14 Mayıs’ta Hatay milletvekili seçildiği halde tahliye edilmeyen Gezi tutuklusu Can Atalay’ın avukatlarının Yargıtay 4. Ceza Dairesi’ne yaptıkları itiraz da reddedildi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin TİP milletvekilinin Silivri cezaevinden tahliye talebini 13 Temmuz’da reddetmesinin ardından Pazartesi günü bir üst mahkemede bu karara itirazda bulunulmuştu.
Atalay’ın avukatı Deniz Özen, üst üste verilen kararla Yargıtay ceza dairelerinin Anayasa Mahkemesi’nin yıllardır oluşturduğu milletvekilliği dokunulmazlığına ilişkin içtihatlarını "tanımıyorum" dediğini ifade etti.
Kendilerine “Can’ın Arkadaşları” adını veren yaklaşık 100 kişilik bir avukat grubu da dün akşam saatlerinde İstanbul Barosu önünde Can Atalay’ın tahliye edilmemesini protesto etmek için önce basın açıklamasında bulundu, ardından da oturma eylemi düzenledi.
Can’ın Arkadaşları: “Bu hukuksuzluğu gidermek, yine Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır”
İstanbul polisinin yoğun güvenlik önlemleri aldığı basın açıklamasını okuyan Lale Büyük Efe, Can Atalay kararının adalet sisteminin tüm paydaşları için büyük bir imtihana dönüştüğünü söyledi.
Atalay, “Yargıtay’ın her iki ceza dairesinin ısrarla sürdürdüğü bu hukuksuzluğu gidermek, yine Anayasa Mahkemesi'ne bırakılmıştır. Böylece, güya hukuki görünüme büründürülerek tümüyle siyasi saiklerle verilmiş bir kararla, Can Atalay’ın 3-5 ay daha hapiste tutulması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu aynı zamanda Yargıtay eliyle topluma verilen 'hukuk güvenliğiniz yoktur' mesajıdır” dendi.
Büyük’ün okuduğu ortak açıklamadan sonra söz alan İzmir Barosu Eski Başkanı Özkan Yücel, Can Atalay’ın iktidar talimatıyla Meclis’e gönderilmediğini savundu.
Özkan Yücel, “Bugün hukuk konuşmayacağım çünkü üzerinde konuşulacak bir hukuk yok. Siyaseten rehin edilmiş bir milletvekili, hakimler tarafından iktidarın talimatıyla halkın oylarına rağmen meclise gönderilmeyen bir milletvekili var karşımızda. Seçimlerin sonucunda halkın oylarıyla meclise girmesi gerekenler hala tutsak olarak cezaevlerinde tutuluyorsa, bu ülkede demokrasinin varlığından söz edilemez. Seçimleri yapıyor olmanız durumu değiştirmez” dedi.
Avukatlar özellikle Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararında daha önce benzer durumda milletvekilleri Leyla Güven ve Ahmet Şık lehine karar vermiş olan Anayasa Mahkemesi’nin “meri anayasa normunu esastan iptal etme yetkisinin bulunmadığı” vurgusuyla Yargıtay kararlarını değerlendirme yetkisi olmadığı vurgusuna dikkat çektiler.
VOA Türkçe’nin konuştuğu avukatlardan Selin Nakıpoğlu, “Yargıtay Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin evvelden vermiş olduğu kararların tanınmaması söz konusu. Mahkemenin nerdeyse yok sayılması söz konusu. Anayasa Mahkemesi’nin, yüksek mahkemenin buna en kısa sürede cevap vereceğini umuyoruz. Yargı kararlarını tanımanız lazım. Daha önce verilen Leyla Güven, Ahmet Şık, Enis Berberoğlu pek çok emsal karar var. Bunların hepsini tanımanız hatırlamanız gerekiyor. ‘Bu ihlali yapmamalısınız’ diye bir karar vereceğini umuyorum ve verecektir” dedi.
TİP milletvekili Ahmet Şık ve CHP milletvekili Turan Aydoğan’la birlikte eyleme katılan CHP’nin hukukçu milletvekillerinden Mahmut Tanal da Anayasa Mahkemesi’nin bir an evvel bu hukuksuzluğa son vermesi gerektiğini ifade etti.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Tanal, “Anayasa Mahkemesi hızla karar verebilir. Bu karar Anayasa’nın (milletvekili dokunulmazlığını düzenleyen) 83. maddesine açıkça aykırı. Yürütmeyi durdurma istemiyle Anayasa Mahkemesi’nin derhal dosya üzerinde karar vermesi gerekir. Milletvekili dokunulmazlığı 17. yüzyıldan beri var. O dönemde seçilen halk temsilcilerini krala karşı korumak için geliştirilmiş bu düzenleme. 1679 yılında haklar bildirgesinde güvence altına alınan o dokunulmazlık maalesef yıl 2023’ün Türkiye’sinde geri gitmiş durumda. Bu, vatandaşın güvenliği açısından, hukuk güvenliği açısından bu bir tehdittir, tehlikedir. Anayasa Mahkemesi eğer ufacık geçmişteki kararlarına mevcut olan anayasaya bağlılıkları varsa evrak üzerine bu kararı verir ve bu rehin işlemi ve bu hukuka aykırılık, bu garabet de sona erer” diye konuştu.
Selin Nakıpoğlu, Can Atalay cezaevinden çıkıp parlamentoda görevine başlayıncaya kadar avukatların çeşitli eylemler yapmaya devam edeceğini de söyledi.
Nakıpoğlu, “Biz tutsak ettikleri Can’ın sesiyiz. Onun cümlelerini seslendiriyoruz. Onun tutsaklığını her şekilde hatırlatmamız gerekiyor. Eğer Gezi tutsakları ve Can Atalay milletvekili seçildiği halde içeride olan Can Atalay Gezi davasıyla içerideyse hepimiz Gezi’deydik. Can Atalay yemin ederek Meclis’te yerini alana kadar eylemliliğimiz sürecek" dedi.
Bu arada Can Atalay için yalnız Türkiye’de değil, uluslararası ölçekte de eylemler düzenleniyor. 23 Temmuz Pazar günü İngiltere’nin Trafalgar Meydanı’nda yine bir basın açıklaması okunacak ve sonrasında oturma eylemi düzenlenecek.