Image

BİRGÜN

Ankara Kadın Platformu'nun İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme tartışmalarına karşı yaptığı eylemden dolayı 33 kadın hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün görüldü. Ankara 28’inci Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ve 19 avukatın savunma yaptığı dava 23 Mart'a ertelendi. Mahkeme Başkanı duruşmaya katılamayan sanıklar için ek süre verirken, Ankara Emniyeti'nin elinde olan eylem görüntülerinin kronolojik bir şekilde incelenmesi için bilirkişi atanmasını istedi. Kadınlar duruşma sonrasında adiye koridorlarında yürüyüş yaparak "Susmuyoruz korkmuyoruz, itaat etmiyoruz. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz" sloganları attı.

Dava dosyasında taraf olmadıkları halde duruşma salonunda bulunan polisler, avukatların talebi üzerine duruşma salonundan çıkarıldı.

İddianamede Ankara Kadın Platformu'nun yasal olmadığı ifadesine avukat Sinejan Kut, “Bu illegalize etme çabalarıdır. Ankara Kadın Platformu'nun içinde siyasetçiler de var. Kadına yönelik şiddete karşı kadınların yan yana mücadele etme ihtiyacından doğarak bir araya gelen kadınlardan oluşan bir oluşumdur. Resmi bir oluşumdur” dedi.

YARGILANMASI GEREKEN MÜVEKİLLER DEĞİL

Duruşmada konuşan avukat Süheyla Oğuz, “Henüz eylem başlamadan ‘Tanıdık dört kadın gördük bunlar kesin eyleme gidiyorlar’ diyerek müvekkiller gözaltına alınıyor. Kanunun neresinde var bu? Burada yargılanması gereken müvekkillerim değildir” dedi. Duruşmada savunma yapan kadınlar ise İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini ifade ederek, “Şiddete karşı mücadele bizim eşitlik ve özgürlük mücadelemizdir” dedi.

KAÇIRILIP TECAVÜZE MARUZ BIRAKILDIM

Sanıklardan Demokratik Halk Partisi Kadın Kolları Yöneticisi Gülbahar Gündüz, eylem başlamadan ablukaya alındıklarını söyledi. Yıllar önce devlet şiddetine maruz bırakıldığını söyleyen Gündüz, "Yıllar önce devlet tarafından şiddete maruz bırakılan bir kadın olarak burada bulunuyorum. Kaçırılıp, tecavüze maruz kalıp ardından bir otobana atılan bir kadın olarak buradayım. Ve yıllar sonra da burada İstanbul Sözleşmesi'ni savunduğum için kadınlarla birlikte yargılanıyorum" dedi.

NADİRA'NIN ŞÜPHELİSİ MECLİSTE

İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceklerini söyleyen sanık Aysun Gençtanır, "Biz sadece kadın olduğumuz için katlediliyoruz. Devlet şiddeti koruma yükümlülüğünü yerine getiremiyor. Nadira Kadirova’nın şüphelisi Meclis’te milletvekili. Faili meçhul kadın cinayetiyle karşı karşıya kalıyoruz. Göçmen bir çocuk çalışırken ölebiliyor. Sermaye bu çocuğu çalıştırabiliyor ama devlet onları korumuyor" dedi.

BURSUM KESİLDİ

Eyleme katılan sanıklardan Zelal Su Değirmenci ise eylem günü darp edilerek gözaltına alındığını kaydederek, "Koronavirus tedbirlerine uymadığımız söyleniyor ama dört kişilik gözaltı aracına yedi kişi darp edilerek bindirildik. Olaydan altı gün sonra KYK bursumun kesildiğini öğrendim. Bir öğrenci olarak tek gelirim KYK bursumdu ve mağdur edildim" diye konuştu.

ERİL YARGI

Trajikomik bir yargılanma yaşandığını söyleyen sanık Arzu Kurt savunmasını şöyle yaptı:

"Eril bir yargılamayla karşı karşıyayız. Her birimizin darp raporu var. Bunlar hakkında suç duyurusunda bulunulmalıydı. Savcı iki satırlık iddianame yerine bunlar hakkında suç duyurusunda bulunmalıydı. Ben işkenceyle gözaltına alamayacaklarını söylesem de ‘alırız’ dediler. Suç duyurumuz da takipsizlikle sonuçlandı. Kolluk kuvvetlerinin işkencesi hiçbir yerde kabul edilemez. Biz İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlar olarak yargılanıyoruz. Barışçıl gösteri hakkımı engelleyecek bir davranışta bulunmadım ama darp edildim ve yargılanıyorum."