Olağanüstü hal (OHAL) döneminde yayınlanan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) görevlerinden ihraç edilen Barış Akademisyenleri hakkında göreve iade kararları veriliyor. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun, Barış Akademisyenleri’nin göreve iade başvurularını reddetmesiyle başvuru yolu açılan idare mahkemelerinden ihlal kararları veriliyor.
KHK’lerle ihraç edilen Barış Akademisyenleri için Mülkiyeliler Birliği’nde basın toplantısı yapıldı. Basın toplantısına, 9 Mart ve 13 Mart’ta göreve iade edilme kararları açıklanan akademisyenlerden Nilgün Erdem, Ekin Değirmenci, Funda Şenol Cantek ve Tezcan Durna da katıldı.
Dinçer Demirkent: “Polis zoruyla Fakülte’den çıkarılmak istendim”
Mülkiyeliler Birliği’nin önceki dönem başkanı olan Demirkent, ihraç edilmelerinin ardından yaşadıklarına dair, Medyascope’a şunu anlattı:
“Bize yaşattıkları şeylerden biri de şu oldu, bizi fakültemize sokmadılar. Ben Mülkiyeliler Birliği Başkanı olarak fakülteye gittiğimde, bir polis geldi, ‘Hocam eğer buradan uzaklaşmazsanız sizi gözaltına almak zorunda kalacağız’ dedi. Sanırım bana en çok koyan şeylerden biri de buydu, bir yurttaş olarak da olsa, okuduğum, hocası olduğum okula girememekti, polis zoruyla oradan çıkarılmak istenmemdi.”
“Hukuk katliamının failleri de unutulmayacak”
Demirkent, ihraç edilen akademisyenler için altı yılın nasıl geçtiğini, kendilerine imzalarını çekmelerini söyleyen akademisyenlerin, Barış İmzacılarını atmak için liste veren dekanların, rektörlerin unutulmayacağını vurguladı ve şunları söyledi:
“En çok onur duyduğum şey bütün arkadaşlarımız, hakikati savunmaya, birlikte olmaya, bilim üretmeye ve hayatta kalmaya devam ettiler. Ben dün itibariyle göreve başladım fakat göreve başlama sürecini dahi zorluğa çeviren, Anayasa’nın açık kuralını ihlal ederek oyalayan, güvenlik soruşturması lafı eden yöneticiler unutulmayacak. Asıl unutulmayacak olan bizim duruşumuz ve bugüne kadar verdiğimiz hukuk mücadelesi, aynı zamanda akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü mücadelesidir.”
“Hukuk katliamının failleri de var ve onlar unutulmayacak” diyen Demirkent, Ankara Üniversitesi’nden ihraçlar olurken rektör olan Erkan İbiş gibi yöneticilerin unutulmaması ve “Fail olarak cezalandırılması” için milletvekili Kaboğlu’na çağrı yaptı. KHK’lilerin, çalışma, seyahat ve seçilme hakları için ayrı ayrı mücadele ettiğini söyleyen Demirkent, ihraç edildikten sonra intihar eden Mehmet Fatih Tıraş’ı da hatırlattı.
İlker Akcasoy: “Bu zulmün faillerinden tek tek hukuk önünde hesap soracağız”
Mülkiyeliler Birliği Başkanı İlker Akcasoy, Ankara 21. İdare Mahkemesi’nin akademisyenlerin görevlerine dönmeleri yönünde kararlarının sevincini yaşadıklarını belirtti ve “Geç kalmış adaletin adalet olmayacağını bilmemize, hala mahkemelerden ret kararlarının geldiğini görmemize rağmen bu sevinci yaşıyoruz” diye konuştu. Anayasa Mahkemesi’nin, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren kararını hatırlatan Akcasoy, göreve iade kararlarını uygulamayı geciktiren üniversitelerin hukuksuzluğun boyutunu gösterdiğini vurguladı. Akcasoy, “Hocalarımıza yaşatılan bu hukuksuzluğun ve onların yaşamlarını alt üst eden bu zulmün faillerinden tek tek hukuk önünde hesap soracağız” dedi.
Şimdiye kadar 24 akademisyenin göreve iadesine karar verildi
Eğitim Sen Ankara Üniversiteler Şubesi Başkanı Mutlu Arslan, 1 Eylül 2016’da başlayan ihraç dalgasının ardından adaletin tecelli etmesi için altı yılı aşkın süredir beklediklerini vurgulayarak, “Bugün mutlu bir haber için buradayız. İlk defa bir hocamız okuluna döndü. Türkiye genelinde 24 hocamız mahkeme kararıyla iade kararı aldı. Beklentimiz mahkeme kararlarının derhal uygulanması” diye konuştu.
İbrahim Kaboğlu: “Dünya hukuk tarihinin tanık olduğu en büyük toplu katliam”
Kendisi de 7 Şubat 2017’de KHK ile Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen ve 2018’de CHP’den milletvekili olan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, ihraçları “Dünya hukuk tarihinin tanık olduğu en büyük toplu katliam” olarak değerlendirdi ve şunları söyledi:
“İki hafta önce Meclis kürsüsünden duyurduğum gibi, suç duyurusunda bulunuyorum. Bekletenler suç işliyorlar, hiçbir dekanın, hiçbir rektörün mahkeme kararlarını uygulatmama seçeneği bulunmamakta. İstinafa gidenleri de teşhir ediyorum, onlar altı yıl önce toplu katliamda bulunanlardan daha fazla suçlu olacaklardır, bunu da bilmeleri gerekir. Bırakın Anayasa’mızda yazılı kurallar, insan aklına bile aykırıdır. Bu bakımdan hiçbir biçimde geri durmamıza gerek bulunmamaktadır. Bu mücadelemiz Türkiye’de bilim, hukuk mücadelesidir.”
“Sokakta siyaset yapmayı öğrendik”
Akademisyen Nilgün Erdem, göreve iade kararının 9 Mart’ta açıklandığını ancak ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün 13 Mart’ta istinafa başvurduğunu söyledi. Erdem, itiraz dilekçelerinde ihraç edildikleri bölümlerin dahi yanlış yazıldığını belirterek, “Haksız ve hukuksuz süreçte yaşadıklarımızın sorumlularının cezalandırılması için gereğini yapacağız” dedi.
Akademisyen Tezcan Durna ise “Ceza mahkemelerinde yargılanırken iddianamelerindeki en temel iddia imza attığımız bildirinin terör örgütünün dağ kadrosundan Bese Hozat tarafından hazırlandığı iddiasıydı. Bu süreçte Bese Hozat’ın kim olduğunu dahi bilmeyen imzacılar olduğunu biliyorum” diye konuştu.
Akademisyen Funda Şenol Cantek de, tek başına kurtuluş olmadığını söyleyerek, “İlk atıldığımızda, ‘Akademi bizimle sokağa yayıldı’ demiştim. Hakikaten sokakta siyaset yapmayı bilenler vardı, bilmeyenler olarak aktivizmi öğrenmiş olduk” şeklinde konuştu.