Mahkeme:  Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi

Esas No: 2020/336 

Deniz Tekin

Türk Tabipleri Birliği’nde (TTB) 2014-2018 yılları arasında Merkez Konseyi üyeliği yapan ve 2020 yılı Eylül ayında TTB Yüksek Onur Üyeliği’ne seçilen doktor ve hak savunucusu Şeyhmus Gökalp, Demokratik Toplum Kongresi’nde (DTK) faaliyet yürüttüğü, toplantılarına katıldığı ve toplumsal olaylarda yaralanan çocukları hastanede tedavi ettiğine dair itirafçı tanık ifadesi üzerine 23 Kasım 2020’de tutuklandı.  Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Gökalp hakkında “Silahlı örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırladı. Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 10 Şubat 2021’de görülen davanın ilk duruşmasında tahliye edilen Şeyhmus Gökalp davasının karar duruşması 19 Kasım 2021 günü görüldü.

Duruşma Öncesi 

Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde karar duruşması görülecek olan Şeyhmus Gökalp davası öncesinde Diyarbakır Adliyesi önünde çok sayıda zırhlı araç ve çevik kuvvet polisinin beklediğini gördüm. X-Ray cihazlarının bulunduğu iki ayrı arama noktasından geçip GBT kontrolümün yapıldığını dair pusula aldıktan sonra adliye binasına girebildim. Adliyenin giriş katındaki ağır ceza mahkemeleri duruşma salonları kısmına geldiğimde davaya bakan Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin duruşma salonuna gelmediğini görüyorum. Salonun kapısının yanındaki panoya asılan duruşma listesine baktığımda Gökalp’in duruşmasının 13. sırada olduğunu öğreniyorum. Duruşmanın geç başladığını öğrendikten sonra adliye binasında avukatlara ayrılan bölüme geçerek duruşmanın geleceği saati beklemeye başladım. Kısa bir sonra Gökalp ile dayanışma amacıyla duruşmayı izlemek için gelen TTB üye, yöneticileri, avukatlar, hak savunucuları ve STK temsilcileri bulunduğum yere geliyor. Bir süre oturduktan sonra duruşma salonunun önüne geliyorum. Salonun yanında bulunan banklarda duruşmayı takip etmek için geldiğini düşündüğüm sivil polisler, izleyiciler oturuyordu. Konuştuğum mahkeme mübaşiri, mahkemedeki iş yoğunluğu nedeniyle duruşmanın 1 saatlik gecikmeyle başlayacağı haberini alıyorum. Adliye koridorunda ve avukatlar için ayrılan kısımda yaklaşık 1 saat oturduktan sonra duruşmanın başlayacağı haberini aldım. Covid-19 salgını tedbirleri nedeniyle duruşmaya sınırlı sayıda izleyici alınacağı düşüncesiyle, duruşma salonuna alınmak için gazeteci meslektaşlarımla ön sıralarda beklemeye başladık. Ancak mahkeme mübaşiri, duruşma başlamaya yakın açık olan duruşma salonun kapısını kilitledi. Ardından duruşmada güvenlik önlemi gelen 5 çevik kuvvet polisi salonun kapısına gelerek beklemeye başladı. 

Duruşmaya Katılım 

Duruşma mahkemedeki iş yoğunluğu nedeniyle yaklaşık 1 saat 20 dakika gecikmeyle başladı. Duruşmanın başlamasıyla birlikte çevik kuvvet polisleri, Covid-19 tedbirleri nedeniyle salona 20 kişinin alınacağını söyledi. Ön sırada olduğumuz için salona alındık. Salona gazetecilerle birlikte 24 izleyici alındıktan sonra polis duruşma salonunun kapısını kapattı. Mahkeme başkanı salonda bulanan ve çoğu doktor olan izleyicilere esprili bir dille ”hepiniz ikinci aşınızı oldunuz”  diyerek,  salonda ayakta kalmayacak şekilde izleyici alınması için çevik kuvvet polislerine talimat verdi. Duruşmaya hekim ve insan hakları savunucusu Şeyhmus Gökalp, avukat olan eşi Aygül Demirtaş Gökalp ile avukatları Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yönetim Kuruluşu Üyesi Barış Yavuz,  Av. Ziynet Özçelik ve Av. Kerem Altıparmak katıldı. Gökalp ile dayanışma için Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, eski Merkez Konsey Başkanları Prof. Dr. Özdemir Aktan, Raşit Tükel ile Dr. Bayazıt İlhan,  Eriş Bilaloğlu, TTB Etik Kurulu Başkanı Feride Aksu, TTB Genel Sekteri ve Merkez Konsey Üyesi Vedat Bulut,  TTB Merkez Konsey Üyeleri Halis Yerlikaya, Alican Bahadır, Deniz Erdoğdu, Çiğdem Arslan, Kazım Doğan Eroğulları, TTB Toplum Hekim Dergisi Editörü Onur Hamzaoğlu,  TTB eski Merkez Konsey üyeleri, TTB Yüksek Onur Kurulu Üyeleri, Ankara Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç, İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, Diyarbakır Tabip odası Başkanı Elif Turan ile İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla, Mardin, Batman, Urfa, Bursa tabip odalarının yöneticileri katıldı. Gökalp’e destek için HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel,  HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Gülistan Atasoy, Diyarbakır Diş Hekimleri Odası yöneticileri de izledi. Diyarbakır Barosu eski Başkanları Ahmet Özmen ve Cihan Aydın,  Türkiye Barolar Birliği Delegesi Av. Sertaç Buluttekin, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Av. Abdullah Zeytun, TİHV Diyarbakır Temsil Temsilcisi Av. Murat Aba, TTB Hukuk Bürosu’ndan Av. Özgür Erbaş, Mustafa Güler, Verda Ersoy duruşmayı avukatlar için ayrılan bölümden izledi.  Duruşmayı gazeteciler olarak Mezopotamya Ajansı (MA), Evrensel Gazetesi ve Artı TV muhabirleri de izledi. Çevik kuvvet polisleri duruşma salonun kapısında ve izleyiciler için ayrılan kısmın arkasında sırada duruşmayı izledi. 

Duruşmanın Seyri

Gökalp: Hak ve Hukuk Mücadelesi Verirken Adaletsiz Bir Muameleyle Karşılaştım

Mahkeme başkanı duruşmaya katılanların yoklamasını yapıp isimlerini tutanağa geçirdi. Mahkemenin duruşma savcısının izinli olması yerine geçici olarak başka bir savcı görevlendirildiğini gördüm. Duruşma ilk olarak söz verilen iddia makamı, Gökalp’in “örgüt üyesi olmak” suçundan cezalandırılmasıyla talebiyle 15 Ekim’de verdiği esas hakkında mütalaasını tekrar etti. Ardından mahkeme başkanı Gökalp’e “Karar vereceğiz. Diyeceğin bir şey var mı?” diye sordu. Esas hakkındaki savunma yapan hak savunucusu Şeyhmus Gökalp daha önce hazırladığı yazılı savunmasını mahkeme huzurunda özetledi. Gökalp savunmasında hakkındaki “silahlı terör örgütü suçlamasını tüm kalbiyle reddettiğini belirten Gökalp “ KCK/DTK üyesi, delegesi veya Sağlık Komitesi üyesi değilim. Aleyhimde beyanda bulunan şahsı tanımıyorum ve onun da beni tanımadığına inanıyorum. Hiçbir yerde ve hiçbir şekilde birlikte çalışmadım. İddialarının çelişkili ve asılsız olduğuna önceki duruşmalarda heyetiniz de tanıklık etti. Üyesi olduğum örgüt TTB’dir. Halen de bu örgütün üyesiyim ve TTB’nin YOK üyeliği görevini yürütüyorum. İnsan haklarıyla insan olabileceğine inanıyorum. Bir insan hakları savunucusuyum. Mesleki ve sosyal açıdan yasadışı bir faaliyet içerisinde olmadım. Anayasamızın bana sunduğu hak ve özgürlüklerin dışına çıkmadım. Bu hak ve özgürlükleri kötüye de kullanmadım. 

18 yıldır hekimlik mesleğini – sanatını Hekimlik Meslek Etiği ilkeleri doğrultusunda icra ediyorum. Kendimi her zaman dünya hekimliğinin bir parçası olarak gördüm. İnsanların yaşamını ve sağlığını korumaya çalışmak, hastalıkları önlemek ve bilimsel gereklerini yerine getirerek hastaları iyileştirmeye çalışmak, meslek uygulamaları sırasında insan onurunu gözetmek, yararlılık, zarar vermeme, adalet ve mesleki bağımsızlık ilkelerine bağlılığımı bir kez daha ifade etmek istiyorum. İyi hekimlik değerleri olan kamu yararını gözetme, barış, dostluk, demokrasi, eşitlik gibi evrensel değerleri savunuyorum. Toplum sağlığı, sağlık hakkı, hasta ve hekim haklarını korumaya çalışıyorum. Ölüm, ölüm araçları, şiddet, terör veya çatışmaların, yani savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğunu biliyorum.  Hak ve hukuk mücadelesi verirken adaletsiz bir muameleyle karşılaştım. Heyetinizin bu adaleti tesis edeceğine dair inancımı koruyorum” dedi. 

Av: Özçelik: Bunun Adı Mütalaa Değildir

Resmi Gazete'de 2016 yılında yayınlanan 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği iddia edilen suçlar bakımından yürütülen kovuşturmalarda, sanık en fazla üç avukat ile temsil edileceği hükmü getirildiği için duruşmada sadece 3 avukat Gökalp’i savundu. Esas hakkındaki savunmaya karşı Gökalp’in avukatı Ziynet Özçelik söz aldı. Savunmasına müvekkili Gökalp’in bırakmak istediği yerden başlamak istediğini söyleyen Özçelik “Burada esasen uzun süredir müvekkilimin lekelememe hakkı, kişi özgürlüğü ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini, bu ihlallerin burada giderileceği düşüncesiyle karşınızdayız” dedi. Müvekkili hakkında neden beraat etmesi gerektiğinin somut ve hukuki nedenlerini açıklayacaklarını ifade eden Özçelik, iddia makamının bir önceki duruşma sunduğu esas hakkındaki mütalaanın gerekçelerini duruşmada okumadığını, bu gerekçeleri duruşmada sonrasında aldıkları duruşma tutanağını okuduklarında öğrendiklerine dikkat çekti.  Davanın itirafçı tanığının duruşmada müvekkilini tanımadığına ilişkin verdiği beyanları iddia makamının da dinlediğini anımsatan Özçelik, mahkeme heyetinin beyanlara karşı bir diyeceği olup olmadığına yönelik soruya iddia makamının “hayır” cevabını verdiğini hatırlattı. Burada araya giren mahkeme başkanı “tanığın ifade verdiği duruşmada (Savcının) o duruşmada yoktu” dediği Özçelik ise tanık beyanlarının duruşma tutanağına geçirildiğini, savcının bunu okuması gerektiğini cevabını verdi. 

‘Savcı Tanık İfadesini Görmezden Gelerek Tarafsızlığını Yitirdi’

Savcının, tanığın mahkeme huzurunda verdiği ifadeyi yok saydığını, sadece hazırlık aşamasındaki çelişkili ve asılsız ifadesine yer verdiğini belirten Özçelik, iddia makamının hukuka aykırı olan bu durumu açıklaması gerektiğine işaret etti. Mütalaanın hukuki bir vasfı bulunmadığını, bunun bir cumhuriyet savcılığı işlemi olmadığını kaydeden Özçelik, bunun adil yargılanmanın ihlali, Anayasa Mahkemesi, AİHM ve Yargıtay karalarına, CMUK’a aykırı olduğunu vurguladı. Savcının tek görevinin yargılanan kişiyi suçlamak değil aynı zamanda lehte ve aleyhte olan delilleri toplamak ve tartışmak olduğunu ifade eden Özçelik, iddia makamının duruşmada dinlenen tanıkları, kovuşturma sürecinde mahkemenin istediği delillerle ilgili mütalaada hiç değerlendirmediğini, çıkarımlarının hiçbir hukuki delile dayanmadığını söyledi. Savcının mütalaada delilleri ilişkilendirerek açıklaması gerektiğini vurgulayan Özçelik, savcının duruşmada dinlenen tanık beyanını görmezden gelerek tarafsızlığını yitirdiğini belirtti. Müvekkilinin DTK delegesi olmadığını, toplantılarına katılmadığını, DTK’de çalıştığına dair hiçbir belgenin dosyada yer almadığını belirtti.  İtirafçı tanığın Jandarma nezaretinde yaptığı fotoğraflı teşhis ve verdiği beyanlarının hukuka ve mevzuata aykırı bir şekilde alındığına dikkat çeken Özçelik, bunların delil değeri olmadığı ifadesini kullandı. Özçelik, dava dosyasında bulunan bütün delillerinin müvekkilinin üzerine atılı suçu işlemediğini gösterdiğini belirterek “ Dolasıyla savcılığın mütalaasını hem hukuken mütalaa vasfı olmadığı gibi ceza yargılamaları ilkelerine aykırıdır. Mütalaanın reddine ve müvekkilin beraatını talep ederiz” dedi. 

Mahkeme başkanı, Özçelik savunma yaptığı sırada sözünü keserek, saatin 11.45 olduğunu ve bu nedenle avukatların savunmalarının kısa sürede yapmaları aksi durumda duruşmanın öğleden sonraya kalacağı konusunda uyardı. 

Av. Yavuz: Böyle Bir Yargılamada Bir Yıldır Mücadele İçerisindeyiz 

Avukat Kerem Altıparmak ise TCK’de “silahlı terör örgütü üyesi” olmayı düzenleyen 314’üncü maddenin öngörülemez olduğu konusunda uluslarası birçok kararının olduğunu hatırlatarak, kanunsuz suç ve ceza olmayacağı hükmü uyarınca daha önce suç olmayan suç teşkil etmeyen eylemlerin alacak şekilde geniş yorumlanmayacağına ilişkin AİHS 7. Maddesini hatırlattı. Bu davada tartışılması gereken şeyin müvekkilinin iradesini örgüte teslim edip etmediği olması gerektiğine işaret eden Altıparmak, dava dosyasına giren deliller, müvekkilinin örgüt üyesi olmadığının kanıtlandığını, suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığını vurguladı. Altıparmak son olarak da müvekkilinin beraatını istedi. Avukat Barış Yavuz ise mahkeme başkanın savunmaların uzun sürmesi durumunda duruşmayı öğleden sonraya bırakması üzerine savunmasını kısa bir savunma yaptı. Yavuz, kolluk kuvvetlerin hazırlık aşamasında yaptığı ve tahminden öteye gitmeyen değerlendirmelerinin hiçbir hukuki değeri olmadığına dikkat çekerek, “böyle bir yargılamada bir yıldır mücadele içindeyiz” dedi. Kolluğun hazırlık aşamasında yaptığı tahmin ve değerlendirmelerin Vizontele filmindeki geçen “Baba akü yok. Kaputu açmışlar bir de aküyü çalmışlar. E kaputu açtınız bari aküyü çalmayın…” sahnesinde geçen sözlere benzediğini söylemesi salonda gülüşmelere neden oldu. Yavuz son olarak da müvekkilinin beraatını istedi. Son sözü sorulan Gökalp beraatını istedi. 

Savunmaların ardından mahkeme heyeti, Diyarbakır adliyesinde avukatların ve izleyicilerin çok ender tanık olduğu bir uygulamaya imza attı. Sanık, avukatlar ve izleyicileri duruşmada salonunda çıkarmayan mahkeme heyeti,  kararı tartışmak için salonun arka kısmında bulunan özel bölmeye geçti. Kısa bir aradan sonra gelen heyet Şeyhmus Gökal hakkında beraat kararı verildiğini açıkladı. Salonda bulunan izleyiciler, beraat kararının alkışlarla kutladı. 

Karar

Yaklaşık 45 dakika süren duruşmada alınan ara kararlar şöyle: 

Gereği Düşünüldü: Gerekçesi CMK’nın 232/3 maddesi gereğince 15 gün içerisinde dava dosyasına konulmak üzere;

HÜKÜM: 

Sanık Şeyhmus Gökalp hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılması istemi ile mahkememizde kamu davası açılmış ise de; sanığın eyleminin sabit olmaması nedeniyle CMK’un 223/2-e maddesi gereğince müsned suçtan sanığın BERAATİNE.

Sanığın beraatına karar verilmiş olup 5271 sayılı CMK’nın 327/1 maddesi uyarınca kusurundan ileri gelen yargılama gideri bulunmadığından resmi ödenekten yapılan tüm yargılama giderlerinin 5271 sayılı CMK’nın 324-330 maddeleri uyarınca kamu üzerinde bırakılmasına. 

Sanık kendisini vekil ile temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 8.200,00 TL vekâlet ücretinin Hazineden alınarak sanığa verilmesine. 

Sanığa gözaltında ve tutukluluğa geçirdiği süreler için hükmün kesinleştiğinin tebliğinden itibaren üç ay ve her halde hükmün kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içerisinde ikamet ettiği yer Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak CMK 141 ve devamı maddeleri uyarınca tazminat hakkı olduğunun ihtirına (ihtar edildi) 

5320 Sayılı Ceza Mahkemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 16/1 maddesi gereğince; kesinleşecek kararın soruşturmada görev alan kolluk birimlerine UYAP EKRANINDAN ALINMASINA.

Sanık hakkında devam eden adli kontrol şartının sanığın beraat etmesi sebebiyle KALDIRILMASINA.

Adli emanetin 2021/7856 sırasına kayıtlı 1 adet adli kopya HDD’nin dosyada delil olarak SAKLANMASINA. 

İlişkin; sanık ve müdafilerinin yüzlerine karşı, Cumhuriyet Savcısı Fatih GÖNGÜR’ün katılımı ile kararın yüze karşı verilenler yönünden tefhim, yoklukta verilenler yönünden tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde mahkememize veya bulundukları yerdeki Ağır Ceza Mahkemesine (Yoksa Asliye Ceza Mahkemesine) verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabit katibine beyanda bulunmak suretiyle Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ve 9. Ceza Dairesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere, C. Savcısının mütalaasına aykırı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup ana çizgileri ile anlatılarak hüküm açıklandı. İlgililerin karardan bir örnek alabileceği bildirildi.” 

Duruşma Sonrası

Doktor Turan: Önlüğünün Beyazlığı Gibi Alnın Ak Olduğunu Biliyorduk’

Duruşma sonrasında TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Şeyhmus Gökalp ve onunla dayanışma için duruşmayı izleyenler adliye önünde bekleyen basın emekçilerine açıklama yaptı. İlk olarak konuşan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, 1 yıldır devam eden Yüksek Onur Kurulu üyesi Şeyhmus Gökalp davasının sonuçlandığını hatırlatarak “ Evet beraat kararı alındı. Biz zaten meslektaşımızın suçsuz olduğunu biliyorduk. Bir yıl önce ev adresi ve iş adresi belli olmasına rağmen sabaha karşı evi basılarak gözaltına alınmıştı. Hiçbir somut delil olmamasına rağmen 3 ay hukuksuz bir şekilde tutuklu kalmıştı. Bir yıldır süren davanın ardından bugün beraat kararı aldık. Evet, iyi bir karar ama biz zaten daha önce de söylemiştik. Ne karar çıkarsa çıksın biz arkadaşımızın suçsuz olduğunu biliyoruz diye. Mesleki ve etik değerleri ile hekim değerleri çerçevesinde mücadele ettiğini de biliyoruz. Önlüğünün beyazlığı gibi alnının da ak olduğunu biliyorduk. Bizler bugünden sonra savunduğumuz değerleri savunmaya ve doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. Evet, iyi bir karar. Ve bu karar bizim mücadelemizi de değiştirmeyecektir” dedi.  

Fincancı: Meslektaşımızla Beraber Sağlık Hakkı Mücadelemizi Sürdüreceğiz

TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, hiç olmaması gerekin bir yargılama olduğunu belirterek şunları söyledi “ Bir yıl boyunca insanların emeğini, insanların mücadele sürecini, hekimlik uygulamalarında yapabileceklerini engelleyen bir tutumla. Aslında Türkiye’de uzun zamandır karşı karşıya kaldığımız bir tabloya hep beraber tanıklık ettik. Adil yargılanma hakkı ihlali ile karşı karşıya kaldık. Evet, davet etseler gelebilecek bir meslektaşımızın sabaha karşı evini basarak ve ne yazık ki gözaltına alıp ardından da tutuklu yargılayarak onun zamanını hastalarından çaldılar. Bizlerden çaldılar. Biz bu sonucun olması gerektiğini biliyorduk. Ancak hepimizin bildiği gibi Türkiye’de hukuk sistemi belirsizlikler üzerine kurulu ne yazık ki. Ve bu sonucu biliyor olmamıza rağmen her türlü sonucunda çıkabileceği muhakkak. Pek çok yargılamada da ne yazık ki böyle bir orta oyunuyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu kez meslektaşımızı aldık. Meslektaşımızla beraber sağlık hakkı mücadelemizi sürdüreceğiz. Şöyle iyi bir yanı olduğunu düşünelim. Bizler zaten dayanışma içinde olan bir meslek grubuyuz. Her fırsatta yan yana geliriz. Bu bir yıl boyunca Diyarbakır’da buluşma olanağı verdiği için bu orta oyuncularına teşekkür edelim. Ben meslektaşlarıma iyi varsınız, iyi iki yan yanayız. Birlikte mücadele ediyoruz. Sanmasınlar ki mücadeleden vazgeçiyoruz” diye kaydetti. 

Gökalp: Tek Bir Gülle Bahar Gelmez 

Son olarak konuşan TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi Şeyhmus Gökalp ise “Beraat ettim. Evet. Yanı başında öğrenciliğini yaptığım, onunla aynı amaçlar için çalıştığım sevgili ağabeyim, üstadım Selim Ölçer yanımda. Yoksullukla mücadele ettiği için aynı adliye sarayında ceza aldı. Ben biliyorum ki bugün nasıl beraat ettiysem bir hafta önce sevgili ağabeyim, meslek büyüğüm Selim Ölçer de beraat etmeliydi. Bu karar aynı adliye sarayında çıkmalıydı. Cezaevinde olan sevgili meslektaşımız, meslek büyüğümüz Selçuk Mızraklı da beraat almalıydı. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Evet, bugün olumlu iyi bir adım atıldı. Ama tek bir gülle bahar gelmez. Bahar tüm memlekete gelirse bahardır. Demokratik bir ülke olursak, eşitlik içerisinde, insan haklarına saygılı, hak ve hürriyetlerin özgürce kullanıldığı bir ülke haline gelirsek toplum sağlıklı olur. Ve biz hekimlerin amacı yerine gelmiş olur. İyi hekimlik değerleri adına bu mücadelemizi kazanmış oluruz. O mücadeleyi de kazanmaya yönelik çabalarımızı sürdüreceğiz. Bütün toplumun sağlık içinde yaşamasını sağlayana dek bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Bugün yine gördük ki mücadele etmeye devam edersek, örgütlü duruşumuzu sürdürürsek bunu kazanmamız mümkün. Bu dayanışmadan dolayı herkese, tüm dostlara, tüm demokratik kamuoyuna sevgi, saygı ve selamlarımı iletiyorum. Siz değerli basın emekçilerine de çok teşekkür ediyorum. Bu dayanışma için. Çok çok sağolun” şeklinde konuştu.