Görsel
yavic_cicek.jpg

MLSA

Geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Dr. Rümeysa Berin Şen’in ölümüne ilişkin 25 Ekim 2021 tarihinde Van’da yapılmak istenen basın açıklamasına katıldıkları gerekçesiyle haklarında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlamasıyla dava açılan Van-Hakkari Tabip Odası önceki dönem Başkanı Dr. Hüseyin Yaviç ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Temsilcisi Sevim Çiçek bugün hakim karşısına çıktı. Savunmaların ardından dosyada yer alan kamera görüntülerinin bilirkişi tarafından detaylı incelenmesi için dava 18 Ekim’e ertelendi.  

Ankara’nın Çankaya ilçesinde 36 saat süren nöbetin ardından evine giderken meydana gelen trafik kazasında yaşamını yitiren doktor Rümeysa Berin Şen’in ölümü ile ilgili 25 Ekim 2021 tarihinde kentteki sağlık çalışanları ve STK temsilcileri Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaşı Hastanesi önünde açıklama yapmak istemişti. Valiliğin 2016 yılında ilan ettiği ve o tarihten itibaren devam ettirdiği eylem ve etkinlik yasağı gerekçe gösterilerek  basın açıklamasına müdahale edilmiş, müdahalede Van-Hakkari Tabip Odası önceki dönem  başkanı Hüseyin Yaviç ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Temsilcisi Sevim Çiçek gözaltına alınmıştı. Aynı gün serbest bırakılan insan hakları savunucuları Yaviç ve Çiçek hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlamasıyla dava açıldı. Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede kentte 6 yıla yakın süredir devam eden eylem ve etkinlik yasaklarına yer verilerek basın açıklamasının izinsiz gerçekleştirildiği iddia edildi. İddianamede Van -Hakkari Tabip Odası’nın sosyal medya hesaplarından basın açıklamasını duyurması da suç unsuru olarak değerlendirildi. 

Yaviç ve Çiçek hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün görüldü. Van 4. Asliye Mahkemesi’nde görülen duruşmada Yaviç, Çiçek ve avukatlar Dilan Kunt Ayan, Ümit Avcı , Hamza Çiftçi, Gulan Çağın Kaleli, Hülya Yıldırım, Abdullah Polat Yamaner, Helin Özgökçe ile Van Barosu Başkanı Zülküf Uçar hazır bulundu. Aralarında Van- Hakkari Tabipler Odası , Eğitim- Sen Van Şubesi, Van Çev-Der, TTB Merkez Konseyi Üyeleri, Diyarbakır Tabip Odası, Özgürlük için Hukukçular Derneği Van Şubesi ve İnsan Hakları Derneği Van Şubesi temsilcileri ile Barış Akademisyeni Nilgün Toker ve TİHV genel sekreteri Coşkun Üsterci’nin de olduğu birçok kişi destek amacıyla duruşmaya katıldı. 

Duruşmada ilk olarak söz alan avukat Dilan Kunt Ayan, kimlik tespitlerine geçilmeden  müvekkillerinin hak savunucusu olduğunu söyleyip beraat edilmelerini talep etti. 

Kimlik tespiti yapıldıktan sonra söz alan Hüseyin Yaviç, “Anayasanın 135. maddesinde kamu kurumu niteliğindeki sivil toplum örgütlerinin görev ve yetkileri net olarak ifade edilmiştir. TTB’nin çağrısı üzerine 25 Ekim 2021 tarihinde yurt genelinde trafik kazasında hayatını kaybeden bir meslektaşımızı anmak için böyle bir eylem yapıldı. Aslında bu çöken sağlık sisteminin bir sonucu olarak yaşanan bir cinayettir.” dedi. Savunmasına devam eden Yaviç, Anayasa’nın 34. maddesinde önceden izin ve bildirme zorunluluğu olmadan düşünce ve fikirlerin ifade edilmesinin garanti altına alındığını vurguladı.  

İfade özgürlüğünden dolayı yargılanıyor olmalarını utanç verici olarak değerlendiren Yaviç, “Pandemi sürecinde  sağlık çalışanları alkışlanıyordu. Şimdi bir sağlık çalışanı olarak hakkımızda böyle bir iddianame hazırlanmış. Ayrıca hayatını kaybeden meslektaşımızın ismi de iddianamede yer almamıştır. Bu da bir eleştiridir.” diye konuştu. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılabilmesinin kolay hale getirilmesi gerektiğini belirten Yaviç, şöyle konuştu: “Bu kürsüde şu an bizim değil, 2016 yılından beri kentteki yasakları sürdüren zihniyetin olması lazımdı. Bu kentte 2016 yılından beri bir sıkıyönetim var ancak tek taraflı olarak uygulanıyor. Yasak, muhalif kesimlere uygulanırken iktidara yakın kurum ve insanlara izin veriliyor hatta yeri geldiğinde kimi insanları siyasi partilerin önüne götürerek partileri taşlatıyorlar.”

Çiçek: ‘Suç işlemedik, anayasal hakkımızı kullandık’

Yargılanıyor olmalarının suçlama maddesine nasıl sığdırıldığını anlamadıklarını belirten Sevim Çiçek, “5.5 yıldır kentte anayasa yok sayılarak valilik tarafından bir hak kaldırılmış durumda. Anayasaya aykırı bu karara dayanarak gözaltına alınmamız ve burada yargılanıyor olmamız ilginç. Suç işlemedik, anayasal hakkımızı kullandık. Valiliğin yasak kararı hukuksuzdur, Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır.” dedi.

Kentte yıllardır devam eylem ve etkinlik yasaklarına da vurgu yapan Çiçek “STK ve vatandaşlar en temel haklarını kullanamıyor, kullanmak istediklerinde ise kolluğun orantısız müdahalesine maruz kalıyor. Hatta yurttaşlara bu hakkı kullandırmamak için ısrar ediliyor.  Bir hakkı kullanmak isteyen insanlara yapılan müdahale aslında bir suçtur. Her yerde kullanılan bir haktır bu. Burada yargılanan biz değiliz; ifade ve düşünce özgürlüğü yargılanıyor.” dedi.

Sanık savunmalarının ardından avukatlardan Dilan Ayan Kunt söz aldı ve şunları söyledi: “36 saat nöbet tuttuktan sonra geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden bir sağlık çalışanı için Türkiye’nin her yerinde aynı metin ve afişle bir açıklama yapılmak istendi. Fakat Van’da süren yasaklar nedeniyle güvenlik güçleri müdahale etmiş. Valilik yasakları bu yargılamaya gerekçe gösterilemez. Hak savunucularına ‘sopamız elimizde bu işi yapamazsınız’ deniliyor. ‘Asistan doktorlar köle değildir’ yazılı pankarta bomba muamelesi gösterilmiş. Herkes izin almadan fikirlerini ifade edebilir. Yargılanan bu kişiler, tüm hayatlarını hak savunuculuğuna adamış kişiler.”

Mahkemenin verdiği on dakikalık aranın ardından savunmasına başlayan avukat Ümit Avcı, dosyaya ilişkin usulü itirazda bulunarak adil yargılamanın temin edilmesini ve tüm beyanlarının tutanağa geçirilmesi gerektiğini ifade etti.

Avcı: ‘İnsan düşüncesini ifade eder, bu insan doğasında var’

Avcı, “Yargılama konusu edilen anayasal haklar var. Örgütlenme, düşünce hürriyeti gibi haklar anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Bunlar bir makamın keyfine bırakılamaz. Türkiye’de düşünce özgürlüğü mutlak bir şekilde tarif edilmiş. İnsan düşüncesini ifade eder, bu insan doğasında var.” dedi. Savunmasına devam eden Avcı, “Meslek örgütü temsilcileri, kendi meslektaşının nöbetten çıkıp eve giderken bir trafik kazasında hayatını kaybetmesine dikkat çekmek ve kamuoyunda bir duyarlılık oluşturmak istenmiştir. Talep bu. Doktor köle değil, robot değil denmiştir. İnsani talepler dile getirilmiş yani. Anayasa’nın 135. maddesinde bu mesleki dayanışma konusu açıkça yer almıştır. Buna dönük yürüyüş veya basın açıklamaları anayasal faaliyetler çerçevesinde ele alınmalı. Burada herhangi genel bir kısıtlama yok. Yasaklama kararının dayandığı kısıtlamaların hiçbiri bu basın açıklamasında mevcut değil.” dedi.

“İddianamenin iade edilmesi gerekiyordu”

“Valilik anayasanın üstünde değildir. Hakkın kötüye kullanıp kullanılmayacağını denetleyecek mevki de yine valilik değil yargıdır.” diyerek sözlerine devam eden Avcı, anayasanın tanınmadığını, keyfi uygulamaların yapıldığını dile getirerek suç unsurunun olmadığını savundu. Avcı, müvekkili Yavic’in gözaltına alındığı esnada darp edildiğini bu konuda savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını ancak savcılığın takipsizlik kararı verdiğini belirtti. Avcı, iddianamenin iade edilmesi gerektiğini, davanın hukuka aykırı olduğunu sözlerine ekleyerek müvekkillerinin beraatini talep etti. 

Van Barosu Başkanı Uçar: ‘Burada yargılanan Türkiye Cumhuriyeti anayasasıdır’

“Hukuk devletinde yaşıyorsak ve tüm yasaların üstünde bir anayasa varsa buna uyulması lazım. Eksik olmasına rağmen mevcut haliyle uygulanması elzemdir.” sözleriyle savunmasına başlayan Van Barosu Başkanı Zülküf Uçar, baro olarak defalarca yasakların iptali için başvuru yaptıklarını, Anayasa Mahkemesi’ne de başvuruda bulunacaklarını söyledi.

Av. Çiftçi: ‘Olayın özü iddianamede olduğu gibi değil’

Savunmalarla devam eden davada konuşan avukat Hamza Çiftçi ise şunları söyledi: “İddianamede valiliğin yasaklamasına yer verilmiş. Olayın özü iddianamede olduğu gibi değil. Maddi gerçeği görmek ve tartışmak lazım. O zaman bu yasakları konuşmamız gerekiyor. Anayasaya uygun bir yasaksa ve bu yasağa uyulmadıysa yargılanma elbette olabilir ancak yasaklar yasal değilse bu yasakları koyanlar yargılanmalı. Yasak kararı,  dayandığı yasağa aykırıdır. Valiliğe böyle bir yetki verilmemiş. İddia kabul edilebilir bir iddia değildir.”

İddianamede usul eksikliklerinin olduğunu söyleyen avukat Abdullah Polat Yamaner, müvekkillerinin ne şekilde suç işlediğine dair herhangi bir detayın da olmadığını ifade etti ve müvekkillerinin beraatini talep etti. 

İddia makamının dosyadaki eksik hususların giderilmesini talep etmesine avukatlar eksik husus olmadığı şeklinde cevap verdi. Kovuşturmanın sürüncemede bırakılmaması için esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak üzere dosyanın savcılığa tebliğ edilmesini istedi. Avukatların talebini reddeden mahkeme, dosyada bulunan kamera görüntülerinin ayrıntılı çözümü için görüntülerin bilirkişi tarafından incelenmesine karar vererek davayı, 18 Ekim’e erteledi.