Arka Plan
2016 yılında kurulan Göz İzleme Derneği’nin amacı, zorunlu göçe tabi tutulan insan kitleleri arasında etkin bir sosyal dayanışma geliştirmek ve göç mağdurlarının insanca yaşama yönelik taleplerini yükseltmek. 3 Haziran 2022’de, derneğin eski ve yeni yöneticileriyle üyelerinin evlerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın terör örgütü üyeliği şüphesiyle başlattığı soruşturma neticesinde şafak baskını yapılarak 22 kişi gözaltına alındı. Haklarında 24 saatlik avukat görüş yasağı ve dosyaya erişimin kısıtlanması kararı alındı. Sekiz günlük gözaltı uygulaması boyunca dosyadaki delilleri inceleyemeyen avukatları, savcıyla yaptıkları görüşmede soruşturmanın MASAK raporuna dayandığını öğrendi. Gözaltı süresinin sonunda, 11 Haziran 2022 günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı şüphelilerin 21’i hakkında tutuklama tedbiri uygulanmasını talep etti ve 4. ve 8. Sulh Ceza hakimlikleri tarafından 16 kişi hakkında tutuklama kararı verildi. İddianame hazırlanana kadar dosyayla ilgili kısıtlama kararı devam etti. 1 Eylül 2022'de iddianame hazırlandı ve 16 Eylül 2022'de şüphelilerin örgüt üyeliğinden cezalandırılması talepli dava açıldı. Ayrıca aynı savcılık tarafından davaname hazırlanarak derneğin kapatılması Asliye Hukuk Mahkemesi’nden talep edildi. 22 kişinin yargılanmasına 13-14-15 Aralık 2022 tarihinde, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Davanın ilk duruşmasından önce sanık avukatları, duruşmanın Çağlayan Adliyesi’nin büyük salonunda görülmesini talep ettiyse de bu talep söz konusu salonun dolu olması nedeniyle reddedildi.
13 Aralık 2022 Salı, 1. Gün – İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu
Saat 10:00 itibariyle sanık avukatları, tutuksuz yargılanan sanıklar, sanık aileleri ile kurum temsilcileri, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi, 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonuna alındı.
Duruşma salonu küçük olduğundan izleyicilerin büyük kısmı salona giremedi, koridorda kaldı.
Duruşma salonunda avukatların tutuklu müvekkilleri ile görüşmesinin engellenmeye çalışıldığı görüldü.
Önce sadece kadın sanıklar getirilmişti. Erkek sanıkların da getirilmesinin ardından duruşma 11:15’te başladı.
Mahkeme Başkanı eldeki imkanların kısıtlı, büyük salonların dolu olması ve SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) kaydı olanağı tanımaması nedeniyle duruşmanın bu salonda görüleceğini belirtti.
Ayrıca duruşmanın kamuya açık olduğunu hatırlatarak, dışarıda kalanların da izlemesi için salon kapılarını açtırdı.
Taraf yoklamaları yapıldı ve duruşma tutanağına işlendi. İddianame kabul kararının okunduğu yazıldı.
SEGBİS ile bir sanığın bağlandığı görüldü.
Sanıklardan Kamile Kandal’ın savunması ile başlanacağı söylendi.
Av. Ahmet Baran Çelik, yazılı bildirimde de bulunan Front Line Defenders’ın davayı takip için Cansu Pişkin’i görevlendirdiğini belirtti. Ardından iddianameye ilişkin değerlendirmede bulunmak istediklerini ifade etti.
Av. Ahmet Baran Çelik: Dosyanın kısıtlı kalmış olması ve soruşturma aşamasında dosyadan uzak kalmamız ve ciddi hataların yapılmış olması, derneğin kuruluşu dahi yanlış yazılmış, 2019 yılında derneğin beyanname vermediğine ilişkin örneğin hata var. Yeri geldiğinde sanıklar için düzelteceğiz. Dosyaya girmemesi gereken bilgiler var. Suçlama konusu olmayan telefon görüşmesi ve para göndermeleri var. Mesela kardeşine gönderilen para iddianamede yer almış, bunlara şimdi değinmiyoruz. İki husus var; soruşturma usulüne uygun yönetilmedi. Kısıtlama kararı vardı, daha gözaltı sürecinde basına servis edildi. Daha mahkeme iddianame kabul etmeden basından aldık iddianameyi. Burada bir art niyet var, karalama kampanyası yürütüldü ve sanıklar için güven zedelenmesine neden oldu. Bunun mahkemeye sirayet etmemesini diliyoruz. İddianameye ilişkin olarak savcı, şüphelinin sadece aleyhine delilleri topladı. Kanuna aykırı olarak. Lehe delil toplanmadı. Bazı bilgiler bilerek yanlış verildi. Derneğin örgüt yapılanması içinde olduğu ön kabulü ile sanıkların dernekte olması onları örgüt üyesi kabul ettirmiş.
Mahkeme Başkanı “Esasa giriyorsunuz” diyerek Av.Çelik’in sözünü kesti.
Av. Ahmet Baran Çelik: İddianameye göre derneğin amacı anlatılıyor. Türkiye’de zorla ve diğer nedenlerle yerinden edilmeler diyor, sadece Türkiye’de diyor. Gizli bir amacı var diyor. “Terör örgütü lehine faaliyet yürütülüyor. Göç eden aileleri sözde yardım adı altında devlet aleyhine kışkırtıyor”. Burada kasıtlı bir hata var. Derneğin amacı tüzüğünün 2. maddesi’nde mevcut (okudu). İç göç ve ülkeler arası göç alanında çözüm önerileri ve politikalar.
Mahkeme Başkanı: Bir dakika sonra savunmaya geçeceğim, bir daha uyarmayayım lütfen.
Av. Ahmet Baran Çelik: Derneğin tüzüğü bilerek yanlış yazılmış ve iddianamenin teorisi bunun üzerine kurulmuş. Sanıklar lehine delil toplanmadığı gibi yorum da yok. Son üç yıllık faaliyetleri yok mesela. Çünkü temel olarak ülkeler arası göç alanında çalıştığından kasıtlı bahsedilmiyor. Kurulduğu dönemde gündem olan zorla yerinden edilmeler yoğundu, o nedenle buna çalıştı. Son üç yılında mülteci alanında çalıştı. Hiçbir faaliyeti yazılmamış. Bilerek yanlış yazılarak mahkeme manipüle edilmeye çalışılmış. Bu dernek iddianamedeki gibi değil. Derneğin tüzüğünü sunuyoruz.
Bu esnada Mahkeme Başkanı Av. Çelik’e Front Line Defenders (FLD) ile ilgili talebini sordu. Av. Çelik, FLD temsilcisinin salona alınmak istediğini belirtti. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı davaya katılma talebi yoksa duruşmanın açık olduğunu ifade etti. Avukatların sanıkların nerede olduğu yönündeki sorusu üzerine Mahkeme Başkanı aşağıda olduklarını, getirilmeyi beklediklerini aktardı.
Av. Burcu Gül müvekkilinin para aktardığı iddia edilen dört tanığın hazır olduğunu söyledi.
Av. Kadir Karahan ile Mahkeme Başkanı arasında duruşma salonunun küçüklüğü üzerinden bir sözlü tartışma yaşandı.
Av. Emrah Baran dosyanın çok kapsamlı olduğunu, UYAP’a (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) aktarıldığı kadarıyla CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu) 131 ile ilgili savcılık ve mahkeme kararlarını göremediklerini, bu kararların da taranarak UYAP sistemine yüklenmesini talep etti. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, fiziki dosyada bu kararların bulunduğunu, onu incelemelerini söyledi.
Av. Ömer Çakırgöz bir kısım sanığın hazır olmadığını hatırlatarak, iddianame de özetlenmeden neye dair savunma yapılacağını sordu.
Bu konunun sorulması üzerine Savcı takdiri mahkemeye bıraktığını belirtti. Mahkeme Başkanı, iddianamenin özetlenmesi talebine ilişkin her sanığa iddianamenin tebliğ edilip edilmediğinin ayrı ayrı sorulduğu ya da sorulacağı gerekçesiyle ve sanık sayısı da dikkate alınarak talebin oybirliği ile reddine karar verildiğini belirtti.
Tutuklu sanık Songül Köse ile ifadelere başlanmışken, Av. Ezgi Şahin güvenlik kaygılarını anlamakla birlikte jandarmanın oluşturduğu set nedeniyle avukatların duruşmayı izleyemediğini, bu durumda yargılamanın sağlıklı yürüyemeyeceğini söyleyerek söze girdi.
Mahkeme Başkanı daha büyük bir salona geçiş için görüşmelerin sürdüğünü aktararak jandarmaya sayılarını azaltma imkanı olup olmadığını sordu. Ardından da “Bütün iyi niyetimi sonuna kadar kullandım” dedi.
Av. Ahmet Baran Çelik “Tedbir için bir iki kişi durur ama önümüzü kapatıyorlar. Ayrıca biz müvekkillerle ilişki kurarken müdahale ediyorlar. Bu, tartışmalara neden olur. İletişim kurulduğunda tepki veriyorlar” dedi.
Mahkeme Başkanı da sanığın ifadesine devam etmesini söyleyerek, “Bugün bu şekilde devam edecek. Sayı fazla, daha iyi niyetle devam edelim. Yarın ve perşembe için görüşmeler devam ediyor” dedi.
Songül Köse devamla: Kurs ve sağlık sorunlarım nedeniyle kardeşlerim de burada olduğu için İstanbul’a geldim. Daha önce 17 yıl İstanbul’da yaşamıştım zaten. 2018 yılı Haziran ayında seçime denk geldiği için Malatya’dan adresimi İstanbul’a taşıdım. İddianamede ikametim olarak GÖÇİZDER’in adresi yazılı. Yanlış bu adres. Kız kardeşimin evinde ikamet ediyordum. Hastaneye gidip geldiğime dair belgeler var. İkametgah adres değişikliği belgesi de var. O dönemde üç yaşındaki yeğenime bakıyordum. Fırsat buldukça sosyalleşirdim. Göç İzleme Derneği ile böyle tanıştım. İlyas Erdem bizim komşumuzdu. Eskiden de insanın yaşadığı kötü şeylerden etkilenen biriyim. Bir şeyler yapmak istedim. Kendimi ifade etme şekli olarak STK çalışmaları ön plana çıkıyor. Kadın olmaktan ve hemşirelik mesleğimden kaynaklı alanım kadın ve çocuk oldu. Emekli olduktan sonra STK’de gönüllü çalışmayı düşünüyordum. GÖÇİZDER’in çalışmalarını öğrendim ve düşünceme uygundu. Kongre süreci vardı o dönemde. Yönetime aday oldum ve seçildim.
(Sanık Songül Köse ifadesinin bu kısmında “Kalabalıktan kaynaklı nefesim daralıyor” dedikten sonra devam etti): GÖÇİZDER STK’dir ve göç alanıyla da çok ilgiliyim ben. Biz de daha önce zorunlu olarak göç etmek zorunda kaldık. 22 yıl önce İstanbul’a geldik. 17 yıl yaşadık. Sonra döndük. GÖÇİZDER’in çalışma alanından bahsetmek istiyorum. Göç alanında çalışıyoruz. Göçün çeşidi var. İnsanların, hayvanların göçü var. İnsanların göçünün de birçok çeşidi var. Zorla yerinden edilmenin tanımı: İnsan yaşamının tehdit altında olduğu durumlarda insanın kendi yaşamını korumak ve idame ettirebilmek için bulunduğu yerden göç etmek zorunda kalması. Birleşmiş Milletler’in tanımını esas alıyoruz. Ülkemiz yoğun göç alıyor. Diğer ülkelerdeki savaş ve baskılardan dolayı. İddianamede çalıştığımız bir projeden kaynaklı yargılanıyoruz. 2016-2017’de sokağa çıkma yasakları nedeniyle yaşanan göç nedeniyle bir çalışma yapmıştık (Sanık Köse’nin kalabalık ve sesten dolayı sürekli dikkatinin dağıldığı gözlendi).
Songül Köse: Avrupa Komisyonu’na bir proje sunduk. STK’lar tarafsız olmak zorunda. Çalışmalarını bilimsel akademik ve objektif yapabilmek için çalıştaylar düzenliyor, uzmanların bilgi ve deneyimlerinden faydalanıyor. Çalışmanın tarafsız olması için sahada ilkeler vardır. Tarafsız ve hassas davrandık biz de. Mülakatları yaparken sorunun kaynak ve sonuçlarını irdelemek için saha çalışması yürütmüştük, insanlarla birebir görüşmeler yaptık, rapor ve istatistiki bilgi hazırladık. Bu raporu bir basın açıklaması ile duyurduk. O dönem dernek başkanı bendim. Mülakatların bir kısmı kitaplaştırıldı. Ben proje konusunda uzman değilim ama öğrendiğim kadarıyla tarafsız olmak lazım. Kalabalık olduğu için heyecanlandım, notlarıma bakmam lazım.
Mahkeme Başkanı: Devam edelim.
Songül Köse: Yönlendirici olmaması gerekir görüşmelerin, alanda ikna edici tavırlarda bulunmaması lazım. Objektif ve bilimsel olması için tamamını alması lazım. Dernek ortamında proje çalışanlarıyla ciddi tartışmalar yürüttük objektif olmak için. Hazırlanan rapor için mülakatlar örneklem bazında rapora aktarıldı. Kelimelerde cümlelerde hiçbir değişiklik yapılmadı. Mesela istatistiki bilgilerden biri; çatışmaların yaşandığı dönemde insanların yüzde 70’inin psikolojik sorunlar yaşadığına dair tespitler vardı. Rapordan sonra TBMM’ye, ilgili STK’lere, akademisyenlere gönderdik. Televizyon kanalı raporla ilgili görüş istedi. Ben vermiştim. Dernekte çalışanlarla ilgili nitelikler belliydi. Zorla yerinden edilmiş ya da tanıklık yapmış kişiler ile bu alanda çalışma yürütmek isteyen üniversite öğrencileri, akademisyenler olabilir. Ya da ekonomik nedenlerle proje çalışmalarında yer alan kişiler çalışıyor. Derneğin tüzüğünü kabul etmek ve buna göre hareket etmek gerekiyor. Bunlara dikkat ettik. İddianamede projeden gelen hibeleri kimi ailelere yardım amaçlı verdiğimiz söyleniyor. Benim başkanlık yaptığım dönem Avrupa Konseyi projesi devam ediyordu. Aynı zamanda iki ayrı kapasite geliştirme projesi benim dönemimde yapıldı. Projelerden gelen ödenekler bu doğrultuda kullanılmak zorundadır. Ben çok bilgili değilim ama dernek başkanı olduğum dönemi anlatıyorum. Hibe veren kuruma çalışma ve harcamalarla ilgili belli periyotlarda raporlar sunuluyor. Belli zamanlarda da hibe veren kurum yerinde denetliyor. Başka bir gelirimiz yoktur. Mevzuata göre yardım alabilir. Ama proje dışında bir gelirimiz olmadığı için herhangi bir aileye maddi yardımda bulunmadık. Tüm paralar projede kullanıldı. Bağımsız denetim raporu da yapıldı. Hiçbirinde sorun yaşanmadı. İlgili dönemde İçişleri Bakanlığı denetim yapmıştı. Eksiklikler nedeniyle dava açıldı ve para cezası ödedik. Son yıllarda DERBİS (Dernekler Bilgi Sistemi) sistemi var, bütün çalışmalarımızı yükledik ve bildirim yaptık. Kendime yönelik iddialara cevap vereceğim. Çok fazla yanlış bilgi var. Örneğin GÖÇİZDER’in 2018 yılında kurulduğu, bir yerinde 2017’de kurulduğu yazıyor ama 21-12-2016’da kurulduğu karar defterinde mevcut. Yine iddianamede 2019-2020 yılları beyannamesi olmadığı belirtiliyor ama mevcut. 2017 yılında dernek başkanı olarak adım geçiyor ama o tarihte başka bir ilde hastanede hemşirelik yapıyordum. 2018 yılının Ekim ayında 2. Olağanüstü Kongre’de dernek başkanı oldum. İçişleri Bakanlığı denetim tarihi de iddianamede yanlış yazıyor. İddianamede proje kapsamında gelen paraları kimi ailelere yardım amaçlı gönderdiğimiz EFT talimatları yer alıyor. Bunlardan biri arkadaşıma gönderdiğim 250 TL, ayrıca tarihi 2017 yılı, henüz dernekle ilişkim yok. Başka bir EFT daha yine GÖÇİZDER ile ilişkim olmadan öncedir. Gönderdiğim kişiyi de hatırlayamadım, sonra Kardeş Türküler bileti için gönderdiğim para olduğunu anladım. Bir tane de arkadaşıma epilasyon işi için gönderdiğim para. Yine iddianamenin iddiasına ters olan bir işlem, Berivan Doğan’ın gönderdiği EFT’ler var. Bunlar çeşitli tarihlerde. Aynı hastanede çalıştığım hemşire arkadaşım. Ev arkadaşlığı yaptık. Ev harcamalarına dair harcamalardır bunlar. Bunlar dışında tapeler var.
Bu sırada böbrek fonksiyon kaybı yaşadığı öğrenilen tutuklu sanık İlyas Erdem kendisine takılı olan sondanın battığını söyleyerek iki büklüm çıkmak istedi, Mahkeme Başkanı çıkabileceğini söyledi.
Songül Köse devamla: Tapelerde İlyas Erdem ile yaptığım görüşmeler var. İlyas AB (Avrupa Birliği) projesinin koordinatörü. Projedeki işlerden sorumlu. Tapede proje ile alakalı işlemleri konuşuyoruz. Derneğin başkanı olduğum için, banka yetkileri bende olduğu için bunu konuşuyoruz. Zana Kibar proje çalışanıdır. Derneğin giderleri ile ilgili konuştum. Yanlışlıkla hata yapılmıştı. Tapelerde tahribat yapıldığını düşünüyorum mesela “Cane” kelimesini ben hiç kullanmadım. Ya da YAKAYDER Kongresi’nden bahsediliyor ama ben hiç gitmedim. Ayla Kadiroğlu ile görüşmem var, arkadaşımdır. Yaşlı bir akrabasıyla bir sorununu anlatmış. Selahattin Güvenç ile yaptığım görüşme, Akdeniz’de bulunan göç derneğinde çalışıyor. Daha önce İstanbul’a gelmişti. Bir çalıştayı birlikte yapabilir miyiz önerisini görüşmek için telefonlaştık. Arkadaşım Zehra Doğru ile yaptığım telefon görüşmesinde, onun kardeşi cezaevinde ve açlık grevinde idi. Ben de daha önce cezaevinde kaldığım için kaygılandım. O dönemde bir gazetecinin çalışması için Zehra’nın kardeşinin bilgilerini istemiştim. Yine HDP Diyarbakır İl Örgütü’nün paylaştığı bir mesaj bende de bulunmuş, toplu bir mesaj bu. Diyarbakır’da yaşamına son veren bir tutuklunun cenazesine katıldığım iddia ediliyor. Marmara Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifinin içinde yer almadım. Nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Niye bağlantılandırıldığımı anlamadım. Derneğin Whatsapp’ta kurduğu iletişim grubunda benim paylaştığımın iddia edildiği bir liste var. Hatırlamıyorum, ne olduğunu bilmiyorum. Kandıra Cezaevi’nde bulunan iki tutukluya para gönderdim. Kendi maaşımdan gönderdim Bazen tanıştığımız kişilere kişisel destekte bulunuyoruz. Etkileniyoruz. 450-500 TL gibi bir şeydi. Halit Karahan’a ait bir yerde benim başka ismim olduğu belirtilmiş ama benim başka bir adım olmadı, hiç lakabım da olmadı. Kod isim de bana isnat edilmiş. Bunun dışında derneğin kongresinden sonra pandemiden kaynaklı kongreleri geciktirerek yaptık. Annem ile babam hasta ciddi olarak. Annem alzheimer, babam KOAH, ben sağlık sorunları ile ilgileniyorum. Tahliyemi talep ediyorum.
Mahkeme Başkanı, Songül Köse’ye sabıkasının olup olmadığını sordu. Sanık Köse’nin bunu doğrulamasından sonra yerine geçmesini söyledi.
Üye Hakim, Göç Platformu tarafından yayına hazırlanan “Kadınların Göç Hikayesi” kitabı yazarlarından biri olduğunu ve Köse’nin ifadesinde yönetim kurulu başkanı olduğu için sorumluluk aldığını söylediğini belirterek “Bu kitaplarda PKK’nin propagandası yapıldığı iddia ediliyor. Bununla ilgili savunma yapar mısınız?” diye sordu.
Songül Köse: Ben dernek başkanı olduğum dönemde platform üyeliğimiz yok. Yayınlarda görev almadım ama sorumluluğum vardı.
Üye Hakim: İçerikte geçen metinlerin hazırlanması için herhangi bir dahlim olmadığı için yayınlanması için sorumluluk aldım demişsiniz doğru mu?
Songül Köse: Evet.
Songül Köse’nin ifadesi bu şekilde tamamlandıktan sonra Mahkeme Başkanı tanıkların sonra dinleneceğini belirterek çarşamba ve perşembe günlerinde duruşmanın Silivri’de devam edeceğini söyledi. “Ben devam ederim ama bu şartlarda sizin için zor” diyerek heyetle kısa bir görüşme için salondan ayrıldı.
Heyet tekrar salona döndüğünde duruşmaların Silivri’de bulunan 2 No’lu duruşma salonunda devam edeceği belirtilerek, SEGBİS kapatıldı. Avukatların bugün devam etme önerileri kabul görmedi.
14 Aralık 2022 Çarşamba, 2. Gün - Silivri 1 No’lu Duruşma Salonu
Saat 10:53 itibariyle mahkeme heyeti duruşma salonuna geldi. Tutuklu sanıklar ile avukatlarının görüşmesine yönelik jandarma müdahalesine ilişkin yapılan görüşmenin ardından sorun çözüldü.
Tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatlarının yoklaması yapıldı.
Av. Ahmet Baran Çelik, iletişim tespitine ilişkin kararın dosyada olmadığını söyledi. Bu konu bir gün önce görülen duruşmada da dile getirilmişti fakat Mahkeme Başkanı fiziki dosyada mevcut olduğunu belirtmişti. Av. Çelik, dosyanın yaklaşık 80 klasörden oluştuğunu ve dizi pusulasında bahsedilen evrakların yer almadığını, üç-dört avukatın tüm akşam boyunca fiziki dosyada kararları aradığını fakat bulamadığını paylaştı.
Bu konuda görüşüne başvurulan savcı “Takdir mahkemenindir,” dedi.
Mahkeme heyeti, dinleme kararlarının dosyada bulunarak savunmalardan önce sanık ve avukatlarına teslim edilmesi talebinin, dosyanın fiziken ve UYAP ortamında tüm sanık veya avukatların incelemesine açık olduğunu belirterek ve dosya kapsamını dikkate alarak reddine oybirliği ile karar verdi.
Mahkeme Başkanı Av. Çelik’i “Bir daha savunmayı bölmeyin” diyerek uyardı.
Av. Ahmet Baran Çelik, bu durumda sanıklara hukuka aykırı bir dinleme ve delil olduğu hatırlatılarak soru sorulmasını istedi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı “Ben söz vermeden konuşulmasını istemiyorum, tüm taleplerinizi almak için söz verilecek, bu şekilde yapmak istediğimizi yapamıyoruz” dedi.
Av. Çelik savunma hakkının en temel hak olduğunu ifade ederken Mahkeme Başkanı “Karşılıklı konuşmam, mikrofonunuzu kapatacağım” diyerek mikrofonları kapattı ve tutuklu sanıklardan Kamile Kandal’ın kimlik tespitine başladı.
Kamile Kandal: Dün savunma yapan Songül (Köse) benden önceki dernek başkanı idi. Ondan sonraki başkan benim. Derneğimizi anlatmak istiyorum. Derneğimiz göç ve mülteci alanında çalışan bir sivil toplum örgütüdür. Sivil toplum örgütlerinin mantığı gereği bizler pek çok çalışmayı bir arada yürüttük. STK’ler toplumda çok önemli bir yere sahiptir. Çok eski tarihçeye baktığımızda dünyada ve ülkemizde STK’ler var olmuştur, STK’lerin mahiyetine baktığımızda derneği yargılarken buradan bakmak lazım. Osmanlı’dan beri meslek locaları gibi hep var olmuştur. Yaşlılar, kimsesizler, çocuklar için yapılan yardımların yanısıra, STK örgütlenmeleri toplumun içinden çıkar. Devletten bağımsızdır ve ticari amaçlı değildir, toplumsal amaçlıdır. Göç ve mültecilik alanında çalışan yüzlerce kurumdan biriyiz. Uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve yasalar, ifade özgürlüğü, bir araya gelme ve örgütlenme özgürlüğü tanır. Bu haktan kaynaklı STK’ler kuruldu. Biz de bu normlara dayanıyoruz. Derneğimize kapatma davası açıldı, biz tutuklandıktan sonra. Üç yıldır da soruşturma yürütülüyor. Toplumda farklı kesimleri, çevreleri temsil eden ve onların haklarını savunan STK’leri kapatmanın, baskıya maruz kalmalarının toplumsal uzlaşı, demokrasi, çoğulculuk ve katılımcılığa hizmet etmediğini düşünüyoruz. STK’lere bu çerçeveden bakılmalı. Derneğimizle birlikte başka STK’lere da kapatma davaları açıldı, Tarlabaşı Toplum Merkezi, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne... TTB Başkanı tutuklandı. Bunlar ve derneğimize yönelik tutuklamalar ile kapatma davası hukuksuzdur, demokrasiye hizmet etmez. STK’lerin alanını daraltmak yerine genişletmek ilerici toplumlar için önemlidir. GÖÇİZDER olarak biz, 2016 Aralık’ta kurulduk. Göç eden aileler ve bireylerle dayanışma ve araştırma için kurulduk. Hem yurt içinde yerinden edilenler hem de ülke dışından gelenlerle ilgili çalışma yapar. Üyeler arasında destek ve dayanışmada bulunan, araştırma - inceleme yapanlar, göçün sonuçları için çözüm geliştirme ve üretmeye çalışanlar var. Dünyada farklı göç biçimleri var ama bizim alanımız daha çok kişilerin kendi istekleri dışında meydana gelen göçlerdir. Suriye, Ukrayna-Rusya savaşları gibi savaşlar, dini - siyasi baskılar sonucu, can güvenliğinin olmayışı nedeniyle insanlar göç etmek zorunda kalır. Mesela derin yoksulluk da göç sebebidir ama bizim alanımız can güvenliğidir. 90’larda ya da 2015-2016’da bölgesel çatışma yaşandığı dönemde evlerini terk etmek zorunda kalan ailelerin göç ettikleri yeni yerleşim yerlerinde yaşadığı kültürel, sosyal-ekonomik sorunlarla ilgili çalışma yapıyoruz. Devlet kayıtlarında da mevcut, 3 bin 500 köy boşaltılmış 90’larda, akademik çalışmalarda da var, basın organlarında da işlendi bu. Son iki-üç senedir yurtdışından gelen dış göçe karşı da duyarsız kalamayız. Özellikle ülke gündemimizi işgal eden, 2010’dan beri süren Suriye savaşı nedeniyle göç ile ilgili çalışma yaptık. Biz hak temelli çalıştığımız için dezavantajlı topluluklarla ilgili çalışıyoruz. Mültecilerin yaşadığı zorlukların çözümü için araştırma ve inceleme yapıyoruz, raporluyoruz ve öneriler geliştiriyoruz. İktidar tarafından dikkate alınırsa sorunların çözümünde önemli etkiye sahip olur. Sığınmacı ve mültecilerin sesi olmaya çalıştık. Yaşadıkları tahribat, ucuz iş gücü olmaları, toplumsal baskı…
Mahkeme Başkanı: Dernekle ilgili yeterli açıklama oldu, isnatlara geçelim.
Kamile Kandal: Bunları bu çerçevede ele almazsak ne yaptığımızı anlatamayız.
Mahkeme Başkanı: Müdahale etmek zorunda kalırım.
Kamile Kandal: Biz altı aydır bekliyoruz, savunmamızın mantığını anlatamam süre kısıtı olursa. Biz mültecilik meselesinde çok çalışıyoruz. Kayıtlara geçtiği için ifade etmek istiyoruz, kadın mültecilerin sorunları çok daha ağırdır. Göç yollarında kadınların uğradığı tacizler örneğin. Bu anlamda dernekteki kadın yöneticiler olarak ayrıca duyarlıyız. Kadın mülteciler üzerinde durduk. Kadınların özgürlüğünü, mülteci kadınların haklarını savunan ve mücadele eden alanlarda var olmaya, çalışmaya devam edeceğiz. Kadın kurumlarına kapatma davası açılmasının da ne kadar yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum. Buradan bize isnat edilen suçlamalara geçeyim. Projeler ve yayınlar konusuna geçmek istiyorum. Bu iddiaları kabul etmiyoruz. STK’ler, derneklerin çalışmaları için kişilerden alınan bağışlar yeterli gelmiyor, alanda sorunların tespiti ve araştırmasında çalışmak için giderler gerekiyor. Kısmi aldığımız kişisel bağışlar vardı ama yeterli olmadı, bu nedenle proje yapıp hibe başvurusu yaptık. 2020 Mart ayında projelerimiz bitti. Bizden önceki yönetimin bize aktarımları doğrultusunda bilgim var, ben proje döneminde yoktum ama bilgim var. Birisi AB’den alındı, diğerleri Türkiye’deki dağıtıcı kurumlardan alındı. Bunlar suç değil. Miktarlarına dikkat çekilmiş, yüksek miktarlar değildir. Çok daha yüksek miktarda hibe alan STK’ler var, bunlar normal. AB projelerini devlet kurumları da almaktadır. AB, STK’lere bağımsız olduğu için hibe vermeyi daha çok önemsiyor ama son yıllarda Adalet Bakanlığı, AKP ve CHP belediyeleri de AB’den hibe alıyor. STK’lerin aldığı miktarlar bunların binde biri kadardır. Ayrıca projelerde denetim aşaması vardır. Kurulduğumuzdan beri denetimler geçirdik. Valilik, İl Sivil Toplum Müdürlüğü tarafından yılda bir yapılan denetim hem de DERBİS kayıt sistemi ile denetleniyoruz. Ayrıca üyelerimizin, yöneticilerimizin kayıtlarına ve beyannamelere kadar hepsi DERBİS’e yükleniyor, Valiliğe ve İçişleri Bakanlığı’na gidiyor. Ayrıca yılda bir denetim fiziksel olarak yapılıyor. Bu kadar açık bir durum varken sanki gizli harcamalar yapılıyor gibi gösterilmesini reddediyoruz. Ayrıca bu projeler kolay verilmiyor. AB gibi para veren kurumlar sizin çalışmalarınızı gördükçe hesabınıza para yüklüyorlar. Çalışmaların örneğini görmek istiyorlar önce, çalışmaların proje amaçlarına uygun yapılıp yapılmadığını denetliyorlar. Öyle basit değil, hibe verenler yakından takip ediyorlar. Arada yerinde de denetliyorlar.
İkinci husus da raporlarımızdır. İki rapordan söz ediliyor iddianamede. Raporlardan biri göçmenler için hak arama raporu. Hakkında takipsizlik kararı verildi ama neden iddianamede geçiyor anlamadık. Diğer rapor ise göç eden ailelerle yapılan görüşmelerdeki anlatımlardan oluşuyor ve kendi ifadeleri. Bu raporlar bir rahatsızlık oluşturuyorsa bu yanlış bir yaklaşımdır. Ülkemizde ve dünyada her sorunla ilgili sivil çalışmalar vardır. Sosyal çalışmalar alanında, bir sorunla ilgili çalışmada her tarafı dinlemek ve çalışma yapmak gerekiyor. Bu demokratik bir ülkenin gereğidir. Aksi takdirde sorunları çözmeyen, daralan, geriye giden ülke haline geliriz. Bu raporlar suç unsuru taşımıyor. Bilimsel metot olarak değiştirmiyoruz ailelerin beyanlarını. Mesela biz bu alanda çalıştığımız için üç yıldır soruşturma ile suçlanıyoruz ama göç alanında, mültecilik alanında Kürt illerinden yapılan göçle ilgili pek çok akademik çalışma mevcut. Dönem dönem bizim çalışmalarımız da referans alınıyor akademik çalışmalarda. Üniversitelerde ders olarak okutuluyor, devlet kurumları ile çalışma yapınca sorun çıkmıyor ama bizim gibi dernekler ‘Bir de buradan bakalım’ dediğinde suçlanıyor.
Bir diğer husus da iddianamede, sanki biz örgütsel çalışma yapmak için avukatları, sosyologları, sosyal hizmet uzmanlarını seçip getirmişiz gibi lanse ediliyor, kabul etmiyoruz.
Burada yargılanan kişiler sosyolog, psikolog, avukat, sosyal hizmet uzmanı. Arkadaşlarımızın kişilik haklarına saygısızlık ve müdahale olarak görüyoruz. Raporlarımız için yasaklı yayın denmiş iddianamede ama biz gözaltına alındığımız ana kadar bir yasaklama kararı bildirilmedi bize. Herhangi bir yasaklama kararı bulunmuyor. Yasaklanmamış yayınlar iddianamede yasaklı gibi gösterildi. Evinde bulundu yasaklı yayın diyor iddianamede benim için mesela. Dernek başkanında bir dernek yayını bulunması normal değil mi? Yasak da yok, neden dağıtmayalım? Bir de biz mültecilik alanı ile ilgi çok çalışma yaptık bununla ilgili tek bir şey geçmiyor.
Mahkeme Başkanı: İki dakika içinde toparlayalım.
Kamile Kandal: Keşke kendimizi daha rahat anlatabilseydik. Biz mülteci kadınlarla çalışmalar yaptık, Van Gölü’nde ölen mülteciler için, İpsala’da donarak ölen mülteciler için paneller yaptık. Meriç Nehri’nde beş kişinin ölümüyle sonuçlanan bir olayla ilgili başvurular geldi, pek çok çalışmamız oldu ama süre kısıtlı olduğu için anlatamıyorum.
Mahkeme Başkanı: Sabıkanızda kovuşturma erteleme ve HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) var, bunlar size mi ait?
Kamile Kandal: Ben anlatırken sordunuz, anlamadım?
(Mahkeme Başkanı araya girerek sözünü kesti ve sabıka kaydı sordu. Ardından Kandal’ın bir dakika süresinin kaldığını belirtti. Daha sonra da süresinin dolduğunu söyleyerek yerine geçmesini istedi.)
Kamile Kandal: O davaların bu dava ile ilgisi mi kuruluyor anlamadım, neden sordunuz?
Mahkeme Başkanı: Devam edin.
Kamile Kandal: Benim iki ismim var. Ailemiz kültürel olarak başka isim kullanır. Benim ailemde de iki isimli bir sürü kişi var. Doğduğumdan beri bu isim kullanılıyor, bana herkes “Pınar” diyor, annem babam da. Annemle babamla telefon konuşmalarımız var mesela bana “Pınar” diyorlar. Bu çok rahat öğrenilebilirdi, bu kod isim değil.
Mahkeme Başkanı: Süreniz doldu.
Kamile Kandal: Tutumunuzu doğru bulmuyorum.
Mahkeme Başkanı: Yerinize geçin.
Av. Ahmet Baran Çelik: Siz savunmayı bölüyorsunuz, kendine ilişkin savunmayı yapamadı, daha kendisine isnat edilenleri anlatacaktı.
Mahkeme Başkanı: Gerek görmüyorum, makul süre verdiğimi düşünüyorum. Biz karar aldık heyet ile, herkes kendine ilişkin savunma yapmalıydı. İsterse hikaye anlatsın, isterse derneği anlatsın. Avukat Bey size söz için şu an süre yok, bir daha bölmeyin, mikrofonu kapatın.
Mikrofon kapatılması tartışması üzerine avukatlarla mahkeme başkanı arasında tartışmalar şu şekilde devam etti:
Av. Cemile Turhallı Baysak: Savunma hakkını kısıtlıyorsunuz.
Av. Ahmet Baran Çelik: İtirazımız var
Mahkeme Başkanı: Dilekçe ile itiraz edin. Duruşma düzenini bozmayın, kimsenin mikrofonunu açmıyorum, boşuna konuşmayın.
Av. Ezgi Şahin: Mikrofonumuzu açın.
Mahkeme Başkanı: Avukatlara söz vermiyorum, talepleri almıyorum.
Av. Serhat Çakmak: Söz istiyorum.
Mahkeme Başkanı: Eğer duruşma düzenini bozarsanız CMK 203 (Duruşmanın düzen ve disiplini/Hakim veya başkanın yetkisi) ve 204’teki (Sanığın dışarı çıkarılması) yetkilerimi kullanacağım. Sesinizi açmıyorum, yerinize oturun. İlyas Erdem’in savunmasına geçiyorum.
(Avukatlar bu duruma itiraz ederek Sanık Kamile Kandal’a soru yöneltip savunmada bazı noktalara vurgu yapmak istediklerini belirtiyorlar.)
Mahkeme Başkanı: Ara vereceğim ve sizi dışarı alacağım. Mikrofon açılmayacak, yetkilerimi kullanacağım, son kez uyardım.
Mahkeme Başkanı: İlyas Erdem’e geçtim.
Avukatlar: Bu şekilde savunmaya geçemeyiz.
Mahkeme Başkanı: Heyetimiz oy birliği ile reddetti. Soru sorma taleplerinizi reddettik.
Av. Rengin Ergül: Savunma için makul süre diye bir sınır yok.
Mahkeme Başkanı: Avukatları çıkarmak zorunda kalacağım.
Başkan jandarmaya emir vererek avukatları dışarı çıkarmak istiyor.
Av. Ömer Çakırgöz: Avukatsız yargılama yapamazsınız bu yaptığınız yargılama değil.
İzleyicilerin alkışlamaya başladığı görüldü. Heyet salondan ayrıldı ve duruşmaya ara verildi. Sanıklar aşağıdaki bekleme yerine götürülürken dışarı çıkmayı reddeden avukatların başında jandarma beklemeye başladı. Bir yandan da avukatlardan iki kişi heyet ile görüşmeye gitti. Fakat heyet avukatlar ile görüşmeyi kabul etmedi ve jandarma ile haber göndererek avukatların salonu boşaltmasını istedi. Fakat avukatlar salonu boşaltmadı. Seyirciler dışarı çıkarıldı.
Bir süre salonda yalnızca avukatlar ve jandarmalar kaldı ve bekledi. Ardından mübaşir ve katip duruşma salonuna gelerek heyetin ve Cumhuriyet Savcısı’nın eşyalarını toplamaya başladı. Nereye gittikleri sorulduğunda ise cevap vermedikleri gözlendi. Bu esnada jandarma da salonu terk etti. Salonda yalnızca avukatlar kaldı.
Yaklaşık 20 dakika sonra aynı adliyede, başka bir duruşma salonunda duruşmanın başlatıldığı öğrenildi. Duruşma salonunun önüne gidildiğinde ise jandarmaların salon önünde barikat kurduğu görüldü. İzleyicilerin ve avukatların duruşma salonuna alınmayacağı jandarmalar tarafından iletildi.
İçeri girebilen birkaç izleyiciden, Mahkeme Başkanı’nın sanıklara yargılamanın “avukatlar yüzünden” yürütülemediğini söylediği öğrenildi. Alınan bilgiye göre bu oturumda sanıklara tek tek tutukluluk hallerine ve taleplerine ilişkin kısa söz verildi. Tüm sanıklar tahliyelerini talep etti.
Saat 14:02 itibariyle duruşmaya ertesi gün devam etmek üzere son verildi.
15 Aralık 2022 Perşembe, 3. Gün – Silivri 1 No’lu Duruşma Salonu
Saat 10:40’ta heyet ve Cumhuriyet Savcısı geldi ve duruşma başladı. Mahkeme Başkanı taraf yoklaması yapılmadan söz alıp “Mümkün olduğunca savunmaları almak istiyorum, dosyanın karar aşamasına gelmesinden önce ciddi ciddi değerlendirmek istiyorum. İlyas Erdem burada mı?” diye sorarak duruşmayı başlattı. Bir önceki günkü tartışmalı ortamın bugün de devam ettiği gözlendi.
Av. Ahmet Baran Çelik: Başkanım…
Mahkeme Başkanı: Savunmayı bölmeyin, iyi niyet gösteriyorum. Mümkün olduğunca alacağız. Tutuklulukları değerlendirmemiz gerekiyor. Hızlı hızlı alalım. Hiç vakit kaybetmeyelim. Net Türkçe konuşuyorum, anlamıyorsunuz, daha sonra beyanlarınızı alacağım. Avukat bey mikrofonu kapatalım.
Av. Ahmet Baran Çelik: Dinlemeden konuşuyorsunuz, sözümüzü kesiyorsunuz.
Mahkeme Başkanı: Size söz vermedim. Tutuklu sanıklarla devam edeceğim. Songül (Köse) ve Kamile’nin (Kandal) savunmalarını aldık. Söz vermiyorum. İlyas Erdem gelsin. Beni duymuyor musunuz? Savunma yapacak mısınız?
İlyas Erdem: Ben bu ortamda nasıl savunma yapacağım? Avukatım ne diyor?
Mahkeme Başkanı: (İlyas Erdem’e) Kimseye yapmadığım iyiliği ve nezaketi gösteriyorum. Hastasınız diye.
Av. Ahmet Baran Çelik: Avukatları dışlıyorsunuz. İki dakika izin verirseniz taleplerimi beyan edeceğim.
Mahkeme Başkanı: İki dakika izin vermiyorum size. Savunmalar bitsin hepinize söz vereceğim. Lütfen konuşmayın. Benim sözüm sözdür, size de söz vereceğim.
Av. Serhat Çakmak: Kamile (Kandal) savunmasını bitirmedi.
Mahkeme Başkanı: Bitirdi. İlyas Erdem gelsin. Karşılıklı konuşmayın.
Av. Ömer Çakırgöz: Orta yol bulalım.
Mahkeme Başkanı: Orta yol yok. Üç dakikadır başlayamadık.
Av. Ömer Çakırgöz : Sizin yüzünüzden dün beş saat kaybettik.
Mahkeme Başkanı: Bir hızlanalım, süre kalırsa diğerlerine süre veririz. İlyas Erdem dün kimlik tespitini yapmıştık. Devam edelim.
Av. Ahmet Baran Çelik: On dakika kaldı Kamile’nin savunması.
Mahkeme Başkanı: Altı yıldır görev yapıyorum. Tarzımı, tavrımı, iyi niyetimi herkes biliyordur. Siz de görmüşsünüzdür, yaptıklarım yapacaklarımın göstergesidir. İlyas Erdem ile başlıyorum. Hıza göre tekrar söz vermek durumu olabilir. Mahkemenin diğer işleri var.
Av. Ahmet Baran Çelik: Böyle yaparsanız bitiremeyiz.
Mahkeme Başkanı: CMK’deki yetkilerimi hatırlatacağım. Duruşmanın düzenini bozmayınız. CMK’yi uygulayacağım böyle giderse. Ayağa kalkan avukatları dışarı atacağım. Oturacaksanız savunmayı alacağım. Süre vermiyorum size. Ahmet Baran Çelik sizi dışarı almak zorunda kalacağım. Son uyarımdır.
Mahkeme Başkanı bu uyarının ardından jandarmaya, “Atalım ayakta duran ve konuşan avukatları. Zor kullanma yetkisini kullanmayan jandarma hakkında da işlem yapacağım, İzleyicileri de dışarı alacağım” dedi ve jandarmanın avukatların etrafını sardığı görüldü. O sırada Av. Barış Yavuz “Heyeti reddediyoruz, beyanlarımızı dinlemek zorundasınız” dediği duyuldu.
Jandarma avukatların etrafını sardığı için avukatlar dışarı çıkmak zorunda kaldı. İzleyicileri ise dışarı çıkarmadı.
Avukatların dışarı çıkarılması sonrasında duruşma bir süre daha devam etti ve tüm sanıklara tek tek beyanı soruldu. Sanıklar ise “Avukatlarımız olmadan savunma yapmak istemiyoruz, avukatlarımızı alın içeri savunmamızı yapalım” şeklinde talepte bulundu. Buna karşılık Mahkeme Başkanı, “Ben de savunmanızı almayı çok istiyordum ama avukatlarınız izin vermedi” dedi.
Tüm sanıkların beyanını alındıktan sonra cumhuriyet savcısına mütalaası soruldu. Savcı mütalaasında sanıklardan tutuklu İlyas Erdem’in sağlık sorunları nedeniyle tahliyesini, diğer sanıkların ise tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti. Devamında duruşmaya ara verildi. Oldukça uzun süren aranın ardından karar açıklandı.
Karar:
- Tutuklu sanıklardan İlyas Erdem ve Veysi Yıldız’ın sağlık sorunları nedeniyle tahliyesine,
- Songül Köse ve Kamile Kandal’ın savunmasının alınmış olması nedeniyle tahliyesine,
- Bir sonraki duruşmanın 4-5 Ocak 2023 tarihinde Silivri’de yapılmasına ve savunmaların alınmasına devam edilmesine karar verildi.
Saat 12:46’da duruşma sona erdi.