Mahkeme: Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2020/117
Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 günü Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki silahlı çatışmaların kültürel miras varlıkları üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekmek için Dört Ayaklı Minare önünde bir basın açıklaması yapıldığı sırada çıkan çatışmada başından vurularak hayatını kaybetti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı cinayetten dört buçuk yıl sonra 20 Mart 2020 tarihinde tamamladı. İddianamede, çatışmanın yaşandığı sokakta bulunan polis memurları Sinan Tabur, Mesut Sevgi ve Fuat Tan’ın “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” suçu istinadıyla, davanın firari sanığı PKK üyesi Uğur Yakışır’ın ise “olası kastla ölüme sebebiyet verme” suçunu işlediği değerlendirildi. Davanın diğer şüphelisi Mahsum Gürkan ise Sur ilçesindeki çatışmada hayatını kaybettiği için hakkındaki soruşturma düşürüldü. Mahkeme, 29 Kasım 2023’te görülen davanın 9. duruşmasında, sanık Uğur Yakışır’ın dosyanın bu davadan ayrılmasına karar verdi. Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Tahir Elçi Davası’nın 10. duruşması 6 Mart 2024 tarihinde görüldü.
Duruşma Öncesi
Davanın görüleceği Diyarbakır Adliyesi önünde çok sayıda çevik kuvvet polisi, sivil polis ve zırhlı araç bekliyordu. Giriştekii iki arama noktasından geçip, Genel bilgi toplama işlemi (GBT) yapıldığına dair pusula aldıktan sonra adliye binasına girebildik. İzleyici ve katılan sayısının fazla olması nedeniyle Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonunda görülen duruşmalar, bu kez daha küçük olan Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinin kendi duruşma salonunda görüleceğini öğrendik. Duruşma yapıldığı salonun önünde çok sayıda polis bekliyordu. Salonun yanındaki panoya duruşma listesi asılmamıştı. Duruşma, mahkemenin kararlaştırdığı saatte başladı. Polis, duruşmayı izlemek için salona gelenlerin üstünü aramadı.
Duruşmaya Katılım
Katip duruşmaya katılanların yoklamasını yapıp isimlerini tutanağa geçirdiği sırada Mahkeme Başkanı ve bir heyet üyesi, duruşma salonuna geldi.
Duruşma öncesinde mahkeme ile yapılan görüşmelerde esas hakkındaki mütalaanın henüz hazırlanmadığı öğrenildi. Bunun üzerine Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı ve Diyarbakır Barosu, bu duruşmada karar çıkmayacağı ve erteleneceği için duruşma öncesinde katılım çağrısı yapmamıştı. Bu nedenle duruşmaya bu kez Diyarbakır dışından az sayıda kişi katıldı.
Salonda avukatlar için sadece 8 sandalye vardı. Bu nedenle birçok avukat duruşmayı sanık sandalyesinde veya izleyiciler için ayrılan bölümde izledi.
Katılan Türkan Elçi ve Tahir Elçi’nin kardeşi Mehmet Elçi duruşma salonundaki yerlerini aldı. Tahir Elçi Davası Komisyonu üyesi ve katılan vekilleri Av. Mahsuni Karaman, Av. Muhsin Oğurgül, Av. Günal Kurşun, Av. Berfin Elçi, Av. Gamze Yalçın İlboğa, Av. Evin Batı, Av. Mahsum Batı, Av. Evin Batı, Av. Aynur Tuncel Yazgan, Av. Zahide Beydağ Tıraş Öneri, Av. Muhammed Neşat Girasun, Av. Erkan Şenses, Av. Mehmet Emin Aktar, Av. Cihan Aydın ile Türkiye Barolar Birliği Temsilcisi Av. Deniz Özbilgin, Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren ile Diyarbakır Barosu’nun vekili Av. Mehdi Özdemir de salondaki yerlerini aldı.
Tutuksuz yargılanan sanık polisler Mesut Sevgi Hatay’dan, Fuat TanElazığ’dan, Sinan Tabur ve avukatı Şenay Yalçın ise Malatya’dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı. Sanıkların görüntülerinin küçük olan SEGBİS ekranına parçalı yansıtılması nedeniyle ekranda bir şey görünmüyordu. Sanık Mesut Sevgi’nin hazır bulunduğu talimat mahkemesi Hassa Asliye Ceza mahkemesinde aynı anda başka bir duruşmanın yapıldığı görülüyordu. Bu nedenle talimat mahkemesi hakiminin sesi salondan duyuluyordu. Mahkeme Başkanının sessiz olunması yönündeki uyarısı üzerine talimat mahkemesi hakimi duruşmada olduklarını, başka salon olmadığını ve bu şekilde devam edilebileceğini bildirmesi üzerine SEGBİS’in kapatıldı.
Torino Barosu’ndan Barbara Porta, Nice Barosu’ndan Adrien Verrier, Paris Barosu’ndan Françoise Cotta, Pisa Barosundan Ezıo Menzıone, Rennes Barosundan Gaelle Gırardon duruşmayı gözlemci olarak izledi. Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyeleri, Avukat Hakları Merkezi, Hafıza Merkezi, MLSA, ÖHD, İHD temsilcileri ile CHP ve DEM Parti milletvekilleri de davayı izledi.
Duruşmayı basından sadece Artı Gerçek, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri izledi. Ayrıca çok sayıda sivil polis duruşma salonundaydı.
Duruşmanın Seyri
Mahkeme Başkanı, esas hakkındaki mütalaa için ilk olarak sözü duruşma savcısına verdi. Savcı, dosyanın kapsamlı olması nedeniyle esas hakkında mütalaayı hazırlamadığını belirterek, ek süre talep etti. Ardından Mahkeme Başkanı, “Gün vereceğiz. Söz isteyen var mı?” diyerek katılan ve sanıklara söz verdi.
‘Bu Haliyle Hazırlanacak Mütalaa Davayı Eksik Bırakır’
İlk sözü alan Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, adliyenin en büyük salonunda görülen davanın duruşmalarının bundan sonra da aynı salonda görülmesi konusunda mahkemenin gerekli planlamayı yapması gerektiğini söyledi. Dava dosyasının çok kapsamlı ve ağır olduğunu vurgulayan Eren, mütalaanın bu davanın önemine denk düşecek şekilde hazırlanması gerektiğini ifade etti. Eren, mahkemenin reddettiği taleplerine dikkat çekmek ve bu dosyanın neden esas hakkındaki mütalaa için savcılığına gönderilmemesi gerektiğinin nedenlerini ortaya koyacağını söyledi. Eren, “Bu haliyle gelecek mütalaa davayı eksik bırakır. Ceza hukukunun temel prensipleri itibariyle maddi gerçeğin tam anlamıyla açığa çıkması konusunda dosyada gerekli araştırmaların hâlâ yapılmadığı kanaatindeyiz. Geçen celse reddettiğiniz 10 küsur talebimizin hepsi bu davada maddi gerçeğin ortaya çıkması ve davanın seyrini etkileyecek ara taleplerdi. Ara kararlarınızda bunu görmezden geldiniz. Daha önce kurduğunuz ara kararlardan da vazgeçtiniz”dedi.
‘Bu Şüpheleri Gidermeden Verilecek Kararla Dosya Sakat Ve Eksik Hükme Bağlanmış Olacak’
Mahkemenin reddettiği taleplerinin bu dava açısından neden kabul edilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koyacağını ifade eden Eren özetle şunları söyledi “Olay mahalline bir keşif yapmadan siz bu dosyada karar verecek gibi gözüküyorsunuz. Ceza hukukunda en önemli delillerden birinin olay yeri incelemesi olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Mahkeme heyetinin olay yerine temas etmeden bir karar kurması ne kadar sağlıklı olur? Mardin Kebap Evi’ne ait kameranın ne kadar önemli bir delil olduğunu olay mahallinde yapacağınız keşifle tespit edebilirsiniz. Bize göre Foto Film Şubesine ait kameraya müdahale edildi. Bu anlamda heyetin olay mahalline gitmesi çok önemli ve kıymetli bir delil olacaktı. Eğer siz bu şüpheleri gidermeden karar vereceksiniz, bu dosya sakat ve eksik bir şekilde hükme bağlanmış olacak. Neden 1,5-2 yıldır teknik takipte olan örgüt mensuplarına müdahale edilmedi? Bütün bu şüpheleri gidermemiz lazım. Bu cinayetin bütün yönleriyle aydınlatılması size düşüyordu. İhbarda bulunan kişiler, o takibi yapanlar (polisler) burada dinlenmiş olsaydı, bizim de bilmediğimiz bir şey söylerler ve dosya farklı bir aşamaya da gelebilirdi. Bunların hepsinden vazgeçtiniz.”
‘4 Yıl Önce Başlayan Bu Davada, Soruşturma Aşamasından Farklı Bir Yerde Değiliz’
Cinayet için “siyasi suikast” diyen dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun bunu mahkeme huzurunda açıklaması gerektiğine işaret eden Eren, “Bir suikast taksirle işlenmez. Bunu ben söylemiyorum. Bunu dönemin ilgili Başbakanı söyledi. Bunu da pas geçtiniz. O kadar çok delilden vazgeçtiniz ki. Soruşturma aşamasında yaptıramadıklarımızı, mahkeme heyeti tarafından yerine getirilmesi umudunu beklerken, 4 yıl önce başlayan bu davada soruşturma aşamasından çok farklı bir noktada değiliz. Bu dosyada adalet duygusunun tatmini, herkesin vicdanen rahatlaması için daha önce reddettiğiniz taleplerimize ilişkin ara kararlardan vazgeçmenizi talep ediyoruz. Reddedilen taleplerin cevapları ya da delilleri dosyaya geldikten sonra dosyanın mütalaa için iddia makamına gönderilmesini talep ediyorum”dedi.
‘Keşif Yapılmadan, Tanıklar Dinlenmeden Dava Yeterince Aydınlatılamayacak’
Katılan vekillerinden Av. Zahide Beydağ Tıraş Öneri ise, davanın ilk duruşmasından beri olay yerinde keşif yapılmasını talep ettiklerini ancak mahkemenin her seferinde bunu reddettiğini hatırlattı. Tanıkların cinayet sırasında nerede durdukları, ifadelerin güvenilirliği ve karşılaştırılması açısından tanıkların olay yerinde yapılacak keşif sırasında dinlenmesinin çok önemli olduğunu ve dosyanın esasına etki edeceğini vurguladı. Öneri, “Keşif talebimiz CMK’ye uygun değilse neden ilk celsede reddetmediniz, neden 10’uncu celseyi beklediniz? Bu taleplerimizin reddedilmesi, dosyanın tamamlanmadan mütalaaya verilmiş olması sonucunu doğurmuştur. Bu cinayetin sadece Dört Ayaklı Minare’nin olduğu yere hapsedilmemesi gerektiğini, bu olayı hazırlayan koşulların incelenmesi gerektiğini defalarca söyledik. Biz bir keşif yapılmadan ve tanıklar orada dinlenmeden bu dosyanın yeterince aydınlatılamayacağı görüşündeyiz. Verilecek mütalaa da bu anlamda zaten yeterince aydınlatıcı olamayacaktır. Bu yöndeki taleplerimizin yeniden değerlendirilerek kabulüne karar verilmesini talep ediyorum” diye belirtti.
Olay Yerini Gören Kameranın Yurtdışına Gönderilmesi Talep Edildi
Katılan vekili Av. Günal Kurşun, tevsii tahkikat taleplerinin tümüne yakınının reddedilmesinin bu davadaki bir takım önemli delillerin duruşmada tartışılmasını engellemek anlamına geldiğine işaret etti. Elçi’nin vurulduğu Dört Ayaklı Minare’yi gören Mardin Kebap Evi isimli iş yerinin 4 Nolu kamera görüntüsüne ulaşmak için yapılan bütün taleplere rağmen bunlara ulaşılamadığını hatırlatan Kurşun, “Orijinal delilin bulunduğu cihaz nerede üretilmiş ise buraya gönderilecek bu görüntüler üzerinde herhangi bir müdahalede bulunup bulunulmadığı, eğer bir silme işlemi oluşmuşsa kazıma yöntemiyle o görüntülere ulaşılabilmesi teknik olarak mümkün. Bunun başka davalarda, başka yargılamalarda örneği de var. Örneğin; Beykoz Hizbullah davasında IBM firmasına ilgili hard disk gönderilmişti ve Amerika’dan gelen sonuç karara da yansıdı. Dolayısıyla üretici firmaya delil dosyasında bulunan hard diskin orijinalinin gönderilerek gerekli tedbirin de alınarak bir araştırma yaptırılmasını biz tekrar talep ediyoruz” dedi.
Gürkan Ve Yakışır’ın Dinlenen Telefon Görüşme Kayıtları İstendi
Katılan vekili Av. Mahsum Batı, cinayet öncesinde polislerce takip edilen Uğur Yakışır ve Mahsum Gürkan’ın telefonlarının istihbari dinleme adı altında polislerce dinlendiğini hatırlatarak, bu kayıtların istenmesi yönündeki taleplerinin dosyanın esasına etki etmeyeceği gerekçesiyle mahkemece reddedildiğini söyledi. “Bugüne kadar ne savcılık ne de mahkeme dosyamızın sanığı olan Uğur Yakışır hakkında CMK 135 kapsamında bir dinleme yapılıp yapılmadığını sormadı. Bunu niye özellikle bu şahıs hakkındaki dinleme kayıtlarının getirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Şimdi dönemin Başbakanı yani yürütmenin başındaki şahıs bu cinayetin siyasi bir suikast olduğunu söyledi. Biz de bu kanaatteyiz. Bunun bir arka planının olması lazım. Bu arka plan, sadece Dört Ayaklı Minare’nin olduğu sokağa hapsederek çözülmez. Bu şahıslar kiminle ne konuştu? Bir plan gerçekten var mı, yok mu? Bu nasıl ortaya çıkacak? İşte bu dinleme kayıtları dosyamıza getirilmek suretiyle varsa böyle bir plan o zaman ortaya çıkacak. Savcılık delil toplanmadan bu dosyayı sayın mahkemenin kucağına bırakmıştır. Bu deliller toplanmadan dosyanın mütalaa için savcılığa tevdi edilmesi bizce son derece hatalı. Bu ara kararınızdan dönmenizi ve Uğur Yakışır ve Mahsum Gürkan hakkında CMK 135’e göre bir dinleme kararı var mı, yok mu? Bu hususun savcılıktan sorulmasını talep ederiz.”
‘Bu Görüntülerin Teknik Olarak Geri Döndürülme İmkanı Var’
Katılanlar vekili Av. Muhlis Oğurgül de, davanın bu aşamaya gelmesinin Diyarbakır Barosu’nun çabalarıyla olduğunu ifade ederek, mahkemenin Mardin Kebapevi’ne ait olan ve çalışmadığı söylenen kayıt cihazının incelenmesi konusunda yardımcı olmasını istedi. Oğurgül, “Bu delilin çözümü için de bize kolaylık sağlayın biz kendimiz yapalım. Heyetinizden bir kişi, avukatlardan da bir kişiye zimmet edin bu orijinal kayıtları verin, California’ya götürelim. Yaptığımız araştırmada bunun üzerindeki müdahalenin teknik olarak geri getirilme ihtimali var. Bunu söylüyor uzmanlar. Dolayısıyla bunu çözme ihtimalimiz var ve yol yakınken bunu yapalım. Çözemezsek o zaman geliriz yine diğer delilleri tartışırız. Mahkeme bu talebi kabul etmeyecekse şu kanaate varmış olacağız: ‘Mahkeme bu davanın esasını etkileyecek delilleri toplamaktan imtina etti.” dedi.
‘Bu Yargılama, Avukatların Emekleri Ve Özverileri Sayesinde İlerliyor’
Katılanlar vekili Av. Berfin Elçi, Tahir Elçi’nin yeğeni olduğunu, amcasının katledildiği dönemde lise öğrencisi olduğunu hatırlatarak, “Liseyi bitirdim. Üniversiteyi bitirdim. Avukatlık stajını bitirdim. Şu an amcamın başkanlık ettiği baronun bir üyesi olarak karşınızda duruyorum. Avukat olmamın bir nedeni de onun için adalet talep etmektir. Tahir Elçi cezasızlıkla mücadeleye adanan bir ömür demek. Hayatı boyunca kayıpların akıbetini sordu. Akıbetlerinin ortaya çıkarılması için mücadele etti. Şu an biz de onun dosyasında faillerinin ortaya çıkarılıp cezalandırılması için mücadele ediyoruz. Bu 8 yıllık süreçte cinayetin faillerinin ortaya çıkarılması için ailesi olarak, bir avukat olarak bir çaba göremedik. Bu yargılama tamamen avukatların emekleri ve özverileri sayesinde ilerliyor. Ama bir yerde tıkanıklığa sebep oluyor. Çünkü dört yıldır geliyoruz, gidiyoruz. Bir şeyler talep ediliyor, reddediliyor ve biz sürekli başladığımız yere geri dönüyoruz. Bir paradoksun içindeymişiz gibi. Bir avukat olarak da şu an sizden talebim bu dosyayı cezasızlıkla sonuçlandırmamanız. Etkin bir kovuşturma yürütmeniz. Failleri ortaya çıkarılıp cezalandırmanız.” diye kaydetti.
‘Keşfe Gitmekten Niye Korkuyorsunuz?’
Ardından söz alan katılanlar vekili Av. Mehmet Emin Aktar, “Sayın Başkan siz neden olay yerine gitmekten korkuyorsunuz? Onu merak ediyorum gerçekten.” diye sordu. Mahkeme Başkanı, “Avukat bey düzgün, nezaket dairesinde konuşun. Kaç yıllık avukatsınız. Böyle konuşulmaz.” uyarısında bulundu. Aktar ise “Sayın Başkan izin verin söyleyeceğim. Niye bu kadar geriliyorsunuz hemen?” diyerek tepki gösterdi. Aktar, soruşturmayı yürütmekle görevli olan dönemin Cumhuriyet Başsavcısının olay yerinde keşif yerine gitmemek için bir çatışma senaryosu tezgahladığını söyledi. Olay yerindeki keşfin, bütün delillerin yok edildiği bir dönemde yapıldığını belirtti. Bu davanın görüldüğü bu salonda Medeni Yıldırım ve Kemal Kurkut davalarınında görüldüğünü ve cezasızlıkla sonuçlandığını hatırlatan Aktar, “Burada, bu salonda herhangi birimizin bir adalet beklentisi yok artık. Olay mahalline gidelim, herkes görsün, kayda geçsin. ‘Tahir Elçi nasıl öldürüldü?’ görelim. Sonra ceza mı verirsiniz vermez misiniz? Niye kendi üzerinize alınıyorsunuz” dedi. Aktar, Ankara JİTEM Davası’nda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi üyesi bir hakimin 160 sayfalık muhalefet şerhini hatırlatan Aktar, “Hakimin biri dedi ki bu cinayetler devlet adına yaptırıldı. Biz de bunu istiyoruz. Tahir Elçi’nin faillerini bize bulun. Deyin ki kazaen vuruldu, taksirle vuruldu. Ama bulun bize. Bunu bulmak için çaba sarf ettiniz mi? Bir tek delili araştırdınız mı? Katılan tarafından bir tek talebini kabul etmediniz. Taleplerimizin kabulüne ve Tahir Elçi’nin faillerinin bulunup cezalandırılmasını talep ediyorum.”
Mahkeme Başkanı’nın “Mütalaa gelmedi. Bir diyeceğin var mı?” sorusuna sanıklar Fuat Tan, Mesut Sevgi ve Fuat Tan “Yok.” cevabını verdi.
Ara Kararlar
Ara kararlar için duruşmaya 15 dakika ara verildi ve herkes salondan çıkarıldı. Aranın ardından Mahkeme Başkanı, katılan avukatlarının bütün taleplerinin reddedildiğini, esas hakkındaki mütalaa için iddia makamına son kez süre verildiğini söyledi. Diğer ara kararlar ise şöyle:
-
Sanıklar Fuat Tan, Mesut Sevgi ve Sinan Tabur hakkındaki yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol kararının devamına,
-
Sanıklar ve müdafilerinin bir sonraki celse SEGBİS ile hazır olmaları için yeni duruşma gün ve saatinin talimat mahkemelerine bildirilmesine,
-
Celse arasında iddia makamının mütalaasını dosyaya sunmadığı anlaşılmakla dosyasının yeniden esas hakkında mütalaanın hazırlanması için iddia makamına tevdine, mütalaasını hazırlamak üzere son kez süre verilmesine,
-
Celse arasında mütalaanın dosyaya sunulması halinde duruşma günü beklenilmeksizin taraflara tebliğine,
-
Katılan vekillerinin başta keşif talepleri, dijital materyaller üzerinde yeniden inceleme yapılması talepleri olmak üzere tüm tevsi tahkikat taleplerinin daha önceki duruşmalarda değerlendirilerek reddedildiği anlaşılmakla bu aşamada kararda bir değişiklik gerektirir bir durum bulunmadığından bahisle tüm tevsi tahkikat taleplerinin reddine,
-
Duruşmanın 12 Haziran 2024 tarihine ertelenmesine karar verildi.
Duruşma Sonrası
Duruşmanın ardından Türkan Elçi, davayı izleyenler ve avukatlar Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Burada konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Tahir Elçi cinayeti soruşturmasındaki isteksizlik ve yetersizliğin yargılama aşamasına da yansıdığını söyledi. Eren, “Her celse öne sürdüğümüz ve maddi gerçeğin açığa çıkması konusunda önemli bulduğumuz delillere yönelik araştırma, inceleme ve rapor alma konusundaki bütün taleplerimiz mahkeme heyeti tarafından hep reddedildi. Mahkeme heyetinin bütün taleplerimizi reddederek bu davaya ilişkin bir an önce karar verme istediğinin olduğunu hepimiz gözlemliyoruz. Tahir Elçi dava dosyasının cezasız kalmaması için hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Avukat Günal Kurşun ise “Toplamda sekiz yıl boyunca cezasızlık politikasının en billurlaşarak kristalize şekilde tezahürü Tahir Elçi dosyasıdır. Bugün mahkeme yine kovuşturmanın genişletilmesi taleplerimizi reddetti. Bizler bu ülkenin insan hakları savunucuları, hukukçuları, insanları, vatandaşları olarak adaletin tecellisine inananlar olarak bir kez daha yetkililere sesleniyoruz. Tahir Elçi için adalet istiyoruz. Tahir Elçi’nin hayatlarına dokunduğu kayıp yakınları için adalet istiyoruz. İnsan hakları ihlal edilenler için adalet istiyoruz. Bütün işkence mağdurları adına adalet talep ediyoruz. Bu adalet talebimiz hiçbir zaman son bulmayacak.” dedi.