Görsel

EVRENSEL

Kürtlere yönelik geçtiğimiz günlerde artan ırkçı saldırılara karşı etkin soruşturma yürütülmesi talebiyle açıklama yapan 15 bölge barosunu Yeni Şafak gazetesi attığı manşetle hedef gösterdi. Baroların hedef gösterilmesine dair Evrensel’e konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, yaşanan hak ihlallerine yönelik tespitlerinin iktidarı ve ona yakın basın yayın organlarını rahatsız ettiğini ifade ederek, barolara yönelik kullanılan dilin tehlikeli olduğunu söyledi. Eren, baroların hedef gösterilerek kriminalize edilmek istenildiğini ifade etti.

"İKTİDARIN YAPTIĞI HER ŞEYİ OLUMLAMAMIZI İSTİYORLAR"

Türkiye’deki birçok baronun hedef gösterilen 15 baroyu destek amacıyla açıklama yaptığını söyleyen Eren, “Ülke olarak bu tür manşetlerle bir yere varamayız, bu tarz manşetler toplumsal birlikteliğe, bir arada yaşama kültürüne zarar veren manşetlerdir. Bir kez daha bu tehlikeli hedef gösterici ve tetikçi anlayışa sahip manşeti atan basın organını kınadığımı belirtmek isterim. Biz barolar her zaman toplumsal barış açısından her türlü yanlış uygulamaya karşı ses çıkaran kurumlarız. Bugün bu basın kuruluşunun kullandığı dile baktığımız zaman özünde baroların tarafsız duruşuna yönelik bir eleştiri ya da hedef gösterme amacı taşıyor. Şunu istiyorlar, son zamanlarda her yerde iktidarın her türlü faaliyetini ya da toplumun gerçek sorun alanlarına değinmeden her şeyi olumlama gibi bir beklenti var. Her şeyi iktidarın bakış açısından değerlendirip iktidarı eleştirmeyin denilmek isteniyor” dedi.

"OLAY YAŞANMAMIŞ GİBİ YAPMAK HABERCİLİKLE ÖRTÜŞMEZ"

Türkiye’de son 4-5 yıldır sivil topluma yönelik bir baskının olduğuna dikkat çeken Eren, “Sanki böyle bir olay yaşanmamış gibi göstermeye çalışmak habercilikle örtüşmez. Biz olaya ilişkin baro olarak ifade tutanaklarına ulaştık, avukatlarla konuştuk, mağdurlarla görüştük. Görüşmeler doğrultusunda yaşanan olayın özünde farklı adli meseleler var ama şiddetin oluşumu kitlesel bir saldırıya dönüşmesinin altında bu kişilerin etnik kimliği var. Kürt kimliği olmasa bu kadar rahat ve saldırgan bir tutum içerisinde olmazdılar. Saldırının salt bir adli vaka olmadığını bu saldırıların derecesini ya da rahatlığını sağlayan mağdurların kimliği olduğuna vurgu yaptık. Düşünün Afyon’da, Ankara’da ve Konya’da sanki sistematik bir saldırı varmış zemini doğurdu. Bizde bu saldırıların devamı gelmesin diye bu açıklamaları yaptık tedbirlerin ve önlemlerin alınmasını istedik. İktidardan da önlem ve tedbirler alınmasını, kolluktan da önleyici tedbirleri alınmasını istedik. Yargıdan da objektif bir soruşturma talebin bulunduk. Ama ne oldu bizim taleplerimiz çok farklı yerlere çekilmek istendi” dedi.

"BİRÇOK SORUNUN TEMELİNDE KÜRT MESELESİ VAR"

Ülkenin en ağır sorununun Kürt meselesi olduğunu belirten Eren, “Bu ülkede hâlâ kangrenleşmiş birçok sorunun temelinde yine Kürt meselesi vardır. Siz bu meseleye salt güvenlikçi politikalarla bakarsanız sorunun çözümünden uzaklaşmış olursunuz. Kürt meselesinden kaynaklı bağlı birçok hak ihlali yaşanıyor. Bu hak ihlallerinin karşısında duran barolar oldu. Sadece devlete yönelik değil şiddet kimden gelirse gelsin… Biz Diyarbakır Barosu olarak her zaman şiddetin karşısında durduk. Her zaman insan haklarını önceledik ve hep hukukun üstünlüğünü savunduk. Hak ihlalleri gelişince de barolar ister istemez tespit, raporlama yapıyor ve buna karşı tepkisini ortaya koyuyor. Yaşananları görmezden gelen bir anlayış var ama biz barolar olarak bunu kabul edemeyiz. Bu durum baroların avukatlık kanunundan kaynaklı bir görev ve sorumluluğu aynı zamanda. Saldırıların olduğu bu zeminde olumlu bir dil yansımazsa iktidardan ve diğer siyasi partilerden toplumda bu tür kutuplaşmalar daha da derinleşir ve benzer saldırılar da maalesef artar. Bu tarz vakalara ilişkin yargının da etkin ve hızlı bir soruşturma ile gerekli cezai soruşturmaları tamamlanıp cezai müeyyideleri uygulaması gerek. Bu şeklide saldırılara yönelik ciddi bir caydırıcı rol yaratır ama en önemlisi de basının bu tür manşetleri sorunları ya da olayların provoke edici dilden vazgeçmesidir” dedi.