Mahkeme: Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2022/30
25 Mayıs 2021’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında SES Eş Genel Başkanı Selma Atabey ve önceki dönem SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden ile SES yöneticileri Fikret Çalağan, Belkıs Yurtsever, Rona Temelli, Bedriye Yorgun, Erdal Turan ve Ramazan Taş evlerine yapılan polis baskınıyla gözaltına alındı.
Sekiz gün gözaltında tutulan SES yöneticileri 1 Haziran’da savcılığa çıkarıldılar. Savcı ifade almadan 8 kişiyi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti. Mahkeme, adli kontrol tedbiriyle serbest bırakılmalarına karar verdi ancak savcı itiraz etti. İtirazın ardından Gönül Erden hakkında tutuklama kararı çıkarıldı ve 21 Eylül 2021 günü evinden gözaltına alındı. Gönül Erden, 22 Eylül’de tutuklanarak Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.
Soruşturmanın tamamlanmasıyla 8 SES yöneticisine yönelik “örgüt yöneticisi olmak”, “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla hazırlanan 305 sayfalık iddianame, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunuldu. Mahkemenin iddianameyi kabul edilmesiyle 6 Nisan 2022’de davanın ilk duruşması görüldü.
5 Temmuz 2022’de görülen davanın ikinci duruşmasında sanıklar ve avukatları beyanlarda bulundu. Mahkeme, tutuklu yargılanan Gönül Erden’in tutukluluk halinin devamına, Selma Atabey’in de tutuklanmasına ve tutuksuz yargılanan sendika yöneticilerinin adli kontrol tedbirlerinin devamına karar verdi.
Davanın 3 Ekim 2022 tarihinde görülen üçüncü duruşmasında tanık Kerem Gökalp dinlendi. Mahkeme Heyeti yine Selma Atabey ve Görül Erden’in tutukluluk hallerinin devamına; tutuksuz yargılanan sendika yöneticilerinin adli kontrol tedbirlerinin devamına karar verdi.
Davanın dördüncü duruşması 26 Aralık 2022 tarihinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Adliyenin girişi polis bariyerleriyle kapatılmış ve bahçede çevik kuvvet bekliyordu. Polis, SES’in adliye önünde basın açıklaması yapmasına izin vermedi.
Duruşma salonunun önünde çevik kuvvet polisi ve özel güvenlik görevlileri bekledi.
Duruşma, geçen celsede olduğu gibi, Gönül Erden’in Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden geç getirilmesi nedeniyle saat 11.30’da başladı. Salona girişte herhangi bir engellemeyle karşılaşmadık, izleyicilerin tamamı salona girebildi.
Duruşmaya Katılım
Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutuklu bulunan Selma Atabey ile Ankara Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde olan Gönül Erden duruşma salonuna getirildi.
Diğer sanıklar Fikret Çalağan, Belkıs Yurtsever, Erdal Turan ve Ramazan Taş salonda hazır bulunurken Rona Temelli, Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS ile bağlandı. Bedriye Yorgun ise mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.
Sanık müdafileri Av. Öztürk Türkdoğan, Av. İddamin Karahancı, Av. Kenan Maçoğlu, Av. Linda Sevinç Hocaoğulları, Av. Mert Ekinci, Av. İsmail Erden, Av. Levent Kanat salonda hazır bulundu. Av. Zülfikar Erden ise Antalya’dan SEGBİS ile bağlandı.
Duruşmayı KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ve MYK üyeleri ile bağlı sendikaların yöneticileri, SES Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda sendika üyesinin yanı sıra Cenevre’de bulunan IndustriAll sendikasının Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Özkan ve İnsan Hakları Derneği (İHD) de izledi.
Salonda Atabey ve Erden’i getiren jandarmalar da bekledi.
Duruşmanın Seyri
Tanık Hicran Berna Ayverdi’nin zorla getirilmesine ilişkin yazılan müzekkereye 23 Aralık 2022 tarihinde cevap verildiği, tanığın adresinin Huzur Polis Merkezi Amirliği’nin sorumluluk bölgesinde kaldığı için evrakın buraya yönlendirildiği, şahsın belirtilen adresine gidildiği ancak adreste kendisine ulaşılamadığı, apartmana görevlisi ile yapılan görüşmede 4 yıl önce bu adresten ayrıldığı bildirildi.
Ara Karar
Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun beyanlarının UYAP üzerinden Cuma günü mahkemeye gönderildiğini ve bu hususun daha önce ara karara bağlanmasına karar verildiğini ancak geç gelmesi nedeniyle ara kararın celse arasında değerlendirilemediğini belirten Mahkeme Heyeti, Ovalıoğlu’nun tutuklu bulunduğu Konya Ereğli Cezaevi’nde hazır edilmesi halinde dinlenmesine karar verdi.
“Haberimiz Olsaydı İtirazlarımızı Yapardık, Süre Tanımanız Gerekiyor”
Sanık müdafi olarak duruşmaya katılan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Ovalıoğlu’nun bu celsede dinlenmesine şu an karar verilmesine tepki gösterdi. Türkdoğan, şunları söyledi:
“Geçen celse bu konuda daha sonra değerlendirme yapacağını söylediniz ama sonradan savcının tanığı olarak karşımıza çıkan Ovalıoğlu’nun dinlenmesine şimdi karar veriyorsunuz. Bu usul artık şeye dönüşüyor, biz şeklen itirazları yapmış gibi oluyoruz, mahkeme de reddediyor. Önceden haberimiz olsaydı itirazlarımızı yapardık. Böyle dinlemeye dair kararınız varsa hemen dinlenmesi değil, bizim itirazlarımızı alıp öyle dinlemeniz lazım. Biz hazırlıksız dinlersek nasıl itiraz edeceğiz? Süre tanımanız gerekiyor. Biz her duruşmada başka bir tanıkla karşılaşacaksak bu yargılama ilkesine aykırı, bu yargılama bitmez. Savcı başka deliller bulacaksa, araştırma yapacaksa başka bir dava açması lazım. Daha sonra bunları birleştirir mahkeme. ‘Biz yeni bir tanık daha bulduk, haydi bunu da dinleyelim, bundan bir şey bulamadık, bir de bunu dinleyin’ demek CMK’ya aykırı. Biz dinlenmemesini, şayet dinlenecekse de şimdi değil, daha sonra dinlenmesini istiyoruz.”
“Deliller Bizden Kaçırılıyor”
Av. Levent Kanat da şöyle konuştu:
“Deliller bizden kaçırılıyor. Biz duruşmalara geliyoruz, sürpriz şekilde delille karşılaşıyoruz. Bizim öncesinde itiraz hakkımız, onu değerlendirme, sizin sağlıklı, hukuka uygun bir karar vermenize bizim avukat olarak katkı sunmamız engelleniyor. Daha önce gizli tanık Ulaş’ı dinlediniz, biz itiraz ettik, usulünüz doğru değil. Sonra tutanağı gördük, gizli tanık yargılananlardan 4 kişiyi tanıdığını söylüyor, 3’ünün ismini söylüyor. O 3 kişinin dışındakinin kim olabileceğini biz kestiremedik. Olsa olsa Belkıs Yurtsever’dir gibi bir yoruma gittik. Siz de Belkıs Yurtsever hakkında söylediklerinde ciddi çelişki olduğunu görüyorsunuz, tutanaklardan anladığımız kadarıyla, çelişkiyi gidermek için soru soruyorsunuz. Şimdi ara kararınıza bakıyorum, bu 4. kişi Belkıs Yurtsever de değil. İşte bu, bizden kaçırarak dinleme usulünüzün yarattığı tahribatlar. Savunma hakkımızı, hukuka uygun delillerle yargılanmayı engelleyen bir şey. Bunu doğru bulmuyoruz.”
Savcı, mütalaasında, tanık Ovalıoğlu’nun beyanlarının alınmasına, Ovalıoğlu’na ilişkin evrakların dosyadan çıkarılması talebinin reddine ve sanık müdafilerinin talep ettikleri makul sürenin kendilerine verilerek, tanık beyanının bir sonraki celsede alınmasına karar verilmesini istedi.
Ara Karar
Mahkeme Heyeti, Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun dinlenmesine ilişkin itirazları kabul ederek, sanık müdafilerin talep ettiği sürenin kendilerine verilerek, tanık beyanının bir sonraki celsede alınmasına oy birliğiyle karar verdi.
“Gizli Tanığın Beyanlarının Tamamı Yalan ve İftira”
Mahkeme Başkanı, gizli dinlenerek ifadesi dosyaya eklenen Ulaş isimli gizli tanığın geçen celse SEGBİS çözümünün yetişmemesi nedeniyle sanık ve sanık müdafilerinin beyanlarının alınamadığı anımsattı.
Mahkeme Başkanı, Gönül Erden’e Ulaş’ın beyanlarına karşı söyleyeceği bir şey olup olmadığını sordu. Gizli tanığın beyanlarının hiçbirini kabul etmediğini, tamamının yalan ve iftira olduğunu vurgulayan Erden, “Bana dair söylediği tek doğru şey SES içinde faaliyet yürüttüğüm, 24 yıldır sendikal faaliyet yürütüyorum. Bunun dışında bana dair söylediği her şey yalan ve iftira. Benim illegal yollarla yurt dışına çıkmışlığım asla yok. Legal çıkışlarımı da belgelerle beyan ettim. Çıkışlarımın çoğu sendikal faaliyet içindir. Gizli tanık çok rahat şekilde bize iftira atıyor, kendini kurtarıyor. Sonra kime ne iftira attığını unutuyor. Onu siz hatırlattığınızda, ‘Ben bu dosyayla yatıp kalkmıyorum, benim bir hayatım var’ diyor. Bizim hayatımız 15 aydır cezaevinde, mahkemelerde geçiyor, bizim hayatımız yok. Bu bile gizli tanığın kendini kurtarması için birilerine iftira atması gerektiğini ortaya koyuyor” dedi.
“Duruşma Olmayan Bir Faaliyetle İlgili Beyanda Bulunmak İstemiyorum”
Av. Türkdoğan, Ulaş isimli gizli tanığı mahkemenin duruşma dışında dinlediğini anımsatarak, şunları söyledi:
“AYM’nin kararına göre, gizli tanık da olsa sesi ve görüntüsü değiştirilerek de olsa mutlaka duruşmada dinlenmesi gerekiyor. Sanık müdafileri, tanık sorgulama hakkını kullanmadan ifade alınamaz. Siz bile görmediniz bu tanığı. Hangi gizli tanık olursa olsun, Mahkeme Heyeti’nin karşısına çıkması gerekir. Gizli tanığın ne dediğiyle ilgilenmiyorum, bu şekilde dinlenmesi usule tamamen aykırı. Tanık sorgulama hakkımız ihlal edildiği için bu tanığın hiçbir beyanının ciddiye alınmaması gerekir. Bu ileride çok açık bir bozma nedeni olacaktır. Sanık ya SEGBİS yoluyla dinlensin ya da dinlenmekten vazgeçilsin. Sanığın ‘Benim başka hayatım yok mu?’ dediğini tutanağa geçirmişsiniz. Bu ne pişkinlik, bu nasıl bir rahatlık! Böyle bir tanık dinleme usulü olamaz. Bu kişinin beyanlarının dosyadan çıkartılması gerekiyor. Çükü yaptığınız şey duruşma değil. CMK’ya göre, sanık ve müdafisi yoksa o duruşma kabul edilmez. Duruşma olmayan bir faaliyetle ilgili beyanda bulunmak istemiyorum.”
Mahkeme Başkanı, Türkdoğan’a “Beyanda bulunmayın o zaman, biz sizi zorlayamayız bulunun diye, bulunmak zorunda değilsiniz. Biz değerlendiririz, o ayrı bir şey” dedi.
“Tanığa Soru Bile Sorulamadığı Bir Sorgulamadan Bahsediyoruz”
Antalya’dan SEGBİS ile bağlanan Gönül Erden’in kardeşi ve avukatı Zülfikar Erden, yaptıkları itirazlara rağmen, gizli tanığın sanıkların ve müdafilerinin olmadığı bir ortamda dinlendiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Biz bunun yanlış olduğunu, usule aykırı olduğunu, buradan gerçeğe ulaşmanın mümkün olmayacağını size anlattık ama siz bize dediniz ki, ‘Biz tanığı sizden gizli dinleyeceğiz, sormak istediğiniz bir soru varsa yazılı olarak gönderin.’ Ne diyeceğini, ne anlatacağını bilmediğimiz bir kişiye ‘Soru sorun’ dediniz. Müvekkili tanıyacak mı, tanımayacak mı, müvekkiller hakkında beyanda bulunacak mı, bulunmayacak mı bilmediğimiz bir aşamada ‘Siz soru yöneltin iletelim’ dediniz. Tanımadığımız, kimi tanıdığını bilmediğimiz tanığa ne soru yönelteceğimizi bilemeyiz. Gizli tanığa soru bile sorulamadığı bir sorgulamadan bahsediyoruz.
Geçen celse açık tanığın beyanlarından da ortaya çıkan bir yalan önünüzde, dosyanızda duruyor. Açık tanık, ‘2015 Haziran ve Temmuz ayında Gönül Erden’i gördüm’ dedi. 2015 yılının Haziran ve Temmuz ayı için HTS kayıtlarına bakabilirsiniz, herhangi bir boşluk var mı? Yok. Gün gün nerede olduğunu, hangi sendikal faaliyette bulunduğunu tek tek açıkladık. HTS kayıtlarının bu tanıkları yalanladığı ortada. Bunların mahkeme tarafından ciddiye alınmaması ve 15 aya varan tutukluluk usulsüzlüğünün de artık sonlandırılması gerekiyor.”
“Gizli Tanık Gelsin Yalanlarını Ortaya Çıkartalım”
Gönül Erden’in diğer kardeşi ve avukatı İsmail Erden de “Gizli tanığın dinlendiği duruşmada ben ablam hakkında ona sorular sormak isterdim. Nerden tanıdığını, ne faaliyetini gördüğüne dair soru sormak isterdim. Bunu değerlendiriyoruz, tutanağa bakıyoruz, açık değil. Söylediği yalanların ortaya çıkartılmasına yönelik elimiz, kolumuz hatta ağzımız bağlı şekilde savunma yapmaya çalışıyoruz. Mahkeme Heyeti gerçeğin aydınlığa çıkarılmasına dair bir çabaya girecekse, gizli tanığı da dinleyecekse önümüzdeki duruşmada burada ya da SEGBİS ile dinler, biz sorularımızı sorarız ve yargılama daha sağlıklı şekilde ilerler. Bizim gizli tanık gelmesin, dinlenmesin, sanki bir şeyleri ortaya çıkartacak gibi bir kaygımız yok; tam tersi gelsin burada yalanlarını ortaya çıkartalım. Beyanlarında somut hiçbir şey yok, ablamla ilgili sendikal faaliyetlerine ilişkin beyanları var. Ben geç olduğunu düşünmüyorum, mahkeme önümüzdeki celse gizli tanığın dinlenmesine ilişkin ara karar oluşturabilir” dedi.
“Hukuki Menfaat Varsa Beyanların İftira Olması Kuvvetle Muhtemeldir”
Av. Levent Kanat da bu şekilde bir dinlemeye çok istisna durumlarda izin verildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Kimliği saklı tutulan tanık, olayları hangi vesileyle öğrenmiş olduğunu açıklamak zorundadır kanun hükmüne göre. Dosyada buna dair bilgi yok. ‘Hakim hazır bulunması gereken, hazır bulunmadan da dinleyebilir’ diyor. Size takdir hakkı vermiş ama keyfi kullanılamaz. Meşru gerekçenizin olması lazım, normal usulün dışına çıkıyorsunuz çünkü. Soru sorma hakkımız var, bunu da geçiyorsunuz ama hiçbir gerekçe belirtmiyorsunuz. Hem yasal mevzuata hem de AYM kararlarına aykırı. Bu usulle dosyaya kazandırılmış delil doğrudan yargılama hakkının ihlaline yol açıyor. Diğer tanıklara mahkemede haksız müdahale olmuş mu? Kerem huzurda dinlendi, kim ne demiş? Dışarıda yaşamaya devam ediyor, kim müdahale etmiş? Onlara ilişkin sıkıntı yok, peki bu kişi açısından ne fark var? Tanığın kimliğinin neden gizlendiği konusunda yeterli gerekçe yok.
Ulaş’ın beyanlarından biz bu kişinin daha önce Kandil’de kaldığını, örgütte faaliyet yürüttüğünü anlıyoruz. Müvekkilimle ilgili ‘2015 yılında Kandil’e giderek eğitim aldı’ diyor. Siz kendisine ‘Kandil’de faaliyetini gördün mü?’ diyorsunuz, ‘Hayır’ diyor. ‘Benim bir hayatım var, çocuklarım var’ dediğine göre buralara dönmüş, soruşturmalar ortadan kalkmış, tutuklu değil. Geldiğinde mutlaka bir soruşturmadan geçti ve kurtulmak için başka insanlara iftiralarda bulundu. İftiraları para etmiş ki yargılamalardan ve cezalardan kurtulmuş, hukuki bir menfaat elde etmiş. Hukuki menfaat varsa beyanların iftira olması kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla bu şahsın beyanları, sanıkların aleyhine delil olamaz.”
“Bu İnsanın İfadeleri Üzerinden Ben 6 Aydır Cezaevindeyim”
Selma Atabey, 2014 yılında Diyarbakır Devlet Hastanesi’nde hemşire olarak çalıştığını belirterek, şunları dile getirdi:
“Devlet memurunun alabileceği izinleri, devlet memuru olduğunuz için siz de bilirsiniz. Avukatlarım bunlarla ilgili belgeleri sunacak. Yaz ayları diyor, bunun kapsamı ne, o da anlaşılır değil ama sorun değil. 2014 yılında ben Diyarbakır’da SES Şube yönetimine seçildim. Beni tanırsa sendikal çalışmalardan dolayı tanır, en azından böyle düşünmek istiyorum. O dönemde ciddi sağlık sorunlarım vardı. Bana 2014’te meme kanseri teşhisi konulmuştu. Bunun yanı sıra yine 2014’te kız kardeşime tiroid kanseri teşhisi konuldu. O süreç benim hayatımda dönüm noktası diyebileceğim, en kötü diyebileceğim bir dönemdi. Hem sendika, hem devlet memurluğu hem sağlık sorunlarımızla uğraşıyorum. Bu süreçte böyle bir yolculuğa çıkacak, yurt dışına çıkılabilecek durumda değilim. Şunu da ifade etmek istiyorum, 2014’te ben Irak Kürdistan Federal Bölgesi’ne gittim 1 günlüğüne, pasaportumda da açık, basında da yer aldı. Başkanlık seçimi vardı, oyumuzu kullanıp arabayla geri geldik.
Gizli tanık Ulaş’ın metnini her okuduğumda eyvah diyorum, bu kadar mı? Bu insanın ifadeleri üzerinden ben 6 aydır cezaevindeyim. Kendisi ‘Benim bir hayatım var’ diyebiliyor rahatça. Benim hayatım ne olacak? Benim çocuğum ne olacak? Sendikada görevlerim var, 6 aydır cezaevinde işlevsiz halde bırakıldım.”
“Gizli Tanık Hiç Kimseyi Tanımıyor”
Av. İddamin Karahancı da “Bildiğimiz bir şey var ki, gizli tanık hiç kimseyi tanımıyor. Tanısın diye önüne bir şeyler konulmuş ama sonra unutmuş. Selma Atabey ile ilgili ‘Kod ismi var mı?’ diyorsunuz, ‘Var ama hatırlamıyorum’ diyor. Bu örgüt mantığına aykırı, örgütte esas olan kod adıdır. ‘30-45 gün kesintisiz mi?’ diyorsunuz, ‘Evet’ diyor. Devlet memuru, nöbetleri var, sendikada yönetici, oğlu var, kanserle uğraşan bir kadın, kardeşi kanser ama bu kadar şeyin içinde kalkıp 45 gün Kandil’e gidecek. Tamamen mantığa aykırı ama biz bunlarla ilgili savunma yapmak zorunda kalıyoruz” dedi.
Atabey’in belirtilen tarihlerde nerelerde olduğunu gün gün sayan Av. Karahancı, “Hani 45 gün, nerede aralıksız gittiği? Şahsın söyledikleri hiçbir şekilde gerçek değil. Bunlar itirafçı olmak istiyor çünkü tutuklular, bir şeyler söylersek çıkarız diye. Delil yok, gerçekliği olmayan bir şey var, bunlara rağmen müvekkillerim tutuklu” dedi.
“Erden Bütün İzinlerini Ailesi İçin Kullandı”
Geçen duruşmada, salonda tanık olarak dinlenen Kerem Gökalp, Gönül Erden ile 2015 yılının Haziran sonu ve Temmuz başında Kandil’de KCK’nın Emek Komitesi’nin düzenlediği eğitim çalışmasında karşılaştığını ve bu eğitimin aralıksız 20-25 gün sürdüğünü söylemişti. Av. Zülfikar Erden ise Erden’in Haziran ve Temmuz ayında gün gün hangi eylem ve etkinliklere katıldığını anlatmış ve ilgili belgeleri mahkemeye sunmuştu.
Bu celsede, Gönül Erden’in belirtilen tarihlerde Türkiye’de bulunduğuna ilişkin iki tanık dinlendi.
Tanık Aylin Akçay Aydoğan, Gönül Erden’i uzun zamandır SES’ten tanıdığını, birlikte yönetim kurulu üyeliği yaptıklarını anlattı. Mahkeme Başkanı’nın sendikada yurt dışına görevlendirmenin nasıl olduğu sorusuna Aydoğan, şu yanıtı verdi:
“Bize davet gelir ve MYK kimin katılacağına karar verir. Temsiliyet önemli olduğu için genelde eş başkanlar katılır. Uygunluk durumu değerlendirilir, mesela benim bebeğim vardı görev almadım. Ya da gençlik faaliyetidir, belli yaşın altındaki kişiler katılır ya da kadınlar üzerine bir çalışmaysa kadın alanından biri katılır. MYK değerlendirir ve ortak kararla belirlenir.”
Zamanlarının büyük çoğunluğunun sendikal faaliyetle geçtiğini kaydeden Aydoğan, “İzni memurlar kadar bile kullanmıyoruz. İzin kullanmak isteyen MYK’ya bilgisini verir, zaman uygunsa kullanılır. Gönül Erden ailesine çok bağlıdır, kullandığı bütün izinler onlar için planlanmış ve en asgariye indirilmişti. Mümkün olduğu en alt düzeyde izin kullandı ve ailesi için kullandı” dedi.
Mahkeme Başkanı’nın “Erden’in PKK/KCK ile bir ilişkisi olduğuna dair düşüncen var mı?” sorusunda Akçay, “Yok” diye cevap verdi.
“2015 Yılı Bizim İçin Toplu Sözleşme Süreciydi”
Tanık İbrahim Kara da Gönül Erden ile birlikte yönetim kurulunda görev aldığını ve 7 yıl boyunca eş genel başkanlık görevi yaptığını belirterek, “Merkez Yönetim Kurulu toplantılarımızı haftada bir yaparız. 2014 yılında Genel Kurulu sonrası (nisan sonuydu) mayıs haziran gibi işlerimizi toparladık, ne yapacağımızı anlamaya çalıştık. Sonra herkese 1 hafta-10 gün izin verdik, herkes tek tek gidip geldi. 2015 yılı bizim için toplu sözleşme süreciydi. Bunlara hazırlanmamız gerekiyordu. Toplu sözleşme ağustos ayında yapılıyor ve öncesinde Gönül Erden ile birlikte il gezileri yaptık. Programımızı çıkardık. Gönül Erden’in 2015 yılında kardeşi doğum yaptı, İstanbul’a gitti diye hatırlıyorum” dedi.
Mahkeme Başkanı’nın “Eş genel başkanlar arasında yurt dışına gitme gibi konularda fark var mı? Hangi konulara hangi başkanın gideceği gibi” sorusu üzerine Kara, şunları söyledi:
“İlişkide olduğumuz sendikalarla görüşmeleri genelde ben yönetiyordum. Bazı sekreterliklerin işlerine ben, bazılarına Gönül katkı sunuyordu. Örneğin ben örgütlenme, Gönül kadın çalışmaları alanlarıyla ilgileniyorduk. Mesela insan hakları komisyonlarında yönetme kurulundan arkadaşlarımız görevlendiriliyordu.”
“HTS Kayıtlarıyla Tanık Beyanlarının Yalan Olduğunu Ortaya Çıktı”
Mahkeme Başkanı’nın, dosyaya eklenen HTS kayıtlarına ilişkin söz almak isteyen olup olmadığını sorması üzerine Av. Türkdoğan, HTS kayıtlarına göre, hem açık hem gizli tanığın beyanlarının yalan olduğunun ortaya çıktığını belirterek, “HTS kayıtlarında Gönül Erden’in bu tarihlerde nerelerde olduğuna dair tespitler var. Bu kayıtlar bile tek başına tutukluluğun artık sona erdirilmesi gerektiğini ortaya çıkarıyor” dedi.
Av. İsmail Erden, HTS kayıtlarının tartışmaya yer bırakmayacak maddi bir delil olduğuna dikkat çekerek, “HTS kayıtları, gizli ve açık tanığın ifadelerinin neden, nasıl bu noktaya geldiğini, kolluk sürecinde hazırlanan oyunu ortaya koyuyor. Zaten tüm bu dosyanın tamamen bir kurgu olduğu da ortaya çıktı. Asıl olan suçlamanın ispat edilmesidir ama biz gün gün ortaya koyduk, HTS kayıtları da beyanlarımızın doğru olduğunu gösterdi” diye konuştu.
Av. Zülfikar Erden de HTS kayıtlarıyla yalan söyledikleri ortaya çıkan açık ve gizli tanıklar hakkında suç duyurusunda bulunmasını talep etti.
Savcı, mütalaasında, sanık Belkıs Yurtsever hakkında gizli tanık Ulaş’ın beyanlarının alınabilmesi için talimat yazılmasına, tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun bir sonraki celse beyanlarının alınabilmesi için cezaevine talimat yazılmasına, Gönül Erden ve Selma Atabey hakkında “delil yoğunluğu, alınabilecek ceza miktarı itibariyle kaçma şüphesinin bulunması, uygulanan tedbirin alınabilecek ceza miktarı itibariyle şu an için orantılı bulunması” hususları dikkate alınarak tutukluluğun devamına ve diğer sanıklar hakkındaki tedbirlerin de aynen devamına karar verilmesini talep etti.
“HTS Kayıtları Savunma Bile Gerektirmeyecek Şekilde Ortada”
Mahkeme Başkanı Gönül Erden ve Selma Atabey’e tutukluluk hallerinin devamının istendiği mütalaaya karşı söyleyecekleri bir şey olup olmadığını sordu.
Erden, dört duruşmadır masumiyetimi ispatlamaya çalıştığını vurgulayarak, şunları söyledi:
“Somut deliller dikkate alınmıyor. Dosyadaki tüm sendikal faaliyetlerimin tamamını zaten kabul ediyorum. Açık ve gizli tanıkların beyanlarını da HTS kayıtları ve nerede olduğuma dair belgeler çok net şekilde, şüpheye yer vermeyecek şekilde ortadan kaldırılıyor ama ben her şeye rağmen 15 aydır tutukluyum. İnsan hayatında 15 ayın yok yere, iki tanığın yalanları üzerine hapishanede geçmesi az değil. HTS kayıtları çok net, savunma yapmamı bile gerektirmeyecek şekilde ortaya koyuyor. Ben 15 aydır özgürlüğümden mahrum şekilde cezaevindeyim. HTS kayıtları çok net, savunma yapmamı bile gerektirmeyecek şekilde ortaya koyuyor her şeyi. Tüm bunların göze alınarak tahliyemi talep ediyorum. HTS kayıtları elime ulaşmadı, ama ulaşmasına da gerek yok, ben ne yaptığımı biliyorum. HTS kayıtları mahkeme açısından önemli.”
Selma Atabey de “Altı ay boyunca süreci anlamaya çalıştım. Fakat geldiğimiz noktada ortaya konulan iddialar ve bunun yanı sıra bizim ortaya koyduğumuz somut delilleri karşılaştırdığımızda hala tutukluluğun devamı talebini anlamış değilim. Bu haksız tutukluluğa karşı tahliyemi talep ediyorum” dedi.
“Bunlar Tanık Değil, İftiracı”
Av. Türkdoğan da dosyada şu ana kadar aleyhe bir somut delilin bulunmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Bu dava daha açılırken soruşturma aşamasında müvekkilim ve sanıkların savunması yok. Savunması alınmayan insanlarla ilgili açılan bir dava var, yani en baştan bir önyargı var, bu CMK hükümlerine aykırı. Sanıkla ilgili en önemli delil savunmasıdır. Sanığın savunması alınmadan, şüphe aşamasında tutuklanmış. Gönül Erden iki tanık beyanlarından tutuklandı, biri gizli biri açık. HTS belgeleri ve sunduğumuz belgelerle kanıtladık, Gökalp’in beyanlarının ciddiye alınmaması, aksine suç duyurusunda bulunması gerekiyor. Gelelim Ulaş’a, somut olarak işimize yarayabilecek hiçbir şey söylememiş, tam tersine tamamen hukuka aykırı bir pozisyon yaratmış. Kollukta ‘Tanıyorum’ deyip SEGBİS’te görünce ‘Tanımıyorum’ diyen birinin beyanından bir şey çıkmaz zaten.
Gönül Erden, 2014’ten 2020 yılına kadar SES Eş Genel Başkanı. Bu sürede kolluğun gözetiminde olan bir insan. Bu soruşturmalar yeni değil, 2008-2009’da var. Türkiye’de kolluk; sivil alanda, sendika-emek alanında sivri çıkışları olanı kendi denetimi altına almak istiyor. Kürtseniz PKK/KCK ile, değilseniz başka bir sol örgütle bağ kurmaya çalışıyor.
‘Siyaha Karşı Beyaz’ belgeseli, Covid döneminde hayatını yitiren sağlık emekçileriyle ilgili. Belgeselde konuşan herkese soruşturma açtılar. Oradan bir şey çıkmayınca ‘Covid ile ilgili yasa dışı örgüt şu açıklamayı yaptı, siz de bunu yaptınız, örgüt faaliyeti yürüttünüz.’ Neymiş bu faaliyetler? Bakın, Covid döneminde SES’in yaptığı bütün eleştirileri şimdi devlet tek tek yerine getiriyor. Personel yetersiz denildi, personel alımı yapıldı; ekonomik olarak zor durumda denildi, daha fazla ekonomik katkı alınacak düzenlemeler yapıldı. Yani tam tersi, sendika görevini yapmış. Gönül Erden ve arkadaşları muhalefet etmiş, karşılığında hükümet de adım atmış. Yani siyasi iktidar, sağlık alanında kendisine muhalefet edilmesi istenmiyor. Biri gizli biri açık iki tanık bulmuşlar. Buradan bir şey çıkarmaya çalışıyorlar. Muhalefet edenler nasıl suça bulaştırılır, örneğiyle karşı karşıyayız. Eğer her türlü eleştiri suç olarak değerlendirilecekse orada hukuk devleti yoktur.
Gönül Erden, Ankara’da TEM Şube tarafından gözaltına alındı, dört gün gözaltında kaldı, soruşturma geçirdi ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. O zaman Ankara’da kaç tane TEM var? O zaman tanık yoktu diyeceksiniz. Bunlar tanık değil ki, iftiracı. Bunlar gerçekten tanık olsa tarih verirlerdi, olay verirlerdi, ayrıntı anlatırlardı. Bunların hiçbiri yok dosyada.
Beyanlarının yalan olduğu ortaya çıkan, menfaat elde eden kişilerin beyanlarıyla tutukluluğun devamına karar verilemez. Bu dosya örgüt yöneticiliği dosyası olamaz. Yargıtay kararları var. Hala bunda devam ediliyorsa bir art niyettir. CMK’nın ilgili hükümlerini göz önüne alarak tahliye kararı vermeniz gerekir. Artık bu hukuka aykırı duruma son verilmesini ve tahliye talep ediyoruz.”
“Savcı AYM ve AİHM Kararlarına Aykırı Şekilde Gerekçesiz Bir Mütalaa Verdi”
Av. Linda Sevinç Hocaoğulları, bu dosyanın örgüt üyeliği kapsamında dahi ele alınamayacağının açık olduğunu dile getirdi. Savcının mütalaasında “delil yoğunluğu” ifadesini kullandığını anımsatan Hocaoğulları, “Bu bir gerekçe değil. Savcının ‘yoğun deliller’ hakkında bizi de bilgilendirmesi gerekiyor” dedi.
En önemli deliller olan gizli ve açık tanık beyanlarının çürütüldüğünü söyleyen Hocaoğulları, şöyle devam etti:
“Savcılık bir soruşturma başlatmış, örgüt yöneticiliği iddiası kapsamında telefon dinlemeleri yapılmış, takip yapılmış ancak eline ne geçmiş? Bu kişiler sadece sendikal faaliyet yapmış. O zaman ortada böyle bir delil yok. Zaten savcı da bunu açıklayamayacak olduğu için AYM kararlarına da AİHM kararlarına da aykırı şekilde gerekçesiz bir mütalaa verdi ve tutukluluğun devamını istedi. Türkiye’de örgüt üyeliğinden yargılanmayan neredeyse kimse kalmadı. Toprağını savunan bir köylü de çok rahatlıkla örgüt üyeliğinden yargılanabiliyor. TTB duruşmalarımızı takip ediyordu, bugün Şebnem Hoca da tutuklu.
Tanık beyanlarına dair ayrıntılı beyanda bulunuldu. Mahkemenin suç duyurusunda bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Sosyal medya paylaşımları zaten propaganda kapsamında değerlendiriliyor, bu gerekçelerle tutuk devam kararı mümkün değil.
Bugün SES’in yöneticileri terör örgütü yöneticiliğiyle suçlanıyor ancak burada temel olarak yargılanan sendikal faaliyettir. Bu ülkede sendikacılık yapılıyorsa SES yapıyordur, solcular yapıyordur ve bu faaliyeti engellemek için açılmış bir soruşturmadır. Müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum.”
“Suçun Vasfı Kuvvetle Muhtemel Değişecek”
Av. Zülfikar Erden de “Kolluğun ve savcılığın suç unsuru olarak lanse ettiği sendikal faaliyetleri tartışmaya başlarsak, zerre kadar suç unsuru olup olmadığını tartışırsak bu bizi çok farklı yerlere götürür. Ben bunun tartışmaya kapalı olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Av. Erden, şöyle devam etti:
“Tanık, müvekkilimi Kandil’e gidip eğitim aldığını bilecek kadar tanıyorsa başka faaliyetleri hakkında da bilgi sahibi olmalı. Kod adını bilmiyor, başka ne faaliyeti var, görevi ne bilmiyor. Hiçbir bilgisi yok, örgüt üyesi olduğuna dair şüphe yaratacak hiçbir bilgisi yok ama her ne hikmetse sadece Kandil’e gittiğini biliyor, o da HTS kayıtlarıyla çürütülmüş durumda.
Müvekkiller hakkında bu soruşturma 2020 yılında başlıyor. O güne kadar müvekkiller hakkında TEM Şube tarafından yapılan onlarca gözaltı ve soruşturma var, bunlar ya takipsizlikle sonuçlanıyor ya da davaya dönüşenler de beraatle sonuçlanıyor. Hiçbir örgüt bağlantısı bulunamıyor. 2020 yılında müvekkiller hakkında yeniden soruşturma başladığında ve ilk gözaltılar yapılana kadar yapılan telefon dinlemelerinde suç unsuru olabilecek tek cümleye rastlamıyoruz, tanıkların yalan söylediği ortada ama savcılık makamı bunları dikkate almıyor. Aslında HTS kayıtlarının da soruşturma aşamasında tamamlanması, tanıkların dinlenmesi, ardından gerekiyorsa gözaltına alınması gerekiyordu. Ama adalet sistemi böyle yürümüyor. ‘Önce cezaevine bir atalım, 10-20 ay yatsınlar, sonra eğrisi doğrusu ortaya çıkar.’ Ortada böyle bir gerçeklik varken savcının hala tutuk devam kararı istemesinin; ev hapsi, imza adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz olduğunu gerekçelendirilmesi gerekiyor. Duruşma en az 2,5-3 ay sonraya erteleniyor, müvekkil açısından sonucu çok ağır oluyor. Suçun vasfı kuvvetle muhtemel değişecek. Tüm bunların göz önüne alınarak tahliye talep ediyorum.”
Sanıklar Fikret Çalağan, Belkıs Yurtsever, Erdal Turan, Ramazan Taş ve Rona Temelli de adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını talep etti.
Mahkeme Heyeti saat 14.30’da kararı açıklamak üzere duruşmaya ara verdi.
Bir saatlik aranın ardından karar açıklandı.
Mahkeme Başkanı, Selma Atabey ve Görül Erden’in tutukluluk hallerinin devamına karar verildiğini okurken, izleyici sıralarından bir kişi “Yuh artık” diye tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı, “Saygısızlık yapma, kim söyledi onu, dinlemek istemeyen çıkabilir” dedi ve kararı okumaya devam etti.
Ara Karar
-
Selma Atabey ve Görül Erden’in tutukluluk hallerinin devamına,
-
Fikret Çalağan, Bedriye Yorgun, Belkıs Yurtsever’in “yurt dışına çıkışının yasaklanması” ve “her ayın ilk günü imza bildiriminde bulunmak” şeklindeki adli kontrol tedbirlerinin devamına,
-
Rona Temelli, Erdal Turan ve Ramazan Taş’ın “yurt dışına çıkışının yasaklanması” adli kontrol tedbirlerinin devamına ve “her ayın ilk günü imza bildiriminde bulunmak” şeklindeki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına,
-
Tanık Hicran Berna Ayverdi’nin son ikametinin bulunduğu yer gözetilerek ilgili kolluk birimine adres araştırması müzekkeresi yazılmasına ayrıca Diyarbakır TEM Şube Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak şahsın duruşma gününde mutlak suretle hazır edilmesinin istenmesine,
-
HTS kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporunun dosyaya dönüşünün beklenmesine,
-
Gizli tanık Ulaş’ın beyanlarının bulunduğu CD’nin sanık müdafilerinin itirazları gözetilerek heyetçe yeniden dinlenmesine, çözümde hata olup olmadığının değerlendirilerek dosyaya alınmasına,
-
Gizli tanık Ulaş’ın yeniden mahkemece belirlenip ilgili Tanık Koruma Şube Müdürlüğü ile irtibata geçilerek ve özel ortamda hazır edilerek beyanlarının alınması sehven unutulan sanık yönünden dinlenilmesi ve bu gizli tanığın dinlenilmesine ilişkin sanık müdafilerinin itirazlarının reddine,
-
Soruşturma aşamasında el konulup incelemesi tamamlanan dijital materyallerin sanıklara iadesine,
-
Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun tanık sıfatıyla dinlenmesi konusunda sanık müdafilerinin itirazlarının ara kararla heyetçe değerlendirilmesine oy birliğiyle karar verildi.
Duruşma yaklaşık 4,5 saat sürdü. Bir sonraki celse 13 Mart 2023 Pazartesi günü saat 10.00’da görülecek.
Duruşma Sonrası
Duruşmanın ardından Selma Atabey, jandarma tarafından hızla salondan çıkartıldı. Gönül Erden ise avukatlığını yapan kardeşine kısa da olsa sarılma fırsatı buldu. İzleyici kısmında bulunan arkadaşlarıyla vedalaşmak isteyen ancak oraya yaklaşmasına izin verilmeyen Erden, salondan dostlarının alkışlarıyla uğurlandı.
Duruşma öncesinde salonun girişinde 5-6 çevik kuvvet polisi beklerken, duruşma sonunda çok sayıda çevik kuvvet polisinin kalkanlarıyla salonun önüne yerleşmiş olduğu görüldü.