Türkiye’deki hekimlerin yüzde 88’ini temsil eden Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) üye ve yöneticileri, 2018 yılından bu yana soruşturma ve yargılama süreçlerine maruz kalıyor, hedef gösteriliyor. “Zeytin Dalı” askeri operasyonu sonrası yaptıkları “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” açıklaması nedeniyle 11 eski yöneticiye “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçundan hapis cezası verildi. Covid-19 pandemisi sırasında yaptıkları açıklamalar nedeniyle illerdeki yöneticilerine soruşturmalar açıldı. Ekim 2020’de Merkez Konsey Başkanı seçilen Şebnem Korur Fincancı, Cumhurbaşkanı tarafından hedef gösterildi. Yüksek Onur Kurulu Üyesi Şeyhmus Gökalp'in “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla 15 yıla kadar hapsi istendi.
TTB; halk sağlığını korumak, geliştirmek ve herkesin kolay ulaşabileceği kaliteli ve uygun maliyetli sağlık hizmeti için çalışmak, meslek ahlakını korumak, mesleğin ve üyelerinin maddi, manevi haklarını korumak için 1953 yılında kuruldu. Meslek disiplinini sağlamak, hasta yakınmalarını araştırmak, hekimlerin özel çalışma ücretlerini belirlemek gibi konularda çalışan örgütün Merkez Konseyi Ankara’da bulunuyor.
İdam cezasına karşı oldukları için yargılandılar
TTB geçmişte de baskılarla karşılaştı.1980 askeri darbesi ile kapatıldı, tüm belgelerine el konuldu, yönetim kurulu üyeleri yargılandı. 1984'te yeniden açıldığında Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Nusret Fişek oldu. Gündemde idam cezası tartışmaları vardı. Milletvekillerine ve Cumhurbaşkanı’na hitaben mektuplar göndererek insanı yaşatmanın, hekimlik mesleğinin en temel etik kuralı olduğunu, idamın infazı sırasında hekim bulundurmanın doğru olmadığını hatırlattılar. Prof. Fişek ve Merkez Konsey üyeleri hakkında dava açıldı. Ölüm cezasına karşı bildiri hazırlamak suçuyla yargılandılar. Fişek ve arkadaşları, “Hekimlerin idama ve idamın infazı sırasında hekimin bulundurulmasına karşı olmaları” nedeniyle yargılandıkları davadan beraat etti.
Bakana hakaret ettikleri iddiasıyla yargılandılar
2004'te Merkez Konsey Başkanı Füsun Sayek ile 2. Başkanı Dr. Metin Bakkalcı, 5 Kasım ve 24 Aralık 2003 tarihlerinde TTB’nin gerçekleştirdiği iş bırakma eylemleri dolayısıyla düzenlenen basın toplantılarında, dönemin Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'a hakaret ettikleri iddiasıyla yargılandı ve beraat etti.
Savaş karşıtı açıklamaya soruşturma açıldı
TTB’ye yönelik güncel baskılar, 20 Ocak 2018 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ulusal güvenliğin tehdit altında olduğu iddiasıyla düzenlediği “Zeytin Dalı” operasyonu sonrası başladı. Operasyonu protesto eden yürüyüşler yasaklanır, sosyal medyada aksi yönde düşüncelerini paylaşanlar gözaltına alınırken TTB Merkez Konseyi, 24 Ocak 2018 günü “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” başlıklı açıklamasını yaptı ve konsey üyeleri hakkında hızla soruşturma açıldı. “Savaşa hayır, Barış hemen şimdi” diye biten açıklama devlet yetkilileri tarafından sıkça gündeme getirilip yorumlanınca TTB “her türden çarpıtmayı reddettiklerini” içeren ikinci bir açıklamaya gerek duydu.
İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasından sonra hekimlere gözaltı
28 Ocak 2018 tarihinde İçişleri Bakanlığı TTB Merkez Konseyi üyeleri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulacağını açıkladı. Hemen ertesi gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı TTB Merkez Konsey üyesi 11 kişiyi kapsayan bir soruşturma başlattı. 30 Ocak 2018’de 7 farklı kentte düzenlenen operasyonla Merkez Konsey üyesi 11 hekim gözaltına alındı: Prof. Dr. Mehmet Raşit Tükel, Prof. Dr. Taner Gören (İstanbul), Dr. Hande Arpat, Prof. Dr. Sinan Adıyaman, Dr. Mehmet Sezai Berber, Dr. Selma Güngör (Ankara), Dr. Bülent Nazım Yılmaz (Eskişehir), Dr. Funda Barlık Obuz (İzmir), Dr. Dursun Yaşar Ulutaş (Adana), Dr. Ayfer Horasan (Van), Dr. Şeyhmus Gökalp (Diyarbakır).
Gözaltı operasyonunun 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde düzenlendiğini açıklayan Savcılık, soruşturma dosyasına gizlilik kararı getirdi. Gözaltıların ardından İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Prof. Dr. Raşit Tükel ve Prof. Dr. Taner Gören hakkında 3 ay süreli görevden uzaklaştırma kararı aldı. Dr. Şeyhmus Gökalp de görev yaptığı Diyarbakır Merkez Bankası’ndaki işinden çıkarıldı.
Aynı gün Dünya Tabipler Birliği (WMA), İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü (PHR), Avrupa Hekimler Daimi Komitesi (CPME), Avrupa Tabip Birlikleri Forumu (EFMA) ve Uluslararası İşkence Mağdurları Rehabilitasyon Konseyi (IRCT) yöneticileri gözaltına alınan hekimlerin bir an önce serbest bırakılmasını talep eden bir mektubu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdi. Mektup aynı zamanda Başbakanlık, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları başta olmak üzere ilgili kurumlara da gönderildi.
Daha sonra bu soruşturmanın genişletildiği ve 14 kişiye aynı açıklama nedeniyle soruşturma açıldığı öğrenildi. 2 Şubat 2018 tarihinde Prof. Dr. Sinan Adıyaman, Dr. Ayfer Horasan ve Dr. Şeyhmus Gökalp; 5 Şubat 2018 tarihinde ise diğer 8 konsey üyesi hekim Sulh Ceza Hâkimliği’nce adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 9 Şubat 2018’de, gözaltına alınmalarının hemen ardından görev yapmakta oldukları İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nce 3 ay süreli olmak üzere görevden uzaklaştırılan Raşit Tükel ve Taner Gören hakkındaki karar iptal edildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, hekimler hakkındaki soruşturma kapsamında 1 Ekim 2018’de iddianame hazırladı. İddianameye göre 11 hekim Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesinde düzenlenen “terör örgütü propagandası yapmak” ve Türk Ceza Kanunu’nun 216/1. maddesinde düzenlenen “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek”le suçlanıyordu.
Davanın ilk duruşması 27 Aralık 2018 tarihinde Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti. Hekimler beyanda bulundular. Savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı.
3 Mayıs 2019 tarihli duruşmada yargılanan 11 eski Merkez Konsey üyesine “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçundan 2’şer kez 10’ar ay hapis cezası verildi. Dr. Hande Arpat’a 2014 yılındaki bazı sosyal medya paylaşımlarında “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla ayrıca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası verilirken, Dr. Şeyhmus Gökalp ise “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan beraat etti.
Mahkumiyet kararları bozuldu, hekimler beraat etti
Dava kapsamında verilen mahkumiyet kararlarını istinaf mahkemesi bozdu. İstinaf mahkemesinin 29 Eylül 2022 tarihli kararında ‘savaş politikalarına ilişkin her eleştirinin doğrudan ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ ve ‘terör örgütü propagandası yapmak’ anlamlarına gelmeyeceği vurgulanarak şunlar dendi:
“Davaya konu bildirilerin genel olarak şiddet karşıtı bir içerikte olduğu, etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediği, devletin askeri operasyonlarının da eleştirilmiş olmasının, sözlerin belli toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmadığı, objektif ve tarafsızlıktan uzak, incitici, rahatsız edici olduğu fakat şiddet içermediği ve şiddet kışkırtıcılığı bulunmadığı, en önemlisi somut tehlike suçu olan atılı suç açısından yakın tehlikeye neden olmayan beyanlar olduğu, suçun oluşması için kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak ortaya çıkması gerektiği, davaya konu bildiriler sonrası somut ve yakın bir tehlikenin ortaya çıktığına dair bulgu olmadığı, halkın bir kesimine karşı düşmanca tavır gösterilmesine yol açmaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye elverişli etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediği, bu sebeplerle bildirilerin hem TCK’nın 216/1. maddesi kapsamında Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik Suçu yönünden hem de 3713 sayılı TMK’nın 7/2. maddesi kapsamında Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçu yönünden atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”
Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’nin davaya konu suç iddialarına ilişkin içtihatlarına da yer verilen kararda TTB önceki dönem Merkez Konseyi üyelerinin oybirliğiyle beraatine hükmedildi.
Hekimlerle dayanışan avukatın evi basıldı
Çeşitli meslek örgütleri ve avukatlar tarafından, gözaltına alınan hekimlerle dayanışma amaçlı açıklama ve eylemler yapıldı. Her hafta Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde yapılan “Adalet Nöbeti”nde buluşan avukatlar 1 Şubat 2018 tarihli 44. buluşmada TTB’nin açıklamasını okuyarak gözaltıları protesto etti. Açıklamayı okuyan ve hakkında gözaltı kararı olduğu iddiasıyla evi basılan Av. Kemal Aytaç, 5 Şubat’ta avukatlarıyla birlikte geldiği adliyede ifadesinin ardından serbest bırakıldı.
Covid-19 salgını dönemi
Aralık 2019’da başlayan küresel Covid-19 salgınında, Türkiye’de ilk vakanın tespit edildiğinin açıklandığı 11 Mart 2020 sonrası virüsün yayılımıyla ilgili sorumlu oldukları iller ve halk sağlığı üzerine açıklamaları nedeniyle TTB’ye bağlı tabip odalarının başkanları ifadeye çağrıldı, haklarında soruşturmalar açıldı. Van-Hakkari, Mardin ve Urfa Tabip Odası başkanları “halk arasında korku ve panik yaratmak” ile suçlandı. TTB Covid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında Bursa Valiliği’nin talebiyle Uludağ Üniversitesi tarafından “halkı yanlış bilgilendirmek” suçlamasıyla soruşturma açıldı. Bu soruşturma daha sonra sonlandırıldı.
Erdoğan, Şebnem Korur Fincancı'yı hedef aldı
TTB’nin 27 Eylül 2020’de yapılan 72. Seçimli Büyük Kongresi’nde Şebnem Korur Fincancı, 2020-2022 dönemi Merkez Konsey Başkanı seçilince kendini iktidarın hedefinde buldu. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 14 Ekim 2020’deki grup toplantısında, “Ne zamandan beri terörle iç içe olanlar TTB gibi önemli bir kuruluşun başına geçebiliyor? TTB, bunun gibi kimi meslek kuruluşları açıkça Anayasa’ya aykırı faaliyet içindedir. Çoklu baro çalışmasının bir benzerini yapacağız” diyerek Fincancı’yı ve TTB’yi hedef gösterdi.
Onur kurulu üyesi Gökalp’e dava açıldı
TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi olan Şeyhmus Gökalp ise, 20 Kasım 2020’de Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alındı. TTB bir açıklama yayımlayarak, Gökalp’in serbest bırakılmasını istedi. Savcılığın tutuklama istemiyle Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk ettiği Gökalp, “silahlı terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla 23 Kasım 2020’de tutuklandı. Hakkında 7 yıl 6 ay’dan 15 yıla kadar hapis cezası istenen Şeyhmus Gökalp’in ilk duruşması 10 Şubat 2021’de görüldü.
Özlük haklarıyla ilgili eyleme polis müdahale etti
22 Ocak 2021'de Ankara Şehir Hastanesi’nde sağlık çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi talebiyle bir eylem düzenlendi. Eyleme Ankara Tabip Odası (ATO) Başkanı Dr. Ali Karakoç ve yönetim kurulu üyeleri de katıldı. Polisin sert müdahalesi sonrası Karakoç’un yanı sıra ATO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşe Uğurlu gözaltına alındı.
Başsağlığı mesajı hedef gösterildi
TTB’nin Mart 2020 sonrası pandemiyle ilgili açıklamaları ve vaka ile ölümlere ilişkin verdiği sayılar hükümetin uygulamaları ve iddialarıyla paralellik göstermeyince birlik adeta sabit hedef haline getirildi. Ekim 2020’de TTB Başkanlığı’na seçilen Şebnem Korur Fincancı da saldırıların hedefi oldu. Söyledikleri kadar söylemedikleriyle de… Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’taki Gare bölgesine 10 Şubat 2021’de Pençe-Kartal 2 isimli bir operasyon başlattı. 13 Şubat 2021’de, PKK örgütü tarafından yaklaşık beş yıldır esir tutulan 13 sivil, operasyon sırasında öldürüldü. TTB, yaşamını yitiren sivillerle ilgili bir başsağlığı mesajı paylaştı. Mesajda PKK örgütü lanetlenmediği için bir kez daha saldırıların hedefine yerleştirildiler. İktidara yakın medya, TTB'yi ve Başkanı Şebnem Korur Fincancı'yı teröre destek vermekle itham etti ve hedef gösterdi.
Ağır şartlar nedeniyle yurtdışına gidiyorlar
Hekimler, 11 Ekim 2021'de TTB liderliğinde bir eylemlilik programı açıkladı. Şubat ve Mart aylarında, haklarının iyileştirilmesi, sağlıkta şiddetin sona erdirilmesi, covid-19'un meslek hastalığı sayılması, sağlıkta dönüşümün sona erdirilmesi gibi taleplerle "Beyaz G(ö)rev" eylemleri yaptı, iş bıraktı. Pek çok genç hekimin ağır şartlar nedeniyle yurtdışına gittiği vurgulandı. Bu grev dalgası ve yurtdışına gidişler TTB'yi bir kez daha hedef haline getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mart Tıp Bayramı öncesinde, "Varsın gidiyorlarsa gitsinler... Buralar boş kalmaz merak etmeyin" dedi.
15 Mart 2022'de ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir açıklama yaptı ve "Türk Tabipleri Birliği şimdi de diyorlar ki hekimlerimiz Türkiye’yi terk ediyorlar. Vatanını seven her hekim görevinin başındadır. Eğer bu ülkeden gitmesi gereken birileri varsa o da TTB’nin yönetimine çöreklenmiş bir avuç bölücü ve Türkiye karşıtıdır. Gidişleri olsun da, dönüşleri olmasın. Bunların dışında yine gidenler olursa keyifleri bilir" dedi.
Fincancı kimyasal gaz iddiasının incelenmesini istedi
Ekim 2022'de, öldürülen PKK'lilerin son dakikalarını gösteren, Fırat Haber Ajansı'na ait görüntüler sosyal medyaya yansıdı. Şebnem Korur Fincancı katıldığı bir televizyon programında, görüntüleri incelediğini ve sinir sistemini hedef alan kimyasal gaz kullanıldığını düşündürdüğünü söyledi. Fincancı, bağımsız heyetlerin inceleme yapması çağrısında bulundu.
Karalama kampanyası, soruşturma ve tutuklama
20 Ekim 2022 itibariyle hükümete yakın medya organlarından Fincancı ve TTB aleyhine bir karalama kampanyası başlatıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) iftira atmak, terör propagandası yapmak, yalan söylemekle itham edildi, hedef gösterildiler. Aynı gün, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fincancı hakkında "terör örgütü propagandası yapmak" ve "devlet ve kurumlarını aşağılamak” suçlarından soruşturma başlattı. 24 Ekim 2022'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası yaptığı basın açıklamasında Fincancı'yı ve TTB'yi hedef aldı, "Türk Tabipler Birliği Başkanı ile ilgili yargı harekete geçmiştir. Hem bu kişiyle, hem bu kurumla ilgili adımlar atılacak. Bakanlarımıza, Tabipler Birliği başta olmak üzere meslek örgütlerinde yeni yapıya geçilmesine yönelik mevzuat çalışmalarının hızlandırılması talimatı verdik. Gerekirse yasal düzenlemeyle bu ismin değişmesini sağlayacağız" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de yaptığı grup konuşmasında Türk Tabipleri Birliğinin kapısına kilit vurulmasını, Fincancı'nın vatandaşlıktan çıkarılmasını istedi.
Fincancı, 26 Ekim 2022 sabah saatlerinde İstanbul'da gözaltına alındı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından konuyla ilgili yapılan açıklamada, Korur Fincancı’nın, 20 Ekim'de “PKK/YPG silahlı terör örgütünün sözde yayın organına yaptığı açıklamalar nedeniyle Terör Suçları Soruşturma Bürosunca başlatılan soruşturma kapsamında, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2 maddesi gereğince ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan gözaltına alındığı” belirtildi.
Ankara'ya götürülen Fincancı, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ndeki işlemlerin tamamlanmasının ardından tutuklama talebiyle Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği'ne sevk edildi. Fincancı, 27 Ekim 2022'de tutuklanarak Sincan Kapalı Kadın Cezaevine kondu.
İktidara yakın medyada aralıksız devam eden karalama kampanyaları ve hedef göstermeler üzerine Kasım 2022'de, TTB, Basın Konseyi’ne şikâyet başvurusunda bulundu. Dilekçede haberlere dair ilke ihlalleri nedeniyle yaptırım kararı verilmesi istendi.
Merkez konseyi hakkında gizli bir soruşturma açıldı
26 Aralık 2022'de, Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne dönük yaptığı operasyonlarda “kimyasal silah kullanıldığı” iddialarına karşılık araştırma yapılması çağrısında bulunan ve bu nedenle tutuklanan Şebnem Korur Fincancı ve diğer TTB Merkez Konsey üyeleri hakkında, “silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlamasıyla ikinci soruşturma başlatıldığı öğrenildi. Soruşturmada gizlilik kararı var.
Merkez konseyinin görevden alınması için dava açıldı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fincancı ve TTB merkez konseyinin görevden alınması için de bir davaname hazırladı. Dava, Ankara 31. Hukuk Mahkemesinde görüldü.
Davanın ilk duruşması, 10 Ocak 2023'te Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Avukatların tüm usul itirazlarının gerekçesiz reddedilmesi nedeniyle eşitlik ilkesinin uygulanmadığı ve mahkemenin tarafsız davranamayacağı kanaatiyle reddi hâkim talebinde bulunuldu. Mahkeme, reddi hâkim talebinin mütalaa düzenlenerek değerlendirilmesi için iletilmesine hükmederek davayı 28 Şubat 2023'e erteledi.
28 Şubat'taki duruşma ise, hâkimin reddine ilişkin talebin henüz incelenmediğive esas ilişkin inceleme yapılamayacağı gerekçesiyle başladığı gibi bitti ve dava 6 Nisan 2023’e ertelendi. Bu tarihteki duruşma da 22 Haziran 2023'e ertelendi.
22 Haziran 2023'teki beşinci duruşmada Şebnem Korur Fincancı, söz alarak şunları dile getirdi:
“Benim için çok büyük onur, TTB’nin yegane yargılanacak kişisi olarak seçilmem. Biz, TTB Merkez Konseyi olarak bu çalışmaları kolektif yürütüyoruz. Dosyada benden başka isim yok. Usul olarak bunun da incelenmesini isterim. Bu onuru bana bahşettiğiniz için teşekkür ederim.”
TTB’nin reddi hâkim talebi mahkeme tarafından reddedildi. TTB, ret kararını istinaf mahkemesine taşıdı. Mahkeme, istinaf mahkemesine yapılan başvurunun beklenmesi için davayı 10 Kasım 2023’e erteledi.
10 Kasım'daki duruşmada söz alan Dr. Şebnem Korur Fincancı, cumhuriyet başsavcılığının talimatıyla gözaltına alındığı tarihte hiçbir beyanı alınmadan tarafına bu davanın açılmasının hukuka aykırı olduğuna dikkat çekti ve davanın reddini istedi. Avukatlar da beyanlarında; davanamede suçlamaya konu fiiller ve şahıslar arasındaki ilişkinin kurulmadığını, neye ilişkin bir yargılama yapıldığının anlaşılamadığını, davanamede eksiklik varsa giderilmesinin hukuken zorunlu olduğunu, bu usul eksiklikleri çözüme kavuştuktan sonra esasa ilişkin beyanda bulunulacağını dile getirdi. Mahkeme heyeti itirazları kabul ederek usul eksikliklerinin giderilmesi amacıyla davayı 30 Kasım 2023'e erteledi.
30 Kasım'daki duruşmada mahkeme, TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınmasına karar verdi ve yeni merkez konseyi seçimlerini tamamlamak üzere beş kişilik bir heyet görevlendirdi. Karar temyiz aşamasında ve kesinleşinceye kadar mevcut yönetim görevine devam edecek.