Image

KAOS GL

ODTÜ Onur Yürüyüşü’ne katılan herkes suçun oluşmadığı anlaşıldığından beraat etti. Bir kişi hakkında hakaretten para cezası verildi

Duruşmayı hak örgütlerinden, elçiliklerden ve basından çok sayıda kişi izledi. Kaos GL, 17 Mayıs, SPoD, GALADER, Kırmızı Şemsiye, Boğaziçi LGBTİ+, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, MLSA, Civil Rights Defenders, Hollanda, İsviçre, Norveç, ABD, Fransa, Danimarka, Belçika elçiliklerinden ve AB Türkiye Delegasyonu’ndan temsilciler duruşmadaydı.

Hak örgütleri ve elçiliklerin yanı sıra Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, İzmir Milletvekili Murat Çepni ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da duruşmayı takip etti.

“Ay beraat ver diyerek geldik”

Duruşma, kimlik tespitleri ile başladı. LGBTİ+ aktivistlerinin Avukatı Öykü Didem Aydın salonda bulunan sivil polis varsa kimlik tespitinde bulunulmasını ve salonda bulunan polis memurlarının çıkarılmasını talep etti. Hakimlik talebi kabul etti. Hakimin talebi üzerine üniformalı polisler salondan çıktı, Av. Aydın sivil polislerin de tespit edilerek çıkarılmasını istedi. Hakimin, "Sivil var mı bilmiyorum" demesi üzerine Av. Aydın salona dönerek "Sivil polis var mı?" diye sordu.

Polislerin salondan çıkmasından sonra Av. Aydın savunmasına başladı. “Biz buraya ay beraat ver diye geldik. İki yıldır devam eden bu davanın sonuçlanmasını bekliyoruz. Temel hak ve özgürlükler içerisinde yer alan Onur Yürüyüşü’ne dava açılması bir hak ihlali iken, bir başka hak ihlali daha yaşanmasın ve beraatle sonuçlansın istiyoruz” dedi.

Mahkeme, yargılanan herkesin suçun oluşmadığı anlaşıldığından beraatine karar verdi. Bir kişi hakkında hakaretten para cezası verildi. Hükmün açıklanması geriye bırakıldı.

“Ankara İdare Mahkemesi’nin kararı savcının gözünden mi kaçtı?”

Av. Aydın ardından mütalaaya ilişkin konuşmaya başladı. Savcılık mütalaasında beş öğrencinin beraati; 12 öğrenci ve bir öğretim görevlisinin ise “kanuna aykırı olan gösteri yürüyüşüne katıldıkları ve kolluk görevlilerince birçok uyarı ve zor kullanmaya rağmen dağılmadıkları” suçlamasıyla cezalandırılmaları talep ediliyor.

Ankara 7. İdare Mahkemesi’nin yasak kararının hukuka aykırı olduğuna karar verdiğini hatırlatan Av. Aydın, “Biz bu kararı dosyaya sunduk. Biz bu kararı dosyaya sunmuşken Ankara 7. İdare Mahkemesi’nin kararı savcılık mütalaasında gözden mi kaçtı” diye sordu.

“Polis, kampüste terör estirdi”

Mütalaanın kanuna aykırı olduğunu, Rektörün Vali’nin ünvanını gasp edip e-posta yasağı koyduğunu vurgulayan Av. Aydın şöyle devam etti:

“Kamu düzenini bozan kampüsü işgal eden polisler olmuştur. Kamu düzeninin müvekkillerimiz tarafından uzaktan ve yakından zedelenmesi bile söz konusu değilken bu mütalaa neden? Kolluk gücünün oraya gitmesi açık ve yakın tehdit olduğunu değil; kolluk kuvvetinin LGBTİQ+ haklarına ilişkin kötü niyetini gösteriyor. Kolluk görevlisi şenlik havasında geçecek onur yürüyüşüne saldırmış, deyim yerindeyse kampüste terör estirmiştir.”

Mahkemeye sundukları delilleri hatırlatan Av. Aydın, “Çok açık bir şekilde polisin ‘Biz sizin varlığınıza karşıyız’ dediği görülüyor” dedi.

Av. Aydın, müvekkillerinin daha önceki duruşmalardaki savunmalarını tek tek okuduktan sonra beraat talep ederek konuşmasını sonlandırdı. Av. Aydın’ın 10.10’da başlayan savunması 11.30’da sonlandı. Av. Aydın’ın ardından sanıklar, savunmalarında daha önceki beyanlarını tekrarladıklarını söyledi.

“Barışçıl toplantı için izin almak gerekmez”

Av. Mert Ekinci ise ODTÜ Onur Yürüyüşü’nde yaşananları hatırlatarak, “ODTÜ Rektörlüğü sanki barışçıl bir toplantının yapılması için izin gerekirmiş gibi davranmakta. 2911 sayılı kanun içinde de izin usulü yoktur. Karar hukuka aykırıdır. Bizim kanunumuzda bildirim usulü vardır ve bunun temel sebebi de barışçıl toplantı gerçekleştirecek kişilerin güvenliğinin devlet tarafından sağlanmasıdır” dedi.

İddianame ve mütalaanın polis fezlekesine göre hazırlanmasını eleştiren Av. Ekinci, “Bu yasak kararı mahkeme tarafından kaldırıldı ama kaldırılmasa da hukuka aykırıdır. Bu karara dayanarak gerçekleştirilen her türlü müdahale hukuka aykırıdır” diyerek şöyle devam etti:

“İddianameyi tersine çevirmemiz gerekir. Sanık kürsüsünde bulunan kişiler müşteki kürsüsünde bulunmalıdır aslında.”

Av. Mert Ekinci, Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi’nden giden gözlemcilerin de kampüse alınmadığını vurgulayarak, “Avukatların maruz bırakıldığı hak ihlallerini raporlamamız da engellendi” dedi.

“Polis, mahkemeleri kendi düşmanlığına alet ediyor”

Av. Erkan Çiftçi, “Yargılaması devam eden dosya hukuki bir dosya değil. Hukuki metinler hukuki gerekçeler içerir. Polis, mahkemeleri kendi düşmanlığına alet ediyor” diyerek savunmasına başladı. “Valilikler, özellikle toplumsal olaylar nezdinde iktidarın karakolu gibi çalışıyor” diyen Av. Çiftçi savunmasında öğrencilerin ifade ve toplanma özgürlüğünü hatırlattı:

“Beraat talep ederken esas talep ettiğimiz adalettir. Bir grubun ifade hürriyetini engelleyen silahlı kişilerin mahkemeye getirdiği grup yargılanıyor şu anda.”

“Bu dosyalar devletin LGBTİ+’lara tahammülsüzlüğünün bir sonucu”

Av. Candan Dumrul ise, 2911 sayılı kanundan bahsederek “Bu kanun kapsamında bir suçun oluşması mümkün değil. Polisin herhangi bir eylemi kendi kendine kanuna aykırı ilan ederek müdahale etmesi kabul edilemez. Burada söz konusu eylemin barışçıl niteliği kolluk kuvveti tarafından etkilenmiştir” ifadelerini kullandı.

Av. Hazal Aydın, “Bu dosyalar devletin ve hükümetin LGBTİ+’lara tahammülsüzlüğünün bir sonucu. Yıllarda ben de onur yürüyüşlerine katıldım. Barışçıl buluşmalardı. Ancak kolluğun hukuka aykırı davranması ile bu dosyalar açılmaya başladı” dedi.

“Rektör, yetkisini kötüye kullandı”

Yargılanan LGBTİ+ aktivistlerinden Melike Balkan, bu süreçte 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na hakim olduklarını hatırlatarak savunmasına başladı. Yürüyüşün yasak olmadığını İdare Mahkemesi kararıyla gördüklerini belirten Balkan, “Yürüyüşü yasaklama yetkisi olan Rektör, yasak kararını Valilik kararına dayandırmıştı. Ancak ortada hukuka uygun bir Valilik kararı yoktu. Rektör, yetkisini kötüye kullandı” dedi.

Türk Hükümeti’nin Birleşmiş Milletler bağımsız uzmanlarına verdiği yanıtta da Valilik yasağı olmadığını belirttiğini hatırlatan Balkan savunmasına şöyle devam etti:

“Kimse hangi zamanlarda, nasıl, kimseye karşı fiziksel şiddet uygulandığını bilmiyor. Biz de bilmiyoruz çünkü polis videoları eksik. Bizim delillere ulaşmamız engelleniyor. Görüntüleri ham ve eksiksiz haliyle dava başından beri istememize rağmen karar beklediğimiz bu gün görüntüler hâlâ yok.”

“Bu kadar polis şiddetine uğramış insanların iki yıl boyunca yargılanması en büyük hak ihlalidir. İki yıldır insanların hayatlarında belirsizlik var. Burada şiddet uyguladığını ismiyle bildiğimiz, mahkemeye ilettiğimiz polisler yargılanmıyor; demokratik hakkını kullanan insanlar yargılanıyor.”

“Ben ODTÜ Onur Yürüyüşü’ne katıldım ve yürüyüşü düzenledim. Bundan da gurur duyuyorum. Eğer bu yürüyüşe katılmak suçsa evet ben bu suçu işledim. Ama ortada hiçbir şekilde bir suç yok!”

“Buradayım, alışsınlar, gitmeyeceğim!”

Balkan’ın ardından Özgür Gür, “Ben bu dava başladığında öğrenciydim, bayağıdır öğrenci değilim. Ben bu ülkede polisin şiddetine, hükümetin nefretine maruz kalmış milyonlarca kişiden biriyim” dedi ve ekledi:

“ODTÜ Onur Yürüyüşü’nde de sonrasında ben nasıl yalnız hissetmediysem, liseli lubunyalar ve üniversiteli lubunyalar kendisini yalnız hissetmesin diye mücadele ediyorum. Yalnızca bu dava değil; daha geçen gün polis memuru tarafından öldürülen Hande Buse Şeker’in davası vardı. Boğaziçi’ndeki arkadaşlarımız yargılanıyor. Buradayım, alışsınlar, gitmeyeceğim!”

Gür, savunması sırasında kendilerine saldıran polislerin salonda olduğunu da söyledi. Bir polisin “devlet benim” dediğini hatırlatan Gür, “Bu devlet benim devletim değil mi? Bayram Sokak’ta evleri mühürlenen seks işçisi trans kadınların devleti değil mi” diye sordu ve şöyle devam etti:

“Bize saldıranlar bu kürsüde yargılanacak”

“Birileri bizim var olmadığımızı, sözde bizim diye ifade ettikleri kültürde LGBTİ+’ların olmadığını iddia ediyor. LGBTİ+’lar her zaman, her kültürde, her yerde vardır. Bakın buradayız. Sokaklarda, işyerlerinde, tezgahlarda, emeğin görünmez kılındığı evlerde varız. Onur Yürüyüşü benim hakkım, LGBTİ+’ların hakkı. Ben Onur Yürüyüşü’nde bulunmaktan gurur duyuyorum. Bir gün bu suç olarak ifade edilse de ben tekrar aynı cümleleri söyleyeceğim. Bundan belki üç belki beş yıl sonra insanlar neyle yargılandığımıza inanamayacaklar. Hatta bize saldıranlar bu kürsüde yargılanacak.”

“Ceza yargılamasında her karar topluma bir mesaj verir”

Av. Mahmut Şeren ise, bilirkişi raporunda emniyet görevlisinin itiraflarının yer aldığını söyleyerek, “İkaza başlamak için süre veriyor ancak ikaz etmeden gözaltı yapıyor. Bunu da söylüyor” dedi. Av. Şeren, beraat kararının delil yetersizliğinden verilmemesi gerektiğini belirterek, “Ceza yargılamasında her karar topluma bir mesaj verir. Buradan ceza çıkarsa bazı insanlar barışçıl gösteriye katıldığı için ceza alacak, bazıları polisin işkencesine ses çıkardığı için ceza alacak, bazıları işkenceyi kaydettiği için ceza alacak. Ben yıllardır onur yürüyüşü davalarına katıldım. İlk beraat veren siz olmayacaksınız ama ceza verirseniz bu kadar insana ceza veren ilk siz olacaksınız” ifadelerini kullandı.