Görsel
gezi_odul_sevinc_ozguner.jpg

GAZETE DUVAR

Sevinç Özgüner İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi ödülü, bu yıl İstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen anma ve ödül töreniyle Gezi tutuklularına verildi. Tören saygı duruşu ve ardından Arif Damar'ın Sevinç Özgüner'e ithafen yazdığı şiirin dinletisiyle başladı. Törene DİSK, KESK, SES'in yanı sıra Emek Partisi üye ve yöneticileri katıldı. Törenin birinci kısmının modaretörlüğünü İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Cegerğun Polat yaptı.

'SEÇİMLERDE BİZİ SEVİNDİREN ŞEY CAN’IN MİLLETVEKİLİ SEÇİLMESİ'

Törende konuşan İstanbul Tabip Odası Başkanı Nergiz Erdoğan, "Gezi tutukluları olmasaydı bugün ülkemizde gördüğümüz demokrasinin ve barışın kırıntılarını bile göremeyecektik muhtemelen. Son seçimlerde bizi sevindiren en önemli şey belki de sevgili Can Atalay'ın milletvekili seçilmesidir. Umarım yakında onu da aramızda görebiliriz" dedi.

Ardından söz alan TTB önceki başkanlarından Gencay Gürsoy, "O dönem insanları sanırım hüzünlü bir kuşak olarak anılacaklar. Geriye dönüp baktığımda sayısız insan yüzü aklıma geliyor. Hepsini saygı, özlem ve dürüstlük abidesi insanlar olarak anımsıyorum. 51 tevkifatında içeri giren o zamanın gençleriyle yeni tanışmıştım. O dönemin dünya sosyalizmine doğru minik adımlar attığı, Sovyetlerin bugün bize ifade ettiğinden daha fazla anlam ifade eden bir dönemdi. O kuşaktan bize aktarılan en önemli şey özveri ve dürüstlüktür. Dürüstlük çok önemli bir sol ahlak kuralı gibi yansıdı bize. Bugün bu ödülü verdiğimiz Gezi tutuklularını tanıyorum. Biz büyük bir aile gibiyiz. Hepiniz iyi ki varsınız" şeklinde konuştu.

Gürsoy'un ardından Sevinç Özgüner’in mücadele arkadaşlarından Halide Özerden söz aldı. Özerden, “Sevinç abla benim 20’li yaşlarda aralarına girdiğim ve çok mutlu olduğum 51 Tevkivatı’nda çok çekmiş fakat umutlarını hiçbir zaman yitirmemiş ve onlardan çok genç olduğum halde aralarında hiç yadırganmadığım birçok insandan biriydi. Onlar şimdi aramızda değiller. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum” dedi.

İstanbul Diş Hekimleri Odası Genel Sekreteri Fatma İnci, "Bu yıl bu ödülün Gezi tutsaklarına verilmesi konusunda hepimiz 5 dakikada hemfikir olduk. Bir yandan bugün burada bu vesileyle bulunmak çok canımı acıtan bir şey ama bir yandan da gurur duyuyorum. Bu Türkiye’nin insan hakları, demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde hepimizin hikayesi. Bu mücadelenin bugün geldiği noktaya baktığımızda biz belirli dönemeçlerde aynı kaygıları yaşayarak mücadeleye devam ediyoruz. Asla pes etmiyoruz" dedi.

Evrensel'in haberine göre, törenin ikinci kısmının modaretörlüğünü ise Dr. Nazmi Alkan yaptı. Alkan, “Hepimiz Gezi’deydik. Hepimizin yerine onlar ceza aldı ama her zaman dayanışmamızı göstereceğiz. Umarım en kısa zamanda tekrar aramızda olacaklar” şeklinde konuştu.

'MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ'

İstanbul Diş Hekimleri Odası Genel Sekreteri Fatma İnci, "Bu yıl bu ödülün Gezi tutsaklarına verilmesi konusunda hepimiz 5 dakikada hemfikir olduk. Bir yandan bugün burada bu vesileyle bulunmak çok canımı acıtan bir şey ama bir yandan da gurur duyuyorum. Bu Türkiye’nin insan hakları, demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde hepimizin hikayesi. Bu mücadelenin bugün geldiği noktaya baktığımızda biz belirli dönemeçlerde aynı kaygıları yaşayarak mücadeleye devam ediyoruz. Asla pes etmiyoruz" dedi.

Törenin ikinci kısmının modaretörlüğünü ise Dr. Nazmi Alkan yaptı. Alkan, “Hepimiz Gezi’deydik. Hepimizin yerine onlar ceza aldı ama her zaman dayanışmamızı göstereceğiz. Umarım en kısa zamanda tekrar aramızda olacaklar” şeklinde konuştu.

'UMUTSUZLUĞU HEP BERABER YATIŞTIRACAĞIZ'

Can Atalay'ın ödülünü Ali Çerkezoğlu'dan Can Atalay'ın anne ve babası Mustafa Atalay ve Şükran Atalay teslim aldı. Konuşmasına Gezi'yi anarak başlayan Şükran Atalay, "Buradan Gezi tutsaklarına, Gezi’ye bin selam olsun. Biz hep mücadeleye devam ettik. Ne olursa olsun yolumuzdan dönmeyeceğiz. Can'ı da böyle yetiştirdik. Acılarımız, kayıplarımız isimlerini anamayacağımız kadar çok. Ama bu bizi yolumuzdan çeviremeyecek. Umuyoruz ki bu pazar günü umutlarımıza umut katılacak. Ben her hafta Can'ı ziyarete gidiyorum. Sürekli yeni insanlar Cumhurbaşkanı'na hakaretten oraya getiriyorlar. Artık kendi görüşlerinden olmayan hiç kimseyi kabul etmiyorlar" diye anlattı.

Ardından Şükran Atalay, Can Atalay'ın mektubunu okudu. Can Atalay mektubunda, "Değerli arkadaşlar bizi Sevinç Özgüner ödülüne layık gören tüm kurul üyelerine ve İstanbul Tabip Odası emektarlarına çok teşekkür ederim. Hekim hareketi Türkiye’de özgürlük ve demokrasi güçlerinin en önemli bileşenlerinden biri olarak gelmiştir.  Sevinç Özgüner mücadeleci bir sosyalist hekim olduğu için faşist kurşunlara hedef olmuştur. Tüm emektarlarımız gibi anısı yolumuzu aydınlatır, başımız anısı gibi diktir. Yalan yok memleket yine zor zamanlar yaşıyor. Enseyi karartmayacağız, memlekete küsmeyeceğiz. Umudu büyütecek, umutsuzluğu hep beraber yatıştıracağız. Beklenen günler, umutlu günler, ekmek gül ve hürriyet günleri ellerimizdedir” dedi. Şükran Atalay son olarak, “Can Hatay’da da mücadele edecek ve Hataylıların ellerini hiçbir zaman bırakmayacak” diye bitirdi.

Ardından söz alan Ali Çerkezoğlu, "Gezi'nin kararlarında da, eylemlerinde de Sevinç abla yanımızdaydı ve hep yanımızda olacak. Sevinç Özgüner bir dönemin simgesidir. Her toplantımızda, her bildirimizde kendisinin adını geçirmekten gurur duydum. Bu vicdansızlığın son bulması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Gezi bu ülkenin gururudur. Nasıl ki faşizm geleneği sürüyorsa bu ülkenin mücadele geleneği de sürüyor" dedi.

'HAKLI OLMANIN VERDİĞİ İÇ HUZURU YAŞIYORUZ'

Çiğdem Mater'in ödülünü Türkiye İnsan Hakları Vakfından Ümit Biçer, Çiğdem Mater'in arkadaşı İlayda Gedik'e teslim etti. Gedik, Çiğdem Mater’in Bakırköy Kadın Kaplı Ceza İnfaz Kurumu’ndan gönderdiği mektubu okudu. Mektupta Mater, “Türkiye Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi, Diş Hekimi Sevinç Özgüner’in anısını yaşatmak, insan hakları, barış ve demokrasi adına verilen bu ödül için çok teşekkür ederim. Ne yazık ki bugün sizlerle olamıyor, kendi küçük evrenimden bildiriyorum. Bakırköy Kadın Kaplı Ceza İnfaz Kurumu’ndan. Bir yılı geçti buradaki tutsaklığımız. Bizim bir yılı, Osman Kavala’nın ise beş yılı geçti tutsaklığı. Sesinizi duyuyor, sesimizi duyduğunuzu hissediyor, biliyoruz. Haklı olmanın verdiği iç huzur var ya işte onu yaşıyoruz. Bir taraftan da özlem. Aldığımız bu ödül sadece bana, Mücella’ya, Tayfun’a, Osman Kavala’ya değil ödül hepimize. Eşitlik, hak ve özgürlük taleplerimizi yükselte yükselte, neşeyle, kahkahayla, dayanışmayla, direnmeyle, mücadeleyle devam. Yakında görüşeceğiz”  dedi.  Biçer ise konuşmasında, “Türkiye İnsan Hakları Vakfı adına özellikle bu törenin gerçekleşmesinde katkı veren, Türkiye’nin aydınlık yüzü olan, barış ve demokrasi mücadelesi sürdüren tüm herkesi ve özellikle de Gezi tutsaklarını ben de vakfım adına selamlıyorum” diye konuştu.

'BENİM İÇİN BU MESELE DAHA SOĞUMADI'

Hakan Altınay'ın ödülünü ise kız kardeşi ve avukatı Deniz Altınay'a Diş Hekimler Odası Genel Sekreteri Fatma İnci Balpetek verdi.

Altınay, "Gezi davası tutsaklarının bir kısmı bu dava vesilesiyle birbiri ile tanışan insanlar. Bu davayla ilgili yapılan yorumlardan biri de ‘5 benzemezi bir araya koyup yargılamaya çalışıyorlar’ yorumuydu. Şimdi anlıyorum ki hepsinin temel ortak yanı insan hakları, barış ve demokrasiye olan inançları ve hayatlarını bunun üzerine kurma çabaları” ifadelerini kullandı. Deniz Altınay ardından Hakan Atalay’ın yeni çıkan kitabından şu kısmı okudu:

Nietzsche, ‘Söz kalpte soğumuş meseleler içindir’ demiş. Benim için bu mesele daha soğumadı. 11 aydır Silivri 9 nolu cezaevindeyim. Süreç 2018’de bir sabah 06’da evimize 10 polisin gelmesi ve 36 saatlik bir gözaltıyla başladı. 2019’da benim de aralarında bulunduğum bir grup insana 2013’deki Gezi Olayları sırasında ‘Hükümeti yıkmaya teşebbüs etmekten’ dava açıldı. 2020’de hepimiz beraat ettik ama 2021’de beraatler iptal edildi ve yargılama yeniden başladı. 2022’de 18 yıl hapis cezasına çarptırılarak tutuklandım. Hüküm için Kafka’yı kıskandıracak kadar gerçeküstü demek hafif kalır ama bu konuyu başka yerlerde yeterinde dillendirdiğim için bu çalışmaya dahil etmiyorum. 25 Nisan 2022’de Silivri’de ikametim başladı. Kitapta bahsedeceğim olgular şurada örtüşüyor. Kötülük, sınır izan tanımayan bir keyfilik var. Çoğu zaman hatırlamamayı seçsek de bu temel gerçeklerle ne yapacağımız kişisel olarak da toplumsal olarak da önemli bir karar. Kötülüğün yanında iyilik de var, erdem de var. Ve şaşırtıcı bir şekilde dirençli olabiliyorlar…”

'HAPSE GİRDİĞİMDEN DAHA DİK ÇIKACAĞIM'

Mine Özerden'in ödülünü annesi Halide Özerden'e Ertuğrul Oruç teslim etti. Mücella Yapıcı'nın ödülünü ise kızı Burcu Yapıcı' ya İstanbul Tabip Odası Başkanı Nergiz Erdoğan teslim etti. Bu ödülü vermenin büyük bir onur olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bütün haksız yere tutuklu olanlar gibi Gezi tutuklularının da bir an önce aydınlığa çıkmasını dilerim" dedi. Burcu Yapıcı ise, “Annem benim için de kardeşim de idol gibidir ve dava başladığından beri bize 'Merak etmeyin ben girdiğimden daha dik çıkacağım' dedi. İçeri girdiğinden beri biz onu teselli edeceğimize onlar bizi teselli ediyor ve sadece doktorların sözünü dinliyor. Gayet iyiler, gayet dirençliler. Biz de böylece büyük bir aile olduk" şeklinde konuştu.

'MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ'

Osman Kavala'nın ödülünü de eşi Ayşe Buğra’ya teslim edildi. Ayşe Buğra, “O çok acayip dava süreci sırasında tanışıp çok yakınlaştığım insanları özlüyorum. Bugün onları gördüğüm için mutluyum. Bugün Silivri’de görüş günümdü oradan geliyorum. Osman Kavala’yla dayanışma sitesinden baktığıma göre bugün 2030 gün olmuş içeri alınalı ve ben 290 kere gidip gitmişim Silivri'ye. Osman bir mesaj gönderdi buraya, o da özlüyor sizi” şeklindeki konuşmasının ardından Osman Kavala’nın mektubunu okudu. Kavala Mektubunda, "Sevinç Özgüner insan hakları, barış ve demokrasi ödülünün bizlere verilecek olmasından gurur duydum. Sevinç Özgüner katledildiğinde ülkemiz son perdesi darbe olan karanlık bir dönemi yaşıyordu. Bütün baskılara, katliamlara rağmen yurttaşlarımız özgürlük talebinden vazgeçmediler. 1980 öncesi olanları aklımızda tutarak, o dönemde insan haklarını, hukuku ve demokrasiyi savunanlardan güç alarak ülkemizin demokrasi ve hukuk devleti olması için dayanışma içerisinde mücadeleye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

'BU DAHA BAŞLANGIÇ'

Tayfun Kahraman'ın ödülünü ise eşi Meriç Kahraman ve kızı Vera'ya TMMOB İstanbul İl koordinasyon Kurulu Genel Sekreteri Seyfettin Avcı teslim etti. Meriç Kahraman konuşmasında, “Bugün Diş Hekimi Sevinç Özgüner ve faşistler tarafından katledilen tüm bilim emekçilerini, mahpus yatan, çeşitli baskı ve zulümlere göğüs geren herkesi saygı ve minnetle anıyoruz. İstanbul Tabip Odası’na Sevinç Özgüner İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi ödülüne bizleri layık gördüğü için çok teşekkür ederiz” dedikten sonra Tayfun Kahraman’ın önümüzdeki günlerde yayımlanması planlanan kitabından bir şu kısmı okudu:

“Sözümüz geleceğe. Bir bedeli varsa eğer bu memlekette demokrasi, özgürlük ve kardeşlik talep etmenin, biz bu bedeli şerefle öderiz. Bir kavga varsa eğer cumhuriyeti ve değerlerini korumak için, biz bu kavgayı veririz. Bir emek gerekiyorsa eğer kente, doğaya, yaşama sahip çıkmak için, biz bu alın terini dökeriz. Üzerinden 10 yıl geçen Gezi direnişinin kalbimize ve aklımıza taşıdığı gerçek gibi biliriz ki bu bedel çocuklarımız içindir, b u kavga memleket sevdasıdır, bu emek geleceği kuracaktır. Hep bir ağızdan söylemeye devam edelim. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.”

Meriç Kahraman son olarak, “Bu memleket bizim. 28 Mayıs’ta oylanacak olan geleceğimiz ve adalet diye düşünüyorum. Umuyorum tüm bu süreç hepimiz için en kısa sürede bitecek” şeklinde konuştu.

'NÖBETE DEVAM EDECEĞİZ'

Söz alan Seyfettin Avcı ise, “Gezi Tutsaklarının bu ödüle layık görülmesi bizim için de son derece önemli. Gezi tutukluları için 392 gündür TMMOB önünde nöbet tutuyoruz. Biz bu nöbetlere devam edeceğiz. Umut ediyoruz ki bu seçim de ülkemizin bu karanlığının aydınlığa dönüşmesinin başlangıcı olur. İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi için mücadele eden insanların mücadeleleri çok önemli. Bugün de bir an önce Gezi tutuklularının özgürlüğüne kavuşmalarını diliyorum” diye konuştu.

Son olarak Yiğit Ali Ekmekçi'nin ödülünü TTB Merkez Konseyi Eski başkanlarından Raşit Tükel tarafından kızı Zeynep Ekmekçi'ye teslim edildi. Zeynep Ekmekçi, “Ben haksız yere tüm sevdiklerinden, ülkesinden, ailesinden ayrı kalan herkesin bir an önce ülkesine dönebilmesini diliyorum” dedi.