızın kanunun ayrıntıları belirlenmiş ve sunulmasından sadece 11 gün sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiştir[5] . Değişiklikler, İçişleri Bakanı’nın sivil toplum örgütlerinin terörle ilgili suçlamalardan kovuşturulan yöneticilerini ve/veya çalışanlarını görevden uzaklaştırmasına ve/veya, 48 saat içinde mahkeme kararıyla onaylanmak üzere, sivil toplum örgütlerini faaliyetten geçici olarak alıkoymasına izin vermektedir. Kanun, yetkili makamlardan önceden izin almadan çevrimiçi platformlar üzerinden bağış toplayan kuruluşlara uygulanan idari para cezalarını da önemli ölçüde artırmaktadır. Kanun, yetkili makamların sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini makul olmayan bir şekilde kısıtlamasına izin veren başka hükümler de içermektedir; bunlar arasında Cumhurbaşkanı’nın terörizmi finanse ettiği iddia edilen bir örgütün mal varlığını dondurması, sivil toplum örgütlerine ve ortaklarına yapılacak denetimlerin sayısını artırma ve terörizmi veya uyuşturucu kaçakçılığını finanse etmekten suçlanan bireylerin sivil toplum faaliyetlerine yasak getirilmesi yer almaktadır[6]. Bu Kanun sadece Türkiye Anayasası[7] ve Türkiye’nin uymakla yükümlü olduğu uluslararası standartları[8] ihlal etmemekte, aynı zamanda halihazırda benzeri görülmemiş bir baskı ile karşı karşıya olan sivil toplum faaliyetlerine daha fazla kısıtlama getirilmesi konusunda ciddi endişeler uyandırmaktadır. Son yıllarda, özellikle de Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından, sivil toplum aktörleri ve insan hakları savunucuları, onları susturmaya ve çalışmalarını engellemeye yönelik baskıcı yasalar ve siyasi amaçlı ceza yargılamaları veya idari yargılamalarla sürekli hedef alınmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının kapanmaya zorlandığı, ceza adaleti sisteminin sivil topluma zarar vermek için defalarca suistimal edildiği, önde gelen sivil toplum aktörlerinin terörizmle ilgili uydurma suçlamalara dayanılarak adli taciz, mahkumiyet ve tutuklulukla karşı karşıya bırakıldığı ve sivil toplum alanının dramatik bir şekilde daraldığı bir bağlamda, söz konusu Kanun, Türkiye’de bağımsız sivil toplumun varlığı için tehlikeli bir tehdit oluşturmaktadır. Gözlemevi, Türkiye’de sivil topluma yönelik devam etmekte olan baskılar ile birlikte sivil toplumu daha fazla baskılamak ve meşru insan hakları çalışmalarını engellemek için yetkililere ek araçlar sağlayacak olan 7262 sayılı Kanunun kabul edilmesini kınamaktadır. İlgili taraflara aşağıdakiler konusunda çağrıda bulunuyoruz; Türkiye Hükümeti’ne: • Örgütlenme özgürlüğünün serbest kullanımını tehdit etmesi ve terörizmin finansmanını kısıtlama meşru amacını aşması nedeniyle 31 Aralık 2020 tarihinde yürürlüğe giren 7262 sayılı Kanunun derhal yürürlükten kaldırılması; • Kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine ilişkin yeni bir tasarının hazırlanmasında sivil toplum aktörleri ve diğer paydaşlarla anlamlı ve zamanında istişarelerde bulunulması ve genel anlamda karar alma süreçlerine, sivil toplum aktörleri ve insan hakları savunucuları dahil olmak üzere, paydaşların anlamlı katılımının sağlanması; • Tüm sivil toplum aktörleri ve insan hakları savunucuları üzerinde devam eden baskıların durdurulması. ve engellenme veya misilleme korkusu olmaksızın meşru insan hakları çalışmalarının özgürce yürütülebileceği elverişli bir ortamın sağlanması; • Yargı bağımsızlığının yanı sıra ifade ve örgütlenme özgürlüğünü teminat altına almaya yönelik yasal ve anayasal reformların yapılması yolu da dahil olmak üzere, ülkede hukukun üstünlüğüne ve temel haklara saygı gösterilmesinin sağlanması. Birleşmiş Milletler’e, özellikle de barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü, terörizmle mücadelede insan hakları ve temel özgürlüklerin geliştirilmesi ve korunması, düşünce ve ifade özgürlüğü, ile insan hakları savunucularının korunması konularında çalışan Özel Raportörler’e: • Türkiye Hükümeti’ni, örgütlenme özgürlüğünün ve diğer temel hakların serbestçe kullanılmasını tehdit eden ve Türkiye’de meşru sivil toplum faaliyetlerini ciddi şekilde engelleme ve sivil alanı daha da kısıtlama potansiyeline sahip olan bu Kanunu derhal iptal etmeye çağıran kamuya açık bir bildirinin yayınlanması; • Türkiye Hükümeti’ne, terörizme ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı mücadeleyi amaçlayan herhangi bir kanun teklifi veya politikasının, özellikle örgütlenme ve ifade özgürlüğü ile insan haklarını savunma hakkına ilişkin temel haklarla ilgili olanlar olmak üzere, uluslararası insan hakları standartlarına uyması gerektiğinin hatırlatılması; • Hükümetin, her türlü adli ve idari taciz, siyasi amaçlı denetimler, uzaklaştırmalar ve çalışmalarını engellemeyi amaçlayan diğer önlemler dahil olmak üzere, insan hakları savunucularına ve sivil toplum kuruluşlarına yönelik tüm saldırıları durdurmaya teşvik edilmesi. Mali Eylem Görev Gücü’ne ("FATF"): • Türkiye Hükümeti’ni, Kara Para Aklamayla Mücadele ve Terörizm ve Yayılmasının Finansmanı ile ilgili FATF tavsiyelerinin özünü ihlal ve istismar eden yukarıda belirtilen 7262 sayılı Kanunu derhal iptal etmeye çağıran kamuya açık bir bildirinin yayınlanması. Avrupa Konseyi, Genel Sekreteri, İnsan Hakları Komiseri ve Parlamenterler Meclisi’ne: • Türkiye Hükümeti’ni, örgütlenme özgürlüğünün ve diğer temel hakların özgürce kullanılmasını tehdit eden ve meşru sivil toplum faaliyetlerini ciddi şekilde engelleme ve sivil alanı daha da kısıtlama potansiyeline sahip olan 7262 sayılı Kanunu derhal iptal etmeye çağıran kamuya açık bir bildiri yayınlayarak bu gelişmeye hızla ve kesin bir şekilde tepki verilmesi; • Değişiklikleri ve bu değişikliklerin başta ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile insan haklarını savunma hakkı olmak üzere insan hakları üzerindeki etkilerini, Türkiye’de insan hakları savunucuları ve sivil topluma karşı daha geniş çaplı bir baskı bağlamında tartışmak üzere Parlamenterler Meclisi’nin bir sonraki oturumunda bir tartışma oturumunun programa alınması; ve 7262 sayılı Kanunu kınayan ve başta örgütlenme ve ifade özgürlüğü ile halkın katılım hakkı olmak üzere Sözleşme’de yer alan hakların etkin bir şekilde kullanılması ve sivil toplum için elverişli bir ortamın yaratılmasını sağlama konusunda Türkiye’deki yetkililere çağrıda bulunan bir kararın çıkarılması; • Yeni çıkarılan 7262 sayılı Kanunun Avrupa Konseyi tarafından belirlenen ve tüm üye devletlerin saygı göstermeye mecbur olduğu anayasal standartlar ışığında incelenmesi için Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu’nun (Venedik Komisyonu) görevlendirilmesi ve bu değerlendirmeye dayanarak Türkiye Hükümeti’ne tavsiyelerde bulunulması. Avrupa Birliği, Başkan Yardımcısı/ Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ("CSFP"), Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyesi ve Avrupa Parlamentosu ve üye devletlerine: • Türkiye Hükümeti’ni, örgütlenme özgürlüğünün ve diğer temel hakların serbestçe kullanılmasını tehdit eden ve meşru sivil toplum faaliyetlerini ciddi şekilde engelleme ve sivil alanı daha da kısıtlama potansiyeline sahip olan yukarıda bahsedilen değişiklikleri iptal etmeye çağıran kamuya açık bir bildiri yayınlayarak bu gelişmeye hızlı ve kesin bir şekilde tepki verilmesi; • Yıllık insan hakları diyaloğu ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı ile AB Başkan Yardımcısı ve CSFP Yüksek Temsilcisi arasında 21 Ocak’ta yapılması planlanan toplantı gibi AB temsilcileri ile Türkiye Hükümeti temsilcileri arasındaki diğer toplantılar da dahil olmak üzere tüm diplomatik kanalların kullanılarak yukarıda bahsedilen değişikliklerle ilgili endişelerin dile getirilmesi ve Türkiye Hükümeti’nin 7262 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırmaya çağırılması; • İnsan hakları ihlallerinin kolaylaştırılmasına, özellikle de sivil topluma ve insan hakları savunucularına karşı baskıların artırılmasına katkıda bulunmadığından emin olmak için AB’nin Türkiye ile terörle mücadele işbirliğini gözden geçirilmesi; • Sivil toplumu ve insan hakları savunucularını mali açıdan ve terörle mücadele bağlamı da dahil olmak üzere desteklemenin öneminin kamuoyu nezdinde yeniden teyit edilmesi; Devletlerin terörle mücadele mevzuatı ve politikalarını sivil toplumu ve insan hakları savunucularını hedef almak ve taciz etmek için istismarına dair devam eden küresel eğilime ilişkin endişelerin kamuya açık bir şekilde ifade edilmesi; aşırı geniş tanımların insan hakları savunucularına karşı kullanılmasını önlemek için çok taraflı forumlarda evrensel olarak kabul edilecek bir terörizm tanımının benimsenmesinin teşvik edilmesi; • Terörizmin finansmanı suistimaline karşı mücadele bahanesiyle bağımsız sivil toplum ve insan hakları savunucularının tacize uğramamalarını, tutuklanmamalarını, kovuşturulmamalarını veya başka türlü hedef gösterilmemelerini sağlayarak ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğünü korumaya yönelik güvenceler getirmek için 8 sayılı tavsiye hakkındaki yorum notunun yeniden inceleme döngüsünün başlatılmasını destekleme yoluyla FATF çerçevesinin iyileştirilmesinin teşvik edilmesi. İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi (Gözlemevi), 1997 yılında Dünya İşkenceyle Mücadele Örgütü (OMCT) ve Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) tarafından kurulmuştur. Bu programın amacı, insan hakları savunucularına karşı baskıyı engellemek veya bu durumlara çözüm üretmek üzere müdahale etmektir. OMCT ve FIDH, uluslararası sivil toplum tarafından yürütülen Avrupa Birliği İnsan Hakları Savunucuları Mekanizması ProtectDefenders.eu üyesidir. [1] Bakınız, “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesi İlişkin Kanun Teklifi Anayasaya ve Örgütlenme Özgürlüğü Aykırıdır!” başlıklı ve 600’den fazla sivil toplum örgütü tarafından imzalanmış olan ortak açıklama. (22 Aralık 2020). Türkçe metne erişmek için: https://siviltoplumsusturulamaz.org/

[2] Bkz. Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine ilişkin Kanun ve amacı (16 Aralık 2020). Türkçe metne erişmek için: https://www2.tbmm.gov.tr/d27/2/2-3261.pdf

[3] Güvenlik Konseyi Kararları No. 1267 (1999), 1988 (2011), 1989 (2011), 2253 (2015) ve 1373 (2001).

[4] Financial Action Task Force, Anti-money laundering and counter-terrorist financing measures: Turkey – Mutual Evaluation Report (Mali Eylem Görev Gücü, Kara para aklamayı önleme ve terörle mücadele finansmanı önlemleri: Türkiye - Karşılıklı Değerlendirme Raporu) (Aralık 2019). Rapora erişmek için: https://www.fatf-gafi.org/media/fatf/documents/reports/mer4/Mutual-Evaluation-Report-Turkey-2019.pdf

[5] Teklif, 16 Aralık 2020 tarihinde Meclis Başkanlığı’na sunulmuş ve 27 Aralık 2020 tarihinde Meclis tarafından kabul edilmiştir.

[6] Daha fazla bilgi için Türkiye’deki insan hakları örgütleri tarafından yapılan değerlendirmeye bakınız : Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine ilişkin Kanun Teklifine Dair Değerlendirme (22 Aralık 2020). Erişim: https://ihop.org.tr/kitle-imha-silahlarinin-yayilmasinin-finansmaninin-onlenmesine-iliskin-kanun-teklifine-dair-degerlendirme/

[7] Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 33

[8] Özellikle, her ikisi de örgütlenme özgürlüğü hakkını tanıyan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 11 ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi Madde 22.