Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği'ne (TTM) yönelik açılan "yokluğun tespiti" davasında mahkeme geçen ay davanın reddine karar verdi. Ancak, derneğe yönelik “derneğin feshi” davası sürüyor. Peki, ne oldu da dernek bir anda hedef haline geldi?
Derneğin avukatları Sevgi Kalan ve Buse Karataş, MLSA’ya anlattı.
“Dernek Haziran 2021’den itibaren Özlem Doğan’ın sosyal medya hesabındaki paylaşımları ve Milat Gazetesi’ndeki yazıları başta olmak üzere sosyal medya paylaşımları ve haberlerinin yayımlanmasıyla hedef haline getirildi” diyerek söze başlıyor Kalan.
Kalan’ın bahsettiği, Milat gazetesinde manşetten yayınlanan yazılarda derneğin “çocuklar için cinsellik atölyesi” gibi faaliyetleri, KAOS GL ile ortak yürüttüğü projeler, “LGBTİ ve PKK propagandası yaptığı” olarak gösteriliyordu.
Kalan, “Bu paylaşım ve haberlerde TTM’nin faaliyetleri gerçek dışı beyanlarla çarptırıldı, nefret içerikli ifadeler sıklıkla kullanıldı. Dernek üyeleri ve faaliyetlerine katılan kişilerin isimleri açıkça hedef gösterildi, bu kişiler tehdit mesajları aldı.”
Bu paylaşımların ardından dernek Haziran ve Eylül 2021 tarihleri arasında çok sayıda denetimden geçti.
Denetim raporları davayla ortaya çıktı
TTM’nin Temmuz- Ağustos 2021 tarihleri arasında geçirdiği denetim, geçmişe dönük olarak beş yıllık faaliyetlerin incelenmesi kapsadı. Bu denetim sonucunda düzenlenen rapor ise TTM aleyhine açılan fesih davasıyla ortaya çıktı. Söz konusu raporda, derneğin kanuna aykırı faaliyetlerde bulunduğu için “feshi ve faaliyetten alıkonulmasına ilişkin inceleme yapılması gerektiği” ifade ediliyordu. Raporun ardından İstanbul Cumhuriyet Başsacılığına yapılan bildirimle, 18 Mayıs 2022’de “derneğin feshi” davası başlamış oldu.
İkinci dava olan “yokluğun tespiti davası” ise Eylül 2021’deki denetime dair raporun ardından açıldı. Buna göre “TTM’nin esasen Bilgi Üniversitesi tarafından yürütülen bir proje ile kurulduğu ve bu proje bittikten sonra TTM’nin kuruluş amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiği” öne sürülüyordu. Ardından İstanbul Valiliği başvurusuyla, “derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespiti” talepli dava 14 Nisan 2022’de başladı.
Avukat Karataş “Denetim raporları, esasen yapılan denetimin sonucunda düzenlenmelerine rağmen bunları ancak açılan davalarla birlikte öğrenebildik” diyor. Karataş, “yokluğun tespiti” davasının, TTM tüzüğünde yer alan amaçlara bakıldığında güncel ve devam eden amaçlar olduğu ve derneğin faaliyetlerinin de bunlara yönelik olduğu için “son derece temelsiz” olduğunu söylüyor.
İki davanın birlikte açılması “tutarsız”
Benzer şekilde Avukat Kalan da “fesih davasına” ilişkin, “Derneğin kanuna aykırı faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin iddialar bakımından ise fesih sonucuna ulaşılabilecek hukuki hiçbir değerlendirme yok” diyor.
Kalan, rapordaki “kanuna ve ahlaka aykırılık”, “suç teşkil eden eylemlerde bulunma” gibi tespit ve sıralanan kanun maddelerinin “TTM açısından hukuken hiçbir karşılığı olmadığını” ifade ediyor.
Kalan ayrıca, hem “fesih” hem de “yokluğun tespiti” davası açılmasının “tutarsız” olduğunu da ekliyor.
“Yıldırma davaları”
“TTM’nin hedef gösterilmesi, denetimler, yöneticilerine açılan davalar ve kapatılması talebiyle açılan iki davanın olduğu süreç yalnızca TTM üzerinde değil; genel olarak Türkiye’de sivil toplumu daraltıcı etkiler yarattı” diyen Avukat Karataş, bu sürecin sivil toplum alanında çalışan kişi ve kurumlar üzerinde “caydırıcı etki yarattığının” altını çiziyor.
TTM’ye yönelik yargılamaların başlaması ve sonraki sürecin “Kamusal Katılıma Karşı Stratejik Dava” olarak nitelenen dava türünün de tipik bir örneği olduğunu belirten Karataş, “Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu belgelerinde bu dava tipinin kamusal katılımı bir bütün olan etkilediği, hak savunuculuğunun dava ve yaptırımlarla engellendiği belirtilerek bu tip davalar yıldırma davaları olarak nitelendirilmiştir” diyor.
Davanın örgütlenme özgürlüğüne de açık bir müdahale olduğunu söyleyen Avukat Kalan ise uyarıyor: “Derneğin feshine karar verilmesi yani başka bir deyişle derneğin kapatılması, derneğin örgütlenme özgürlüğüne ölçüsüz ve öngörülemez bir müdahalenin kalıcı bir hale getirilmesine neden olacaktır.”