Yiğit Aksakoğlu, 2013’te gerçekleşen Gezi eylemleriyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 16 Kasım 2018’de gözaltına alındı. 7 ay tutukluluğun ardından ilk duruşmada tahliye edilen Aksakoğlu şu an tutuksuz yargılanıyor. 

Evli ve iki çocuk sahibi olan Yiğit Aksakoğlu, hak temelli çalışan bir sivil toplum profesyonelidir. TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Birimi’nde çalışmıştır. 2011’den bu yana erken çocukluk dönemi üzerine çalışmalar yürüten Hollanda merkezli Bernard van Leer Vakfı’na danışmanlık yapmıştır ve hâlihazırda aynı vakfın Türkiye temsilciliği görevini yürütmektedir.

Yiğit Aksakoğlu’nun yargılanmasına giden süreç 16 Kasım 2018’de 13 hak savunucusu ve akademisyenin evlerine yapılan baskınla gözaltına alınmasıyla başladı. Bu isimlerden biri de o sırada Hollanda merkezli Bernard van Leer Vakfı’nın Türkiye Temsilcisi Yiğit Aksakoğlu’ydu. Diğer isimler arasında daha sonra Gezi Davası’nda kendisiyle birlikte yargılanacak olan Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater, Hakan Altınay ve Mine Özerden bulunuyordu.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün basınla paylaştığı bilgi notuna göre İstanbul, Adana, Antalya ve Muğla illerinde 20 kişi hakkında çıkartılan gözaltı kararının nedeni, bu kişilerin o sırada bir yılı aşkın süredir iddianame düzenlenmeksizin Silivri Cezaevi’nde tutulan ve “Gezi eylemlerini organize ve finanse ettiği” iddia edilen iş insanı Osman Kavala ile birlikte hiyerarşik bir düzen içinde hareket etmeleriydi. 

Gözaltına alınan ve sorgulanan hak savunucusu ve akademisyenlerden yalnızca Aksakoğlu, “Her ne kadar toplantıların içeriğine ulaşılamamış ve karanlıkta kalan yönleri olsa da”, mahkeme tarafından “bu toplantıların Gezi’den sonra tekrar sivil itaatsizlik ve şiddetsiz eylem adı altında yeniden çeşitli gösteri ve eylemlerin yapılmasına yönelik birtakım eğitimler ve konuşmalar düzenlendiği kanaatine ulaşıldığı (…)” gerekçesiyle tutuklandı.

Firari savcının delilleriyle iddianame hazırlandı

FETÖ/PDY üyeliğinden aranan savcı Muammer Akkaş’ın topladığı delillerin de yer aldığı soruşturma Şubat 2019’da tamamlandı. 19 Şubat 2019 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Gezi Parkı protestolarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında iddianamenin tamamlanarak İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iletildiğini açıkladı. 4 Mart 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi kendisine gönderilen iddianameyi kabul etti. 657 sayfadan oluşan bu iddianamede, 1 Kasım 2017’den beri tutuklu iş insanı Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman ve Kasım 2018’deki operasyonla soruşturmaya dahil edilen toplam 16 kişi şüpheli olarak yer alıyordu. Savcılık, iddianamedeki şüphelilere “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçlamasını yöneltmiş, ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarını istemişti. İddianamenin “Davacı Mağdurlar” kısmında Gezi protestoları döneminde başbakanlık görevini yürüten Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte kabine üyesi 27 ismin yanı sıra 746 kişi yer alıyordu.

Yiğit Aksakoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tamamlanan iddianamede konusu şiddetsiz eylem olan bir toplantının yöneticiliğini yapmakla suçlandı.

İlk duruşmada tahliye edildi

Açılan davanın 24-25 Haziran 2019 tarihlerinde Silivri’de görülen ilk duruşmasında Yiğit Aksakoğlu tahliye edildi.

Aksakoğlu'nun da yargılandığı 16 sanıklı Gezi Davası’nın dördüncü duruşması 24-25 Aralık 2019 tarihlerinde gerçekleşti. Bir sonraki duruşma 28 Ocak 2020‘de görüldü ve avukatların reddi hakim talepleri reddedildi. Avukatlar salonu terk ederken izleyiciler dışarı çıkarıldı.

Savcı, 6 Şubat 2020'de açıkladığı mütalaasında, Yiğit Aksakoğlu'nun Osman Kavala ve Mücella Yapıcı'yla birlikte TCK’nin 312. maddesinde düzenlenen “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ” suçundan cezalandırılmasını istedi. 

Mahkeme beraat verdi, istinaf mahkemesi bozdu

Gezi Davası’nın 6. duruşması 18 Şubat 2020‘de görüldü ve İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Yiğit Aksakoğlu dahil tüm sanıkların beraatine karar verildi. 

22 Ocak 2021’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, Gezi Davası’nda verilen beraat kararlarını kaldırdı. Daire, dava dosyasının yeniden incelenmek ve hüküm kurulmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine hükmetti. Eksik delillerin sağlanması ile yargılamanın devamına karar verildi. Kavala’yı yargılayan İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Şubat 2021’deki duruşmada “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “siyasal ve askeri casusluk” suçlamalarıyla açılan davanın Gezi davasıyla birleştirilmesine karar verdi.

28 Nisan 2021‘de bir başka birleştirme kararı geldi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi davasında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" iddiasıyla yargılanan ve yurtdışında oldukları için dosyası ayrılan Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin ayrılan dosyalarının Osman Kavala’nın da yargılandığı ana dava dosyasıyla yeniden birleştirilmesine hükmetti.

Çarşı davası Gezi davasıyla birleşti

28 Temmuz 2021‘de, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından beraat kararlarını bozmasının ardından Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanığın, Gezi eylemleri nedeniyle yargılandığı davanın, Gezi Parkı ana davasıyla birleştirilmesine onay verildi. Yargıtay, her iki davanın birleştirilmesini istemişti.

Birleştirilmiş dosyaların 8 Ekim’deki duruşmasında, Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar dosyaların yeniden ayrılmasını ve müvekkilinin tahliyesini istedi. Savcı ise mütalaasında, Kavala’nın suçun vasıf ve mahiyeti nedeniyle tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, Kavala’nın ‘kuvvetli suç şüphesi ve somut delillerin olduğu’ gerekçesiyle tutukluluğuna devam kararı verdi.

Birleştirilmiş davanın beşinci duruşması 21 Şubat 2022’de yapıldı. Mahkeme, Kavala’nın tutukluluk halinin devamına, dosyaların ayrılmasına karar verdi.

Duruşma savcısı mütalaasını açıkladı 

4 Mart 2022‘de mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, tutuklu yargılanan Osman Kavala ile tutuksuz sanık Mücella Yapıcı’nın, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlaması ile ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti. Diğer sanıklar Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme” suçlaması ile 15 yıldan 20’şer yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.

Altıncı duruşmada Yiğit Aksakoğlu’nun avukatı Aslı Kazan, ‘delil‘ olarak dosyaya konan ses kayıtlarının eksik olduğunu söyledi ve müvekkili ile ilgili ses kaydının tamamını dinletmek istedi, ama mahkeme başkanı Özdemir kabul etmedi. Esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmaları için sanıklara ve avukatlarına son kez süre verilmesine karar veren heyet, soruşturmanın derinleştirilmesine yönelik taleplerinin dosyaya bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddine hükmetti. 

Aksakoğlu’nun dosyası ayrıldı

22 ve 25 Nisan'da görülen karar duruşmasında, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi'ye "hükûmeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçuna yardımdan 18 yıl hapis cezası verildi. Kararla beraber tutuklanmalarına hükmedildi. Yiğit Aksakoğlu'yla birlikte diğer firari sanıklar Henry Jack Barkey, Can Dündar, Memet Ali Alabora, Pınar Alabora, Gökçe Yılmaz, Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi'nin dosyaları ise ayrıldı.

AYM’den hak ihlali kararı

Yiğit Aksakoğlu’nun avukatları, müvekkilleri tutukluyken 1 Mart 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunmuştu. AYM, 30 Aralık 2020'de, Aksakoğlu'nun tutuklanmasının hak ihlali olduğuna karar verdi ve tazminat ödenmesine hükmetti. Kararda, şiddetsiz eylemlerle ilgili eğitimlere katılan Aksakoğlu’nun, insanları ayaklanmaya sevk etmeye çalıştığına yönelik bir olgu ve kanıt bulunmadığı vurgulandı.