İnsan hakları savunucusu Aslı Saraç’a, beş yıl önce katıldığı eylem ve sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle “örgüt propagandası” suçlamasından açılan davada, eylem görüntülerinin incelenmesi için TRT’den bilirkişi raporu beklenecek.
2014-2018 yıllarında İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube yöneticisi olan Aslı Saraç’a, Ulaş Bayraktaroğlu’nun IŞİD ile savaşırken hayatını kaybetmesinin ardından 11 Mayıs 2017 tarihinde Yüksel Caddesi’nde yapılan basın açıklamasına katılması gerekçe gösterilerek dava açıldı.
Ancak Saraç, yalnızca bu eylemden suçlanmadı. Polislerin Saraç hakkında hazırladığı açık kaynak araştırma raporunda 2017 yılında Yüksel Caddesi’nde “İşimizi geri istiyoruz” eylemi yapan KHK’lı kamu emekçileri Semih Özakça ve Nuriye Gülmen’le ilgili paylaşım ve fotoğraflar da iddianamede suç unsuru olarak gösterildi.
İddianame savcısı, paylaşımların örgütlerin “şiddet, cebir ve tehdit içeren yöntemlerinin propagandasını yapmak olduğunu” amacıyla yapıldığını öne sürdü.
‘İnsanlık onurunu ve adaleti önceliyorum’
Saraç, Terörle Mücadele Kanunun (TMK) 7/2 kapsamında “örgüt propagandası” suçlamasıyla açılan davada bugün savunma verdi. 28. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada Saraç, suçlama konusu yapılan eylem tarihinde İHD yöneticisi olduğunu ve toplumsal olayları hak savunucusu olarak gözlemlediğini söyledi. Söz konusu dönemde IŞİD’in yaptığı katliamlara karşı dünyanın her yerinden bölgeye binlerce insan gittiğini söyleyen Saraç, “Ben bu kişileri tanımam ama katliamlara karşı büyük öfke duyuyorum. Benim için önemli olan insanlık katliamını durdurmaya çalışmalarıdır” dedi.
İnsan hakları savunucusu olarak yaşam hakkını öncelediğini belirten Saraç, “Nuriye ve Semih de KHK ile işlerinden atılan gencecik insanlardı. O dönem de İHD yöneticisiydim, gözümüzün önünde bedenlerini açlığa yatırdılar. Ben bir insan hakları savunucusuyum, benim için yaşam hakkı kutsaldır. Propaganda suçlamasını kabul etmiyorum. Benim ilkelerim vicdan, adalet, empati ve insanlık onurudur” diyerek beraatini talep etti.
Avukat: İddianame savcısı, TMK’da yapılan değişiklikten haberdar değil
Saraç’ın avukatı Alişan Şahin ise iddianamede yer alan usul hatalarına dikkat çekti. İddianame savcısının, Saraç’ın daha önceden beraat ettiği kesinleşmiş davaları da mükerrer olarak dosyaya sunduğunu söyleyen Şahin, “O zamanki soruşturma savcısı başkaydı. Aradan 5 yıl geçtikten sonra sayın savcı soruşturma açmış ve eski dosyaları kapamak için hızlıca iddianameler hazırlamış. Sayın savcı soruşturmaya özen gösterseydi TMK’da yapılan değişikliklerden haberdar olurdu” dedi.
Şahin, “Müvekkilimin saydığı ilkelere keşke bu ülkenin savcıları, hakimleri de sahip olsaydı ve bu dosya sizin önünüze gelmeseydi. Paylaşımlarda, iddianamede ceza için gerekçe olarak gösterilen ne cebir ne şiddet ne de bunları meşru gösterecek beyanlar var. Bunlar örgüt propagandasına delil olacak nitelikte deliller değildir. Aksine, bu paylaşımlar Anayasa ve AİHM kararlarına göre ifade özgürlüğü kapsamındadır” diyerek, emsal kararları mahkemeye sundu. Şahin, Saraç’ın duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti.
Tekin ve Fincancı’nın savcısından ayrı ayrı iddianameler
Dosyaya girecek yeni deliller neticesinde sanığa sorulacak sorular olabileceğini belirten mahkeme heyeti, Saraç’ın duruşmadan vareste tutulması talebini reddetti, yurt dışına çıkış yasağını ise kaldırmadı.
Mahkeme ayrıca, eylem gününde çekilen görüntülerin incelenmesi için TRT’den bilirkişi raporunun beklenmesine ve dosyanın esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için iddia makamına gönderilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 15 Haziran’da görülecek.
Saraç ve diğer katılımcılara eylemden beş yıl sonra benzer gerekçelerle ayrı ayrı iddianameler hazırlanmıştı. Aynı eylemden hareketle aralarında gazeteci ve belgeselcilerin bulunduğu kişilere de benzer iddianameler ile dava açan savcı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve belgesel yönetmeni Sibel Tekin hakkındaki iddianameleri de hazırlamıştı.