Görsel
GEZİ8'LİSİ

VOA

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye eş raportörleri John Howell ve Stefan Schennach, Yargıtay'ın Osman Kavala'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onayan kararından derin üzüntü duyduklarını açıkladı.

Howell ve Schennach bugün yaptıkları açıklamada "Bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki iki kararının gözardı edilmesidir" dedi.

Eş raportörler, “Mahkeme'nin Gezi davasındaki diğer dört sanığın cezalarını onaması karşısında dehşete düştük ancak aynı zamanda Avrupa Konseyi Siyasi Araştırmalar Okulu eski direktörünün de aralarında bulunduğu, adli kontrol altında bulunan üç önde gelen sivil toplum aktivistinin serbest bırakılması kararını memnuniyetle karşılıyoruz” dedi.

"Genel olarak bu karardan dolayı son derece hayal kırıklığına uğradık" diyen eş raportörler, "Biz ve Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uymaları ve tüm sanıkların serbest bırakılması için Türk yetkililere baskı yapmaya devam edeceğiz" dedi.

Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi dün Gezi Davası’nda kararını açıklamıştı.

Yargıtay, Osman Kavala'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater'e verilen 18'er yıl hapis cezalarını onarken, Ali Hakan Altınay ve Mücella Yapıcı ile firari durumda bulunan Yiğit Ali Ekmekçi hakkında verilen 18'er yıl hapis cezalarını bozmuştu.

Öte yandan, Osman Kavala’nın, 9 Ekim'de Strazburg'da AKPM Sonbahar Genel Kurul Toplantısı sırasında verilecek olan Václav Havel İnsan Hakları Ödülü için listeye alınan üç adaydan biri olduğu hatırlatıldı. Ayrıca oturumda “Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılması çağrısı” başlığıyla acil tartışma talep edildi.

İnsan hakları örgütlerinden kınama: “Baskıya derhal son verilmeli”

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) de, Gezi Parkı davasında Osman Kavala, Can Atalay, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman ve Mine Özerden’e verilen cezaların Yargıtay tarafından onanmasını kınadı.

TİHV ve İHD yaptıkları yazılı açıklamada kararı, “Türkiye’de yargının artık sadece siyasi bir cezalandırma mekanizması olarak işlediğinin ve tüm hukuki zeminlerini terkettiğinin ilanı” olarak niteledi.

Kararın sadece Gezi davasında yargılananları değil hak ihlallerine ve doğanın yıkımına karşı sorumluluk üstlenen herkesi cezalandırılmaya yönelik olduğu belirtilen açıklamada, “Yurttaşların yaşam dünyalarına ilişkin bağımsız karar verme kapasitesi, yurttaş iradesi ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Buna karşın, şimdi acil görev ve sorumluluğumuz, böylesi bir hukuksuzluğun ve baskı ortamının bizleri teslim almasına izin vermemektir. Topluma reva görülen bu adaletsizliğin karşısında kayıtsız ve sessiz kalmamalıyız. Aksine insan hakları ve demokrasi ilkelerine sahip çıkmakta, hak siyaseti yapmakta ısrar etmeliyiz” denildi.

İnsan hakları örgütleri ayrıca, Birleşmiş Milletler (BM) insan hakları savunucuları bildirgesine göre devletin insan hakları savunucularını korumakla yükümlü olduğunu hatırlatarak, “siyasal iktidarı yargı üzerinde sürdürdüğü baskıya derhal son vermeye, Anayasa’ya ve başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) olmak üzere altına imza atılan uluslararası sözleşmelere ve bu bağlamda oluşan yükümlülükler gereği AİHM kararlarına uymaya davet ediyoruz. Hak savunuculuğu cezalandırılamaz. Hak savunucuları üzerindeki baskı ve yargısal tacizlere derhal son verilsin” çağrısı yaptı.

Adalet Bakanı Tunç: “’Gezi yargılanamaz’ ne demek?”

Bu arada Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bugün Kastamonu'nun Tosya ilçesinde Tosya Adalet Sarayı’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, Yargıtay’ın dünkü kararına değimdi.

Yargının bağımsız olduğunu dile getiren Tunç, “Anayasa'mızın 9'uncu maddesi; 'Yargı yetkisi, bağımsız mahkemelerce kullanılır. Tarafsız mahkemelerce kullanılır.' Anayasamızın 138'inci maddesi açık; 'Hiç bir organ, merci, kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere, hakimlere emir ve talimat veremez.' Yargı kararları eleştirilebilir; ancak yargı kararları üzerinden özellikle yargının tamamını töhmet altında bırakabilecek, hakarete varan cümlelerle saldırırsanız orada Anayasa'nın 138'inci maddesini hatırlatmak gerekir” dedi.

Bakan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siz sokakları ateşe vereceksiniz, onlarca insanın ölümüne neden olacaksınız, kamunun özel şahısların araçlarını altüst edip ortalığı ateşe verip, dükkanları taşlayacaksınız, Gezi olaylarını çıkarıp, 'Gezi masumdu' diyeceksiniz. Hukuk devletinde sokakları ateşe verenlerin, insanları öldürenlerin, onları tahrik edenlerin hesabı sorulmayacak mı? Hesabı sorulmazsa orada hukuk devletinden bahsetmek mümkün olabilir mi? 'Gezi yargılanamaz’ ne demek? Gezi'nin ne olduğunu bu millet gördü. Orada 2 ağaç bahane edilerek sokakları ateşe verenlerle ilgili yargı sürecinin haksız bir yargılama olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz? Ve bunu söylerken de 'Talimatla karar verdiler' diyerek yargıya hakaret ederseniz, burada siz yargı bağımsızlığına, tarafsızlığına saygı duymuyor, hukuk devletini benimsemiyorsunuz demektir.”