Anayasa Mahkemesi (AYM) insan hakları savunucusu ve yazar Nurcan Kaya'nın, 2014'te "Kobane’de yalnızca Kürtler değil, orada yaşayan bütün halklar direniyor" şeklindeki sosyal medya paylaşımıyla ilgili olarak başlatılan yargısal işlemler kapsamında pasaportuna el konulmasının ifade özgürlüğü ihlali olduğuna hükmetti ve idareyi 13.500 TL tazminat ödemeye mahkum etti.
Nurcan Kaya Ekim 2019’da yurtdışına çıkmak üzereyken sosyal medya paylaşımı dolayısıyla hakkında başlatılan soruşturma gerekçesiyle seyahati önlenmiş, "örgüt propagandası" iddiasıyla yargılandığı davada 27 Eylül 2021'de 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
Yargılama sırasında 45 gün süreyle uygulanan adli kontrol kapsamında Kaya’nın pasaportuna el konulmuş ve bu süre içinde yurt dışına seyahat etmesi yasaklanmıştı.
AYM Kaya'ya uygulanan adli kontrol tedbirinin ifade özgürlüğü ihlali olduğuna oybirliğiyle karar verdi.
Mahkeme kararında "Somut olayda başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahale oluşturan tedbirin takip edilen meşru amacı gerçekleştirmeye elverişli olduğu[nun] açık" olduğunu saptadıktan sonra "adli kontrol kararının ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu, yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılması mümkün olmayan gerekli bir müdahale olup olmadığını değerlendir[di]" ve "Bu kapsamda ilk olarak adli kontrol tedbiri kararı verilmesine neden olan sosyal medya açıklamasının ele alınması gerek[tiğini]" belirtti.
Yüksek Mahkeme kararında sosyal medya paylaşımının ifade özgürlüğü koruması altında olduğuna hükmetti.
"Öncelikle bir sosyal medya paylaşımı da Anayasa'nın 26. maddesi anlamında bir düşünce açıklamasıdır ve ifade özgürlüğünün koruması altındadır. İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir."
AYM kararında "[...] Başvurucunun ceza soruşturması kapsamında ifadesi alınmış olmasına karşın Hâkimlik başvurucunun isnat edilen suçlamayla ilgili suç şüphesi altında bulunması ve yargılamada hazır bulunmasının sağlanması gerekçesiyle başvurucu hakkında yurt dışına çıkış yasağına [...] yapılan itiraz[ın] soyut gerekçelerle reddedil[diğini]" saptadı.
"Ayrıca ceza soruşturmasında maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına yönelik bir delile ulaşılmaya çalışıldığına dair bir olgunun varlığına işaret edilme[diğine]" dikkat çeken AYM "[...] başvurucu hakkında yurt dışına çıkış yasağı tedbirine alternatif diğer adli kontrol tedbirlerinin uygulanıp uygulanamayacağına dair hiçbir tartışma yapılmadığı[nın] görülme[diğini]" saptadı ve sonuçta "[...] somut olayın koşullarında başvurucu hakkındaki verilen koruma tedbirinin zorlayıcı bir sosyal ihtiyacı karşılamadığı ve demokratik bir toplumda gerekli olmadığı sonucuna varıl[dığını]" açıkladı.