Görsel
GEZİ8'LİSİ

T24

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’yı, Gezi eylemlerini organize ederek hükümeti devirmeye çalıştığı gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet, diğer 7 sanığı da bu eylemlere yardım ettikleri gerekçesiyle 18’er yıl hapse mahkum etmesine ilişkin davada gerekçeli kararını açıkladı. Mahkeme, gerekçeleri kararında, eylemlerin hükümeti devirmeye çalışmaya yönelik olduğunu, bu amaçla şiddet ve cebir kullanıldığını kanıtlamak için Yargıtay’ın “28 Şubat postmodern darbe” kararını gerekçe gösterdi. Bu davada, Yargıtay’ın doğrudan hükümeti hedef almayan, tankların Sincan’dan yürütülmesini bile cebir ve şiddet saydığına işaret eden mahkeme, İstanbul’da Başbakanlık Çalışma Ofisi’ndeki güvenlik güçlerine taş ve sopalarla saldırılmasının bundan daha ağır bir eylem olduğunu vurguladı.

Mahkeme, dinleme kayıtlarındaki soyut ifadeler dışında delil olmamasına rağmen, bu eylemleri Kavala’nın ve diğer sanıkların organize ettiğini belirterek, suçun bu yolla işlendiğini savundu. Mahkeme, firari FETÖ polis, savcı ve hakimleri tarafından “suç işlemek için örgüt kurmak” eyleminden dinleme kararı çıkartılmasına rağmen, “hükümete karşı suç” suçundan, dinleme kayıtlarına dayanılarak ceza verilmesini ise “zaten hepsi örgüt” diyerek savundu. Kararda, “Cumhuriyet savcılığının bile bir iddianamede olayı anlatıp suçu vasıflandırmamış olması veya sevk maddesini yazmamış olması, iddianamenin ret gerekçesi sayılmazken, emniyet personelinden suçu vasıflandırmayı tam isabetle yapmasını beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır” denildi. 

610 sayfa gerekçe

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 610 sayfalık gerekçeli kararında ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen Kavala ile Kavala’ya yardım ettikleri iddiasıyla 18’er yıl hapse mahkum edilen Ayşe Mücella Yapıcı, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden’e verilen cezaları ve yargılama sürecini özetledi.

Babacan var Davutoğlu yok

Kararın, “mağdurlar” kısmında, avukatı aracılığıyla “mağduriyetim yok” dilekçesi veren Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun ismi yer almazken, "Gezi Davası'yla ilgili şahsi bir mağduriyetim yok. Mağdur değilim. Bununla ilgili hiçbir başvurum yok ki geri çekileyim" diyen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın ismi mağdurlar listesinde yer aldı.

Kavala’nın suçları

Gerekçeli kararda, Kavala’nın Gezi eylemlerini derinleştirip Anadolu’ya yaymak için çaba sarf ettiği, eylemleri başından bu yana Açık Toplum Vakfı ve George Soros’un desteklediği ve Kavala’nın da buna aracılık yaptığı belirtildi. Kavala’nın suç sayılan eylemleri şöyle sıralandı:

-Osman Kavala’nın diğer sanıklarla konuşma sayıları.

-Garaj, İstanbul Baraka, Kent Forumları gibi oluşumlarla forum, panel, yaz kampları düzenlemesi

-Can Dündar ile yeni bir medya kurulması için Gezi öncesi görüşmeler yapması.

-Mehmet Ali Alabora’yı  yabancılarla yapılan bir toplantıya davet etmesi

-Belediye başkanlık seçimlerinde blok oluşturmak için Can Atalay ve Tayfun Kahraman’la görüşmesi.

-Sivil itaatsizlik adını verdikleri devlet güçleriyle çatışmaya dönüştürülmesi amaçlanan eylemlerin nasıl ve hangi yönde ilerleyeceği konusunda istişare etmek.

-Avrupa’dan olaylara destek sağlanması için Brüksel’de Gezi sergisi açılması, rapor hazırlanarak AB Komisyonu, AİHM’de gösterilmesi için toplantılar yapılması.

-Açık Toplum Vakfı’nın Anadolu Kültür üzerinden eylemlere kaynak sağlaması iddiası.

-Gezi eylemlerini Açık Toplum Vakfı’nın yönettiği ve yönlendirdiği iddiası.

-Kavala’nın Nisan 2013’te Soros’un katıldığı bir toplantıya gittiği iddiası.

-ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’ne Gezi ile ilgili soru sorulması.

-Kavala ile bazı aydınların polis şiddeti konusunda mektup yazarak Türkiye’yi şikayet etme niyetleri.

Gezi eylemlerinden önce Can Dündar ile telefonla görüşmek.

Toplantı çağrısı “profesyonel eylemci yetiştirmek” sayıldı

Kararda, Kavala’nın konuşmalarından seçilen cümleler üzerinden yorumlar yapıldı. 40 kişilik bir ekip ile ilk ekibi de kapsayan toplantılar yapmak istemesine yönelik sözleri “profesyonel eylemci yetiştirilmesi amacıyla toplantı ve organizasyon yapılması” olarak yorumlandı.

Sanıklardan Çiğdem Mater’le, 15 dakikalık bir Gezi belgeseli yapılması için gerçekleştirdiği konuşmalar da suçun parçası sayıldı. Çekilmeyen bu belgeselin nasıl suç oluşturduğu açıklanmadı.

Gazeteci Banu Güven ile bir fon konusunda yaptığı konuşmalar için “üstü kapalı biçimde finansal destek arayışında olduğu, gazeteci kimliğini kullanması için talimat verdiği” şeklinde yorumlandı.

Öğrenciler para istedi, eylemcilere para verdi sayıldı

Projeleri bulunan ve maddi destek arayışında olan öğrencilerin yaptıkları konuşmalar da kanıt sayıldı. Kavala’ya ulaşamayan öğrencilerin, “Ne yapacaksın Kavala’yı” karşılığını veren kişiye, “ortak, para alacam yani” yanıtını vermesi konusunda, şu yorum yapıldı:

“ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın konsolosluk görevlisi bir şahıs aracılığıyla kendisinden randevu talep edebilecek seviyede etkisi bulunan Kavala’nın öğrenci olan bu şahıslarla irtibatının 50-100 tl gibi yardım miktarları ile açıklanamayacağı, Gezi kalkışması sırasında eylemcilere maddi destek sağladığı…”

HDK suçlu sayıldı, plastik sandalye finansal yardım gösterildi

Kararda, legal olarak faaliyet gösteren Halkların Demokratik Kongresi yapılanması suç olarak nitelendirilirken, bu yapılanmanın talimatını Abdullah Öcalan’ın verdiği, Kavala’nın burada görevli şahıslarla irtibatlı olduğu belirtildi.

Kavala’nın, Gezi Parkı’ndakilere destek için söylediği, “Yüz sandviç hazırlatalım, plastik masa, 10-15 iskemle götürelim” sözleri de Gezi’yi organize etmesine gerekçe gösterildi.

Sanıklardan Yiğit Aksakoğlu’nun şiddetsiz eylemler üzerine çalışması, “piyano çalan adam”, “duran adamlar”, “yeryüzü iftarları” önerileri de şiddet eylemlerinin parçası olarak nitelendirildi.

Gezi olmayınca 15 Temmuz olmuş

Gerekçeli kararda, ABD’li Henry Barkey ile Kavala’nın hükümeti devirmeyi amaçladığı, bu iki ismin Gezi eylemleri başarısız olunca 15 Temmuz darbesine zemin hazırladıkları kaydedildi. Buna gerekçe olarak da sadece Barkey ile Kavala’nın telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermeleri gösterildi. Kavala, Barkey’i bir kez restoranda gördüğünü açıklamıştı. Kararda, buna ve tanık ifadelerine karşılık iki ismin 15 Temmuz darbesinden üç gün sonra yemek yediği, Barkey’in daha sonra ABD’ye gittiği de iddia edildi.

Olmayan görüşme suç sayıldı

Gezi eylemleri bittikten sonra Türkiye’ye tatile gelen yurtdışındaki STK’lardan Otpor lideri Maroviç ve Canvas eğitmenlerinin sanıklardan Can Atalay’la da görüşme çabaları, Kavala’ya ulaşma eylemleri olarak nitelendirildi.

Artık bütün suçlar dinlenebilir: “İkisi de örgüt, ne fark eder”

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi davasının ilk yargılaması sonunda sanıkların beraatine karar verirken, dosyadaki telefon dinlemelerinin “hükümete karşı suç” suçundan yapılmadığını, bu nedenle yasadışı delil niteliğinde olduğunu belirtti.

13. Ağır Ceza Mahkemesi ise bu görüşe karşılık, firari FETÖ polis, savcı, hakimleri tarafından, “suç işlemek için örgüt kurmak” suçundan yapılan bütün dinlemeleri yasal saydı. Kararda, bu durum şöyle açıklandı:

“Suç örgütü kurma ve yönetme suçuna ilişkin verilen dinleme kararının suç vasfının değişme ihtimaline binaen yerinde verilmiş bir karar olduğu aşikardır. Zaten 312. (hükümete karşı suç) maddede belirtilen suçun tek başına işlenmesi mümkün olmayan bir suç olması, mutlaka örgütlü bir yapı tarafından işlenebileceğinin çeşitli Yargıtay kararlarında belirtilmiş olması dolayısıyla birbirine benzer vasıflarda kabul edilmesi bir zorunluluktur.”

"Polisler ne yapsın!"

Kararda, farklı suçtan dinleme yapılıp, farklı bir suç için bu kayıtların kullanılmasının yasal olduğu savunulurken, şu gerekçe de gösterildi:

“Emniyet görevlilerinin dinleme kararı talep ederken suç vasfını dinleme yapmadan önce tam olarak tespit edebilmesi her zaman mümkün değildir. Bu nedenle olayımızda özellikle suç işlemek için örgüt kurma suçundan dinleme kararının talep edilmiş olması, sonrasında ise dinleme kararına hükümete karşı suç suçunun ilave edilmiş olması tespitimizi doğrulamaktadır. Cumhuriyet savcılığının bile bir iddianamede olayı anlatıp suçu vasıflandırmamış olması veya sevk maddesini yazmamış olması, iddianamenin ret gerekçesi sayılmazken, emniyet personelinden suçu vasıflandırmayı tam isabetle yapmasını beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır.”

28 Şubat’tan betermiş

Kararda, Gezi eylemlerinin hükümeti devirmeye yönelik şiddet ve cebir içerdiği, bu eylemlerin Kavala’nın talimatıyla yapıldığı anlatabilmek için Yargıtay’ın 28 Şubat kararı emsal gösterildi. Hükümeti devirmeye kalkışmak suçunda, şiddet ve cebir şartının bulunması, şiddet ve cebirin de hükümete yönelmesi gerekiyor.

Kararda, 28 Şubat kararında, “sadece tankların yürütülmüş olması bile sanıkların kastının ve cebir iradesini ortaya koyduğu kabul edilmişken, yukarıda sayılan eylemler sonucunda ortaya çıkar zarar, Gezi olayları kapsamında gerçekleştiğine şüphe bulunmayan Başbakanlık çalışma ofisi önünde toplananların, buradaki emniyet güçlerine taşlı, sopalı, molotoflu, ses bombalı, ve hatta iş makineli eylemleri, gerekli olan cebir ve şiddetin hükümete karşı yöneltildiğini göstermektedir” denildi.

Eylemlere katılmışlar

Kararda, Mücella Yapıcı ve Can Atalay başta olmak üzere diğer sanıkların eylemleri de Gezi eylemlerine katılmak, katılımı teşvik etmek, forumlara katılmak ve Kavala ile iletişim kurmak olarak sıralandı.

Kavala’nın cezaevinde tutulmasına gerekçe gösterilen casusluk suçu konusunda herhangi bir kanıt bulunamadığının belirtildiği kararda, bu nedenle bu suçtan beraatine karar verildiği kaydedildi.

Kararda, firari durumdaki Ayşe Pınar Alabora, Henry Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu, İnanç Ekmekçi’nin dosyalarının ayrıldığı da kaydedildi.

Karşı oy: Dinlemeler hukuksuz, başka delil yok

Karar, 1’e karşı 2 üyenin oyuyla alınmıştı. Karşı oy kullanan üye gerekçeli kararında, “Hükümete karşı suç üzerinden dinleme kararı alınmadığı, bu nedenle yapılan dinlemelerin kayıtlarının yasak delil mahiyetinde olduğu, yeterli başka kanıt da olmadığı” görüşünü belirtti.