Image
diyarbakır_beraat.jpg

MLSA

Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın ve 10 yönetim kurulu üyesi avukat, Ermeni Soykırımı anması nedeniyle TCK’nın 301. maddesinden yargılandıkları davada beraat etti. MLSA ile Lawyers for Lawyers’ın davaya ilişkin ortak hazırladıkları bilimsel görüşün mahkemeye sunulduğu karar celsesinde Aydın, “Soykırım ifadesi, bir fikir, bir düşüncedir. Bir yüzleşme çağrısıdır. Devletin işi konuşanları yargılamak değil, farklı fikirleri korumaktır” dedi.

2018-2020 dönemi Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın ve Yönetim Kurulu üyeleri Muhlis Oğurgül, Ahmet Dağ, Erhan Aytekin, Fırat Üger, Gazal Bayram Koluman, Mehmet Akbaş, Serdar Çelebi, Tevfik Karahan, Ömer Şeran ve Özgür Yılmaz Biçen’in, “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” iddiasıyla yargılandıkları davanı 5’inci ve karar duruşması Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmaya Teyfik Karahan, Ahmet Dağ ve Serdar Çelebi mazeret bildirerek katılmazken, diğer Baro yöneticileri ve avukatları duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmayı Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Baro yöneticileri, MLSA Hukuk Birimi’nden avukat Fatih Aydın, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) yöneticileri, MLSA Dava Takip Birimi ve çok sayıda avukat izledi. Duruşma salonunun önünde ve içinde çok sayıda çevik kuvvet polisi güvenlik önlemi aldı.

Mahkeme başkanı, duruşmada ses ve görüntülü kayıt almanın “suç” olduğunu belirterek, bunu yapanlar hakkında yasal işlem yapılacağı uyarısında bulundu.

Ardından duruşmada ilk sözü alan iddia makamı, baro yöneticilerinin Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301’inci maddesinden cezalandırılması yönünde daha önce verdiği esas hakkındaki görüşünü tekrar etti.

Aydın: ‘Ermeni Soykırımı, Kürt sorunun konuşulacağı yer mahkemeler değil’

İlk sözü alan Diyarbakır Barosu eski Başkanı Cihan Aydın, esas hakkında görüşe katılmadığını belirterek, Diyarbakır Barosu’nun yargı ve siyaset işbirliğiyle daha önce defalarca hedef gösterildiğini, bunun sonucunda haklarında dava ve soruşturmaların açıldığını söyledi. Aydın, Hrant Dink ve Tahir Elçi’nin bu şekilde hedef gösterildikten sonra katledildiklerini hatırlattı. Aydın’ın sözünü kesen mahkeme başkanı, bu savunmanın TCK 301 ile ilgisi olmadığını söyleyerek, suçlamaya dair savunma yapmasını istedi.

Aydın ise “Bu büyük fotoğrafın hikâyesini anlatmamız lazım” diyerek savunmasına kaldığı yerden devam etti.  Ermeni Soykırımı ile Kürt sorununun konuşulacağı yerin mahkemeler değil, Meclis ve siyaset kurumu olduğunu kaydeden Aydın, “Bu mesele yargısal anlamda konuşulacak bir mesele değil. Bizim siyasetimiz sürekli kriz ürettiği için ve işi yargıya havale ettiği için karşınızdayız” dedi.

‘Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan yargının nesine güvenelim’

Aynı adliyede daha önce aynı açıklama ve suçlama nedeniyle açılan davalarda defalarca beraat kararı verilmesine rağmen yine aynı suçlama nedeniyle yargılandıklarını hatırlatan Aydın, “Niye dördüncü davayı açıyorsunuz? Hukuki öngörülebilirlik meselesi nerede? Biz nasıl güveneceğiz? İçişleri Bakanı tarafından hedef gösterildiğimizde savcılar, hâkimler neredeydiniz? Biz konuşunca herkes başımıza üşüşüyor” dedi. Mahkeme Başkanı bir kez daha “savunmanın dışına çıkıyorsunuz” uyarısında bulunduğu Aydın, “Bizi buraya getirmeyin, burada konuşmayalım. Bunun sebebi bizi burada tespih gibi dizen yargı sistemidir” cevabını verdi. 

Aydın savunmasına şöyle devam etti: “Soykırım ifadesi, bir fikir, bir düşüncedir. 1915 açıklaması bir yüzleşme çağrısıdır, kimseyi aşağılamıyoruz. 1915’de Meclis (TBMM) mi vardı, bu devlet mi vardı? Devletin işi konuşanları yargılamak değil, farklı fikirleri korumaktır. Bizim burada olmamız Türk yargısı için çok büyük bir ayıp. Gerçi yargı da kalmadı. Bir yargı organı Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyor. Biz bu yargının nesine güvenelim. Bu dava bir ifade özgürlüğü davasıdır. Bir hukuki öngörü olmadığı için ne karar vereceğinizi bilmiyorum. Ben beraat falan demeyeceğim. Burada suç işlediğimizi düşünmüyorum. Sözlerimizin arkasındayız”

Mahkeme Başkanı ila avukatlar arasında gerginlik yaşandı

Avukat Mehmet Akbaş ise mahkemeden ifade özgürlüğünü önündeki engeli kaldıracak bir karar beklediklerini ifade ederek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) ve Anayasa Mahkemesi’nin TCK 301. maddeyle ilgili açılan davalarda verdiği emsal kararları hatırlattı. Akbaş, Türkiye’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne gönderdiği yazıda, TCK 301. maddenin geniş yorumlandığını, bu maddenin revize edildiğini söylediğini hatırlattı. Akbaş, “Bu kadar AİHM, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen burada yargılanmak zorunda bırakılıyorum. Hukuki öğürünün olmaması budur” dedi.

Akbaş savunma yaptığı sırada izleyici bölümünde ön sırasında oturan avukatlar polislerce zorla kaldırılmak istendi. Buna tepki gösteren avukatlar ile polis ve mahkeme başkanı arasında tartışma yaşandı. Baro Başkanı Nahit Eren, bu davanın çok sanıklı bir dava olduğu için başka bir duruşma salonu talep ettiklerini ancak, bunun kabul edilmediğini söyledi. Mahkeme Başkanı, “Güvenlik amacıyla yapılıyor, provoke etmeyelim” sözlerine tepki gösteren avukatlar, kendileriyle sanıklar arasında bir set çekilmek istendiğini belirttiler. Mahkeme Başkanı, duruşmayı izleyen avukatları zorla kaldırmaya çalışan polislere, “Provokatörlerin ekmeğine yağ sürmeyin”dedi. Bu sözler nedeniyle kısa süreli bir gerginlik yaşandı.

‘Bu dava Diyarbakır Barosu’nu susturmak için açılmıştır’

Ardından savunma yapan Muhlis Oğurgül ise bu davanın amacının gelecek nesillere bu açıklamayı yaptırmamak olduğunu ifade ederek, “bu davalar açılıyor diye susacak değiliz. Açıklamada eksik vardır fazla yoktur” dedi. Diğer sanıklar da meslektaşlarının beyanlarına katıldıklarını söyleyerek, beraatlarını istedi.

Avukat Mehmet Emin Aktar açıklamada yer alan, ”1915’te büyük felaketler yaşayan soykırım mağdurlarını saygıyla anıyorum” sözlerinin neresinde suç olduğunu sordu. Aktar, “Bu kentte sözünü en rahat söyleyen kurum Diyarbakır Barosu’nu susturmak için bu dava açılmıştır, bugün buna son verilmesini istiyoruz” dedi. Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ise polisin duruşma salonunda aldığı güvenlik tedbirini eleştirerek, “Normalde bir cinayet davasında, örgütlü suçlarda güvenlik tedbiri alınır. Bugün burada böyle bir dava görülmemektedir. Fikirlerimizden rahatsız olanlar bu tedbirleri aldırıyor. Biz yıllardır hakikatle yüzleşilmesini talep ediyoruz. 1915’teki kararı veren İttihat ve Terakki’yi Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu olarak kabul ediyoruz musunuz? 1915’de yaşanan bir olayın TBMM ile ne ilgisi var? Bu solunda ifade özgürlüğünü tartışma gereğini bile duymuyoruz” diye belirtti.

Tüm sanıklar adına söz alan MLSA Hukuk Biriminden avukat Fatih Aydın, MLSA ve Hollanda merkezli sivil toplum kuruluşu  olan Lawyers for Lawyers’ın bu davaya ilişkin ortak hazırladığı 15 sayfalık bilimsel görüşü mahkemeye sundu. Aydın duruşmada şunları söyledi:

“Mütalaa, uluslararası hukuk ve Avrupa hukuku bağlamında sanıklar hakkında başlatılan cezai takibatın hukukiliği konusunda yol göstermektedir. Lawyers for Lawyers ve MLSA, sanıkların üzerine atılı suç hükümleri olan TCK Madde 301(1) ve Madde 53’ün, ifade özgürlüğüne ilişkin uluslararası ve Avrupa standartları ile avukatların rolü ve avukatlık mesleğinin korunmasına ilişkin standartlarla uyumlu olmadığı sonucuna varmaktadır. Sanıkların mahkûm edilmeleri ve dahası söz konusu iddialar kapsamında yargılanmaları aynı şekilde ifade özgürlüğü hakkına hukuka aykırı bir müdahale ettiği sonucuna varılmıştır. Buna ek olarak, mevcut iddianamenin avukatların rolü ve avukatlık mesleğinin korunmasına ilişkin standartlarla ilgili uluslararası ve Avrupa belgelerini ihlal ettiği tespit edilmiştir.”

Avukat savunmalarının ardından söz son sözü sorulan Cihan Aydın, “Bu konuda ilk mahkûmiyet kararı veren heyet olmamanızı umuyorum. Sizi AYM, AİHİM kararlarına uymaya davet ediyorum” dedi. Diğer sanıklar ise son söz olarak beraatlerini talep ettiler.

Yargılamayı tamamlayan heyet karar için duruşmaya ara verdi. Yaklaşık 20 dakika süren aranın adından kararını açıklayan mahkeme, sanıkların üzerlerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığına karar vererek, 11 baro yöneticisi hakkında beraat kararı verdi.

Mahkeme başkanı kararı açıkladıktan sonra avukatlara, “Türk yargısının öngörülebilir olmadığı konusundaki eleştirilerinize katılmıyorum. Bazı fikir ve düşünceleri beğenmezsek de hukuka uygun kararlar veririz” dedi.