Arka plan

Osman Kavala, Ayşe Mücella Yapıcı, Ali Hakan Altınay, Çiğdem Mater Utku, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Pınar Öğün, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi hakkında Gezi Parkı direnişine ilişkin “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “mala zarar verme”, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi”, “ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme”, “nitelikli yağma”, “nitelikli yaralama” ve “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet” ile suçlandığı dava, 24 Haziran 2019’da başladı, 18 Şubat 2020’de karara bağlandı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanıklar Osman Kavala, Ayşe Mücella Yapıcı, Ali Hakan Altınay, Çiğdem Mater Utku, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Aksakoğlu ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında beraat kararı verildi, yurt dışında yaşadıkları için dosyaları ayrılan Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Pınar Öğün, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin dosyaları ise ayrıldı.

Tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın ise tahliyesine hükmedildi. Kavala hakkında açılan başka bir soruşturma nedeniyle tahliye edilmesi beklenirken cezaevinden çıkamadı, ardından yeniden tutuklandı.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin 22 Ocak 2021’de 9 sanık hakkındaki beraat kararını bozdu. Kararda, Gezi Parkı eylemleri nedeniyle 35 kişinin yargılandığı Çarşı davasının temyiz incelemesinin Yargıtay’da sürdüğünü anımsatan heyet, bu dosyanın da bir suretinin Gezi Parkı dosyasına eklenmesine hükmetti. Yargıtay’ın Çarşı davasında verilen beraat kararını bozması durumunda bozma gerekçesi dikkate alınarak gerekirse iki davanın ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlaması yönünden birleşebileceği belirtildi. 

Bozma kararının ardından Kavala ve Henri J. Barkey’in 15 Temmuz darbe girişimini organize etmekle suçlandığı İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 5 Şubat 2021 tarihindeki ikinci duruşmasında, dosyanın Gezi davası ile birleştirmesine karar verildi. 

Oyuncular Mehmet Ali Alabora ve Pınar Öğün, gazeteci Can Dündar, Açık Toplum Vakfı çalışanı Gökçe Yılmaz, yazar Handan Meltem Arıkan, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Koordinatörü Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve sivil toplum çalışanı İnanç Ekmekçi’nin ilk davadan tefrik edilen dosyasının İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Nisan 2021 tarihli duruşmasında mahkeme, dosyanın Gezi direnişi ana davasıyla birleştirilmesine karar verdi.

Böylece Gezi direnişine ilişkin ikinci yargılama olan ve toplam 16 sanık hakkında hazırlanan iddianamenin 4 Mart 2019 tarihinde kabul edildiği Gezi Davasının tüm sanıkları ile Barkley’nin dosyaları birleştirilmiş oldu.

Bozma kararının ardından Osman Kavala, Ayşe Mücella Yapıcı, Ali Hakan Altınay, Çiğdem Mater Utku, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Pınar Öğün, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi 21 Mayıs 2021’de yeniden hakim karşısına çıktı.

21 Mayıs’taki duruşmada Mahkeme Başkanı Sercan Karagöz, üyeler Yusuf Aydın ve Şule Yıldız’dan oluşan heyet Kavala'nın oy çokluğuyla tutukluluk halinin devamına karar verildi. Başkan, karara muhalefet şerhi koyduğunu açıkladı. Hakkında yakalama kararı bulunan sanıklar hakkındaki bu kararın devamına hükmedildi. Çarşı davası dosyasının mahkemesinden istenmesine karar verildi ve duruşma 6 Ağustos’a ertelendi.

Gezi ve Çarşı dosyaları birleştirildi

Öte yandan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Çarşı davasında, 29 Aralık 2015'te verilen karara ilişkin temyiz incelemesini 28 Nisan 2021’de tamamladı. Daire, 35 kişiye ‘darbeye teşebbüs’ suçlamasından verilen beraat kararı altı yıl sonra oybirliğiyle bozdu. Yargıtay, dosyanın Gezi Parkı davasıyla birleşmesine hükmetti. Hakim Mahmut Başbuğ, söz konusu hükümle ilgili 15 Haziran 2021’de Çarşı davasının görüldüğü İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazarak dosyaların birleştirilmesini önerdi. Ardından 28 Temmuz’da bu mahkemeye geçici olarak atanan Başbuğ, kendi talebini yerinde bularak birleştirmeye onay verdi.

Dosyaların birleştirilmesiyle sanık sayısı 52’ye ulaşmış olan davanın duruşma tarihi 8 Ekim 2021 olarak belirlendi.

Davada yargılananların tamamı şunlar:

Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden ile dosyaları ayrılan fakat daha sonra tekrar birleştirilen yurtdışındaki Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi.

Bu isimlere ek olarak 15 Temmuz darbe girişimini planlamakla suçlanan ABD Dışişleri Bakanlığı eski çalışanı ve Lehigh Üniversitesi uluslararası ilişkiler uzmanı Profesör Henri Barkey.

Çarşı dosyasının sanıkları

Koray Yalnız, Rüştü Aytan, Arda Mutludoğan, Sezgin Gülnar, Kaan Kabaş, Cem Yakışkan, Sarp Dağ, Barış Karaca, Atay Kesik, Mahmut İli, Numan Bülent Ergenç, Erdener Karataş, Volkan Eroğlu, Ant Erbirsin, Yusuf Demirci, Burak Bulut, Hüseyin Fidan, Ayhan Güner, Tuncer Gençer, Erdem Işık, Hakan Bora, Halil İbrahim Erol, Emre Işık, Engin Sarar, Serkan Sevim, Savaş Yeşiltepe, Akyan Uyanıktürk, Murat Eroğlu, Erol Özdil, İbrahim Aydın, Musa Fırat, Güray Sözmen, Mustafa Uysal, İbrahim Halilullah Turan, Hakan Tezel.

Duruşma öncesi

Duruşma öncesinde Taksim Dayanışması davanın görüldüğü Çağlayan’daki adliye sarayı önünde basın açıklaması yaptı.Taksim dayanışmasının açıklamasına CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve CHP il teşkilatı katıldı. Ayrıca HDP Milletvekilleri Zeynel Özen, Züleyha Gülüm de basın açıklamasındaydı. Basın açıklamasını Akif Burak Atlar okudu.

‘Gezi’yi kirletemezsiniz” denen açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Ülkemizin toplum, kent ve demokrasi tarihinin en parlak, en onurlu sayfalarından biri olan Gezi Direnişi, Anayasal bir zeminde gerçekleştiği yargı kararlarıyla iki kez tescil edilmesine rağmen, hukuka ve gerçeğe aykırı, tümüyle mesnetsiz iddialarla, üçüncü kez yargılanmak isteniyor. Toplumsal muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilmek, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılmak, karalanmak isteniyor. Sonunu bildiğimiz bir film, aynı kurgu iddialar ve figüran tanıklarıyla yeniden gösterime alınmak isteniyor.

Son derece açık ve net bir şekilde bir kez daha ifade edelim: Gezi’yi kirletemezsiniz! Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle , kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştüremezsiniz! Gezi Direnişi’ni bir kez daha yargı marifetiyle karalama çabanız beyhudedir! Gerçekleri çarpıtmanıza izin vermeyeceğiz! Sipariş senaryolarınızla, milyonlarca insanın, demokratik hak ve talepleri için, parklarda, meydanlarda, sokaklarda; özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam için ortaya koyduğu direnişi kirletmenize izin vermeyeceğiz!”

Atlar açıklamasını  “Bu akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli, kurgu ithamlarla yargılanmak istenen arkadaşlarımız hakkındaki iddialar düşürülmeli, somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala serbest bırakılmalıdır” diyerek bitirdi.

Duruşma salonu

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşması Çağlayan’daki adliyenin zemin katında bulunan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonunda görüldü.

Duruşmayı, İngiltere, Hollanda, Danimarka, Fransa, İsviçre, Almanya Konsolosluklarından temsilciler, sivil toplum örgütleri, Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ile HDP'li Vekiller Zeynel Özen, Züleyha Gülüm ve CHP'li Vekiller Ali Şeker, Sezgin Tanrıkulu takip etti.

Duruşma

09.45'te başlaması gereken duruşma da bir bilgisayar problemi nedeniyle 11.00 sularında başladı. Davanın tek tutuklu sanığı olan ve 1438 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Osman Kavala Silivri'den Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı. 

Duruşma başlangıcında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mesut Özdemir, usulle ilgili itiraz olup olmadığını sordu. 

Hem Çarşı davasının hem de  Gezi davası avukatları iki davanın birleştirilmesinde hakim Mahmut Başbuğ’un kendi talebini onayladığını hatırlatarak hukuksuzluğa dikkat çekti ve dosyaların ayrılmasını talep etti. 

Çarşı mensubu sanıkların avukatlarından Ömer Kavili, birleştirilen dosyada kendilerine delillerin sunulmadığını, görmedikleri deliller hakkında beyanda bulunmalarının istendiğini ifade etti.

Dosyadaki suçlamalardan birinin ‘darbe’ suçlaması olduğunu hatırlatan Çarşı’dan Numan Bülent Ergenç’in avukatı Yıldız İmrek  “Madem bozmayı gerektiren durum var, neden başsavcılık beş yıl sessiz kaldı” diyerek şöyle devam etti:

“Bu bozma kararı, siyasi iktidarın suçladığı bir ismi, Osman Kavala’yı hapiste tutmaya katkı sunacak bir garnitür olarak da sunulmuştur. Bu açıkça hukuka aykırı ve yargı darbesi niteliğinde bir karardır. Bundan dönülmeli. Eğer ki yeniden tefrik kararı verilmez, birleştirmede ısrar edilirse bu mahkemenin bir infaz mahkemesi olduğu ortaya çıkmış olacaktır.”

İmrek, bu durumda heyetin davadan çekilmesini talep etti.

Avukatların taleplerinden sonra bu davaya İstanbul cumhuriyet başsavcısı tarafından özel olarak atanan duruşma savcısı Edip Şahiner, tüm taleplerin reddine karar verilmesini talep etti. 

Öğle arasından sonra devam eden duruşmada mahkeme, savcı Şahiner’in talebi doğrultusunda avukatların tefrik ve davadan çekilme taleplerini reddetti. Bunun üzerine Çarşı davası avukatları salonu terk etti. Avukatlar salondan ayrılırken müvekkilleri avukatlara alkışlarla destek verdi.

Avukatlar salonu terk ettikten sonra mahkeme heyeti, davada yargılanan kişilerin bozma ve birleştirme kararlarına karşı diyeceklerini sordu.

“Biz yokmuşuz gibi yargılama yapılıyor” diyen sanıklardan Can Atalay şöyle konuştu:

“Kararlarla ilgili görüşlerimizi söylemiştik, kabul edilemez. Biz üzerimize gelmekte olan şeyi görüyoruz. Sayın savcının dosyada yeniden görevlendirilmesinin nedenini görüyoruz. Yargıtay sizi delil toplama konusunda memur ederek bir karar verdi. Bu kabul edilemez. Gezi direnişi bu memleketin yaşayan bir organizma olduğunun kanıtıdır. Gezi’yi bizi kullanarak suçlamanıza izin vermeyeceğiz.”

Tayfun Kahraman ise “2013’ten bu yana Gezi’ye katıldığımız için yargılanan bizler, beraat ve takipsizlik kararlarına rağmen yargılanmaya devam ediyoruz” diyerek yeniden beraat kararı verilmesi gerektiğini ifade etti.

Mücella Yapıcı ise “Ben aynı iddianameyle iki kere yangılandım, beraat ettim, beraatim kesinleşti. Sonra aynı iddianameyle tekar yargılandım, tekrar beraat ettim. Bu davayı, geldiği bu haliyle aklen, ahlaken asla kabul etmiyorum. iddianameyi de kabul etmiyorum. Gerçekten bu davayı bu kadar uzatarak Gezi’yi kriminalize edemezsiniz, Gezi onurumuzdur” diye konuştu.

Ardından söz alan Yapıcı ile Atalay’ın avukatı Fikret İlkiz, “Hem İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, hem de İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi bizi yok saydı. Seremoniyi tamamlamak şeklindeki ritüeli biz bildiğimiz usullerle önümüzdeki celse yerine getirelim. Bu kez biz size anlatalım Taksim Dayanışması’nın ne olduğunu” ifadelerini kullandı.

Kahraman’ın avukatı Evren İşler de “Gelinen aşama itibariyle kısaca bir ‘Ne diyorsunuz’ sorusuyla geçiştirilemez bu dosya. Baştan, sıfırdan Gezi direnişinin ne olduğunun anlatılması gerek” dedi ve savunma için süre istedi.

Kavala: Haysiyetime yönelik bir suikast

Salonda bulunan bir kısım Çarşı mensubu sanıkların beyanlarının alınmalarının ardından Osman Kavala’nın beyanı alındı. SEGBİS marifetiyle konuşan Kavala şunları söyledi:

"Daha önce aralarında fiili ve hukuki bağlantı olmadığına karar verilen suçlamalar hiçbir yeni delil olmadan birleştirildi ve benimle ilgili davalar, gene hiçbir delile ve anlaşılır gerekçeye dayandırılmadan Çarşı davası ile birleştirildi.

"Benimle ilgili suçlamaların çarpıcı yanı, sadece herhangi bir delile dayanmıyor olmaları değildir. Bunlar mantık sınırlarını aşan, komplo teorilerine dayandırılan fantastik nitelikte iddialardır.

"AYM Başkanı Zühtü Arslan'ın karşı oy yazısında ifade ettiği ve AİHM kararında da hükme bağlandığı gibi, bu malzemenin suç işlendiğine dair delil olma vasfı taşımadığı açıktır.

"çArşı davasında suçlananlarla tanışıklığım, irtibatım olmadı. Onların da beni tanımıyor olmaları hayatın doğal akışına uygundur. 12 Temmuz'daki duruşma zaptından okudum, avukat Volkan Bahadır sanıklardan Y.D.'ye 'Osman Kavala'yı tanıyor musun?' diye sormuş, 'Hangi takımda oynuyor?' şeklinde cevap almış.

"Gezi protestolarında hâkim olan ortak nokta her sınıftan, yediden yetmişe herkesin yararlandığı bir parkı yok edecek, yasaya ve kamu yararına aykırı bir projenin antidemokratik yöntemlerle uygulanmasına gösterilen tepkidir.

"İddia makamının tahrif ettiği gerçek, Gezi protestolarına katılan milyonlarca insanın demokratik haklarını kullanmak için kendi özgür iradeleriyle hareket eden onurlu yurttaşlar olduklarıdır.

"Bana yöneltilmiş olan 15 Temmuz darbe girişimine katılmak suçlaması da daha sonra kurgulanmış olan casusluk suçlaması gibi delilden tamamen yoksun, çirkin bir iftiradır, haysiyetime yönelik bir suikasttir.

"Savcının azınlıklarla yapılan faaliyetleri casusluk suçunun delilleri olarak göstermesi, halkın ırk temelli tanımlandığı ve azınlıkların potansiyel suçlu olarak görüldüğü Nazi Almanyası'nda vatana ihanet yasasına dayandırılan keyfi casusluk suçlamalarını hatırlatmaktadır.

"Bu anlayışta Nasyonal Sosyalist bakış açısına göre suç işlediği ya da işleyecek olduğu düşünülen kişinin fiiline uygulanabilecek bir yasa yoksa, hangi yasanın temel aldığı fikir daha uygunsa o yasaya göre kişinin cezalandırılması yükümlülüğü getirilmişti.

"Yasaların Hitler'in iradesiyle somutlaşan Nasyonal Sosyalist anlayışa göre yorumlanması ve uygulanması zorunluydu. Ülkemizde böyle bir uygulamaya imkân verecek bir yasa ya da kural olmadığına göre, iddia makamının yasaların dışına çıkarak bir suçlama kurgulamış olmasının hiçbir dayanağı yoktur. Bu davranış kamu yetkisini ve yasaları kötüye kullanmak anlamına gelmektedir."

"Somut delil, varsayımlara dayalı olmadan somut olduğu anlaşılan delildir. Özgürlüklerin kısıtlanması, ancak bu tür delillerin tarafların ve dolayısıyla kamuoyunun önüne konması halinde, bu yükümlülük yerine getirildiğinde meşruluk kazanabilir.

"Bu özellikte olmayan birtakım bilgi, bulgu ve varsayımların somut delil olarak tanımlanmaları, özgürlüğün gasp edilmesine ve kamuoyuna yönelik dezenformasyona hizmet etmektedir."

“Gezi’den önce de Gezi sırasında da, Çarşı davasında suçlananlarla tanışıklığım, irtibatım olmadı. Onların da beni tanımıyor olmaları hayatın doğal akışına uygundur.

“Bildiğim kadarıyla bir futbol takımı taraftarlarının iktidardakileri devirmek için eyleme geçmeleri de dünyanın hiçbir yerinde görülmüş bir vaka değildir. 

Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır, “AİHM’in kararının etrafından dolanma girişimidir.

“Tutukluluğumu sürdürmek için kurgulanan temelsiz, delilsiz, mantıksız suçlamaların ve kullanılan yöntemlerin yargıda meşruiyetten yoksun uygulamaların niteliklerini ve kaynaklarını gözler önüne serdiğine inanıyorum. Umarım, davaların birleştirilmesi, Türk yargısının karşı karşıya olduğu tehditlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Umarım ülkemizde bir daha böyle bir iddianame hazırlanmaz, böyle şey bir daha yaşanmaz.”

Ardından Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar, Kavala’nın dört yıllık tutukluluğunun bir işkence olduğunu ifade etti. “Kim beraat kararı aldıktan sonra cezaevinden çıkmamaıştır. Bu insan hakları ihlalidir” diyen Bayraktar, “Mahkemeler hiçbir geçerli gerekçe ortaya koymadan müvekkilimin tutukluluğunu devam ettirmiştir. Bundan cesaret alan başsavcısı vekili casusluk gibi şeref ve haysiyeti ihlal eden bir suçlamayı hiçbir sorumluluk duygusu taşınmadan iddianamede ifade etmiştir” diye konuştu.

Bayraktar şöyle devam etti:

“Aralık 2018'den itibaren AİHM'e müracaat ettik. AİHM Kavala olayında ihlal kararı verdi. Buna dayanarak tutukluluğun kaldırılması gerekliliği ortaya konsa da Türkiye'nin itiraz hakkının olduğu ileri sürüldü. 3 ay itiraz beklendi, itiraz reddedildi. Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesi 4 defa toplanarak kararlar verdi. Kavala'nın tutukluluk halinin ihlal olduğunu defalarca iletti. 3 ay itiraz beklendi, itiraz reddedildi. Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesi 4 defa toplanarak kararlar verdi. Kavala'nın tutukluluk halinin ihlal olduğunu defalarca iletti. Bunu söyleme sebebim şu, eğer bir devlet sözleşmeye imza atmasına rağmen sözleşme hükümlerine riayet etmezse bakanlar komitesi durumu mahkemeye, mahkemeden komiteye, sonra da konseye gider ve konsey o ülkeyi Avrupa Konseyinden çıkarır.”

Bayraktar Kavala için tahliye talebini yineledi.

Duruşma sonunda mütalaasını açıklayan savcı Edip Şahiner, Kavala’nın tutukluluğunun devamını istedi.

Ara kararını açıklayan mahkeme, Kavala’nın “isnat edilen suçun vasıf ve niteliği, yargılamanın geldiği aşama, dosyada bulunan HTS kayıtları ve BAZ bilgileri üzerinde yapılan inceleme, dijital materyaller üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporlar, MASAK raporu dikkate alınarak müsnet suçlara ilişkin kuvvetli suç şüphesini gösterir somut delillerin bulunması, atılı suçların yasada öngörülen cezanın üst sınırı, adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı” gerekçesiyle oy çokluğuyla tutukluluğunun devamına karar verdi.

Karara üye hakim Kürşad Bektaş muhalefet etti. Hakim Bektaş, tutukluluğun devamı yönündeki karara muhalefet ederek Kavala’nın adli kontrol şartı uygulanarak tahliye edilmesi gerektiğini belirtti.

Bir sonraki duruşma 26 Kasım 2021 saat 10.00’da yapılacak.

Duruşma sonrası

Duruşmanın ardından Kavala’nın eşi Ayşe Buğra gazetecilere açıklama yaptı. Buğra şunları söyledi: 

“Kendimi duruşmadan çıkmış biri gibi hissetmiyorum. İddia makamının hiçbir şey merak etmediğini, soru sormadığını görüyorum ve bu beni şaşırtıyor. Bu davanın iddianamesini hazırlayan savcıların kendisini sorguya çekmemiş olmasını anlamıyorum. Avukatlar devamlı olarak hangi somut delil ve eylemden söz edildiğini soruyor. Her seferinde aynı yanıt veriliyor: Tutukluluğun devamına… Beni endişelendiren bir şey var. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tahliye edilmemesi halinde uygulanacak yaptırımlarla ilgili açıklama yaptı. Bu sadece yakınları için değil bu ülke için üzerine düşünülmesi gereken bir şey.”