ODTÜ’deki onur yürüyüşüyle ilgili davanın ilk duruşmasında gözaltındaki 18 öğrenci ile bir akademisyene beraat kararı çıkmadı. Duruşmada ODTÜ’lüler ve avukatlar, onur yürüyüşlerinin vazgeçilmez hak olduğunu söylediler.
10 Mayıs’ta ODTÜ kampüsünde gerçekleştirilen 9.ODTÜ Onur Yürüyüşü kapsamında gözaltına alınan 18 öğrenci ile bir akademisyene açılan davanın ilk duruşması Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma öncesinde yapılacak basın açıklamasının polis tarafından engellenmesi büyük tepki çekti. Davaya destek vermek için adliyeye gelen CHP’li Sezgin Tanrıkulu, bu engeli kendisinin de yaşadığını belirtirken, Türkiye’de son beş yıldır onur yürüyüşlerinin yasaklandığına dikkat çekti. Toplantı, gösteri yapma, yürüyüş düzenleme hakkının anayasada güvence altına alınmasına karşın, bu hakkın adliye bahçelerinde bile korunamadığından yakınan Tanrıkulu, “Adliyelerde yüksek sesle konuşan, parmak sallayan polis müdürleri var. Bu saygısızlığı iktidardan aldıkları güçle yapıyorlar” şeklinde konuştu.
Duruşmayı AB Türkiye Delegasyonu temsilcileri ile çok sayıda Avrupalı diplomat da izledi. ODTÜ LGBTİ aktivistlerinin gözlemci olarak katıldığı duruşmada Ankara Barosu avukatları da hazır bulundu.
“Alışın, gitmiyoruz”
Duruşmada ilk olarak ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması’ndan Melike İrem Balkan’ın savunması dinlendi. Balkan, “Biz hayatımızın her noktasında eril düzenin ve nefretin etkilerini hissediyoruz; bedenimize, cinsiyetimize, kimi sevebileceğimize karar vermek isteyen bir toplumla mücadele ediyoruz. Türkiye'de biber gazı, plastik mermi ve orantısız güçle karşılaşan bizler, hala gururla ve korkusuzca sokağa çıkıp her gün yeniden 'Alışın, gitmiyoruz!' diyoruz” diye konuştu.
Onur yürüyüşünün hayatının her alanında baskıya, şiddete ve nefrete maruz kalan insanların dayanışma mücadelesinin parçası olduğunu anlatan Balkan, mahkeme heyetine “Baskılara boyun eğmeme, nefrete gülümseyerek karşılık vermektir. Bugün burada olduğum için, Onur Yürüyüşü'nde bulunduğum için mutluyum. Onur yürüyüşü yasaklanamaz" diye seslendi.
Stonewall, Gezi, ODTÜ
ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması'ndan Özgür Mehmet Gür de savunmasında kendisini “Bizler Stonewall'dan Gezi'ye, Gezi'den ODTÜ'ye özgürlük, eşitlik, var olma mücadelesi veren; toplumsal cinsiyet kalıplarına sığmayan LGBTİ+larız” diye tanıttı. Buna karşılık birçokları tarafından “Onursuz homolar, Lut kavminin onursuz torunları, sapkın LGBT’liler, şer odakları, iblisin uşakları” olarak anıldıklarından yakınan Gür, “Onur yürüyüşü hepimizin isyanıdır” dedi.
“Öğrencilerimle gurur duyuyorum”
Gözaltındaki akademisyen M.M. "Ben o gün eyleme katılmadım, ancak polis şiddetiyle karşı karşıya kalan öğrencilerimin can güvenliğini korumak için oradaydım. Öğrencilere yönelmiş polis grubunun önüne şiddeti önlemek için geçtim” dedi. Sonrasında polisin hakaretine ve şiddetine maruz kaldığını anlatan M.M., “Meslek onuruma aykırı bir şekilde kelepçe takıldı. ODTÜ’yü ODTÜ yapan öğrencileridir. Bugün öğrencilerimle burada olmaktan gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.
“Onur yürüyüşü yasal hak”
Duruşmada sanık avukatları iddianamenin iadesini, onur yürüyüşüne müdahale eden polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını ve öğrenciler ile akademisyenin beraatini istedi. Avukat Öykü İrem Aydın, “Onur yürüyüşü yasal haktır. Yürüyüş haklarını kullandığı için kimse yargılanamaz. Öğrencilerin barışçıl bir eylem yaptıları ortada” derken, avukat Mahmut Şeren “İnsanlar ifade özgürlüğünü kullanırken toplantı ve yürüyüş kanununa aykırı hareket etmezler” dedi.
Mahkeme, avukatların taleplerini reddederken davanın bir sonraki duruşmasının 12 Mart 2020’de yapılacağını duyurdu.
Rektörlük kararıyla gelen yasak
ODTÜ LGBTİ Kulübü’nün 10 Mayıs’ta düzenlediği 9. Onur Yürüyüşü’ne Rektör Verşan Kök ve Ankara Valiliği kararıyla polis müdahale etmiş, 22 kişi gözaltına alınmıştı. Henüz rektörlüğün kararına karşı yürüyüş başlamamışken tazyikli su, biber gazı ve plastik mermilerle gerçekleştirilen polis müdahalesinde gözaltına alınanlar, 18 öğrenci ve bir akademisyen, hakkında daha sonra ‘dağılmamakta ısrar ettikleri’ belirtilerek Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmekten dava açılmıştı.
Öğrencilerden biri için ayrıca, polis memurlarına “yapmış olduğu el hareketiyle sövmek” iddiasıyla üç aydan iki yıla kadar hapis cezası öngören “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaretten” ek bir suçlamada bulunulmuştu.