Arka plan

2022 yılında, Birleşmiş Milletler’in Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü olarak kabul ettiği 30 Ağustos tarihinde gözaltında işkence ile öldürülen Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un bedenlerinin bulunduğu Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda kayıpları anmak için bir araya gelen 14 kayıp yakını ve hak savunucusunun basın açıklaması yapmasına izin verilmedi. Gerekçe olarak Küçükçekmece Kaymakamlığı’nın 30 Ağustos tarihli yasaklama kararını gösteren kolluk, mezarlığa doğru yürümekte olan kayıp yakınları ve hak savunucularını güvenlik çemberine almış, dağılacaklarını bildirmelerine rağmen güvenlik çemberini açmamış ve çemberin içindeki 14 kişiyi gözaltına almıştı. 

Gözaltına alınan 14 kişiye ihtara rağmen kendiliğinden dağılmadıkları gerekçesiyle açılan davanın ilk duruşması 4 Mayıs 2023’te Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma öncesi

Cumartesi Anneleri/İnsanları, haklarında yeni bir dava açıldığını ve ilk duruşmanın 4 Mayıs 2023’te Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılacağını duruşmanın günler öncesinden kamuoyuna sosyal medya hesapları araçlığıyla duyurmuştu. Duruşmayı izlemek için Küçükçekmece Adliyesi’ne gittiğimizde adliye otoparkında ve adliye girişinde çok sayıda çevik kuvvet polisi ile sivil polisin olduğunu, farklı noktalarda gruplar halinde beklediklerini, bazı grupların polis kalkanları hazır şekilde beklediğini gördük.

Duruşmaya katılım

Küçükçekmece Kaymakamlığı’nın 30 Ağustos 2022 tarihli yasaklama kararıyla Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda bir araya gelmeleri engellenen 14 kayıp yakını ve hak savunucusuna “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan açılan davanın ilk duruşması, yargılananların sayısı ile katılımın çok olması nedeniyle Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kendi duruşma salonu yerine Küçükçekmece Adliyesi’nin büyük salonu olarak adlandırılan mahkeme salonunda yapıldı. Mahkeme salonunda SEGBİS için kullanılan ekran, kayıt cihazları ile mikrofonların olmaması, bu salonun yargılamalarda sıklıkla kullanılmayan bir salon olduğunu düşündürttü.  

Duruşma salonunun olduğu kolidorda da çok sayıda sivil polis bulunuyordu. Duruşma saati yaklaştığında önce avukatlar duruşma salonuna alındı, ardından yargılananlar tek tek isimleri okunarak duruşma salonuna alındı. Mübaşir, önce izleyicilerin duruma salonuna girmesine izin vermedi. Duruşmayı izlemek için gelen CHP Milletvekili Turan Aydoğan ile TİP İstanbul Milletvekili adayı Meryem Göktepe duruşma salonuna alındıktan sonra avukatlar, gözlemci sivil toplum kuruluşlarının davayı izlemek üzere orada bulunduğunu belirtti. Bunun üzerine, gözlemcilerin alınacağı, ancak hakimin duruşmaya basın mensuplarının alınmaması yönünde kararı olduğu aktarıldı. Gözlemci sivil toplum kuruluşlarından bazıları duruşma salonuna alınırken bazıları “basın” oldukları gerekçesiyle alınmadı, duruşma salonuna girmek üzere olanlar çıkartıldı.

Duruşmanın seyri

Duruşma zamanında başladı. Duruşma başladığında Cumartesi Anneleri/İnsanları, CHP Milletvekili Turan Aydoğan, TİP İstanbul Milletvekili adayı Meryem Göktepe, Amerika Birleşik Devletleri Konsolosluğu’ndan bir gözlemci ile Medya ve Hukuk Araştırmaları Derneği (MLSA) ve Hakikat Adalet ve Hafıza Merkezi’nin gözlemcileri duruşma salonundaydılar. Duruşma salonunda ayrıca çok sayıda sivil polis bulunuyordu.

Hakim duruşmada hazır bulunanların yoklamasını yaptıktan sonra avukatlar söz alarak duruşmaya basın mensuplarının alınmaması yönündeki kararın dayanağını sordular ve basın mensuplarının duruşmayı izlemek üzere salona alınmasını talep ettiler. Hakim, ses ve görüntü kaydı alınmaması şartıyla basın mensuplarının alınabileceğini söyledi. Duruşma salonu dışında bekleyen basın mensupları ile “basın” oldukları gerekçesiyle duruşma salonuna alınmayan Uluslararası Af Örgütü gibi sivil toplum kuruluşu gözlemcileri de duruşma salonuna alındı. 

Avukatlar, duruşma salonunda çok sayıda sivil polis bulunduğunu, böyle bir güvenlik önlemi alınmasına gerek olmadığını belirtti ve sivil polislerin duruşma salonunda bulunmasına itiraz etti. Avukatların bu itirazları kabul edildi, sivil polislerin duruşma salonundan çıkarılmasına karar verildi.

Yargılananların kimlik tespiti yapıldı. Kimlik tespiti sırasında, diğer kişilerin aksine hakimin kendisine çocuğu olup olmadığını sormaması üzerine Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Hanife Yıldız kendisine bu sorunun neden sorulmadığını sordu. Hakimin, soruyu yöneltmesinin ardından Hanife Yıldız, çocuğunun gözaltında kaybedildiğini söyledi. Hakim cevaben “Allah rahmet eylesin” dedi.

Yargılananlardan duruşmada hazır bulunan 12 kişinin kimlik tespit işlemleri tamamlandıktan sonra hakim, kamera kayıtlarını izlediğini ve savunmaların alınmasına, kayıtlarda polislerle muhatap olan Gülseren Yoleri ile başlayacağını söyledi. İHD İstanbul Şube Başkanı Av. Gülseren Yoleri, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın kimler olduğunu, mücadelelerini ve Cumartesi eylemlerinin tarihini anlatarak söze başladı ve ortada bir suç olmadığını, bu nedenle bir savunma değil beyanda bulunacağını dile getirdi. Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 700. Hafta buluşmasına yapılan polis müdahalesine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), Anayasa’nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmettiğini vurguladı. Av. Gülseren Yoleri, AYM’nin kararında Beyoğlu Kaymakamlığı’nın dayanak gösterilen yasaklama kararının hakkın sınırlanması için hukuki şartları taşımadığını tespit ettiğini söyledi ve o yasaklama kararı ile bu davadaki Küçükçekmece Kaymakamlığı’nın yasaklama kararının içerikleri bakımından benzerliklerine dikkat çekti.

Yoleri, gözaltına alınmaları sürecini aktarırken, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na geldiklerinde polislerin orada bulunduğunu, mezarlık girişine gelmeden kendilerini durduklarını, Küçükçekmece Kaymakamlığı’nın yasaklama kararı olduğunu söylediklerini ve kararı gösterdiklerini, aralarında yaşlı ve ağır hastalıkları olanların da bulunması sebebiyle kendi aralarında bir değerlendirme yaptıklarını ve eylemden vazgeçtiklerini, bu kararlarını polis söylediklerini ancak polislerin 14 kişiyi çembere aldığını, o sırada anons yaptığını, çember içinden çıkmalarına izin vermediklerini, dolayısıyla dağılamadıklarını ve bu şekilde gözaltına alındıklarını aktardı. Devamında, gözaltına alınırken kötü muameleye maruz kaldıklarını, kelepçeli olarak saatlerce bekletildiklerini, bazı kişilere ters kelepçe yapıldığını, temel ihtiyaçları karşılanmaksızın 11 saat gözaltında tutulduklarını söyledi. Yoleri, anayasal haklarının engellendiğini, hukuka aykırı olarak tutulduklarını, kötü muameleye maruz kaldıklarını, kendilerine karşı işlenen bir suç olduğunu beyan etti ve derhal beraat kararı verilmesini talep etti.

Daha sonra sırasıyla yargılananlardan Ali Ocak, Hüseyin Ocak, Maside Ocak, Besna Tosun, Derya Deniz, Türkan Acar, Hüseyin Aygül, Hanım Tosun, Hanife Yıldız ve Hasan Karakoç beyanda bulundu. Söz alanlar Av. Gülseren Yoleri’nin beyanlarına katıldıklarını söyledi ve kendi durumları ile ilgili ek beyanlarını dile getirdi.

1995 yılında gözaltında kaybedilen ve bedeni Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunan Hasan Ocak’ın abisi Ali Ocak, kardeşinin kimliği bilmesine rağmen kayıtlara kimsesiz olarak geçirildiğini, bedenini 58 gün sonra kendi imkanlarıyla bulduklarını, kardeşini ararken Rıdvan Karakoç ve başka zorla kaybedilenlerin bedenlerine ulaştıklarını, o gün de Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na çiçek bırakmak ve etkin soruşturma yürütülerek sorumluların bulunmasını istemek için gittiklerini söyledi. Beyanının sonunda ise ellerindeki çiçeklere bile suç unsuru muamelesi yapıldığını belirtti.

Besna Tosun, babası Fehmi Tosun’un kaybedilmesinin tanığı olduğunu belirtti ve babasının kaybedilmesi üzerine yıllar önce tanıklık yapmak için bu adliyeye verdiği dilekçenin savcılığın tozlu raflarında beklediğini, fakat şimdi kendisinin aynı adliyede yargılandığını vurguladı. 

Mezarlığın olduğu semtte yaşadığını belirten hak savunucusu Türkan Acar ise kimsesizler mezarlığı olarak anılan mezarlığın kendi yakınları da dahil olmak üzere civarda yaşayan birçok kişinin defnedildiği bir mezarlık olduğunu söyledi. Ardından, gözaltında işkence ile öldürülen Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un “kimsesiz” olarak mezarlığa getirmesiyle “kimsesizler mezarlığı” olduğunu ama onların ve daha sonra getirilenlerin “kimsesiz” olmadığını, burada ailesi ve kardeşlerinin olduğunu fakat sistemin onları kimsesizleştirdiğini ekledi.

Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun sözlerine, bugün burada yargılandığım için bu ülke adına utanıyorum diyerek başladı. 5 çocukla sürdürdüğü hayatını, eşinin akıbetinin bulunması ve faillerin yargılanması için verdikleri mücadeleyi anlattı. Hanım Tosun, 30 Ağustos Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü’nde daha önceki yıllarda defalarca o mezarlığa gittiğini, [mezarlığın dışındaki TOMA ve polisleri kastederek] ilk defa böyle bir durumla karşılaştığını söyledi. “Uzaktan TOMA’ları ve polisleri görünce acaba 30 Ağustos olduğu için Zafer Bayramı diye mi geldiler diye düşündüm ama bizim için gelmişler” dedi.

19 yaşında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, oğlunu kendi eliyle polise götürdüğünü ve yer gösterme işlemi için İzmir’den İstanbul’a getirilen oğlundan bir daha haber alamadığını söyledi. Oğlunun adalet hakkı için yaşadığını belirten Hanife Yıldız, Cumartesi Anneleri/İnsanları ile tanışmasa kendisinin de yok olacağını, birlikte adalet arayışına katılmak için İzmir’den İstanbul’a taşındığını vurguladı.

Avukatların savunmaları

Yargılananlardan Maside Ocak ve Besna Tosun’un müdafii Av. Öztürk Türkdoğan, hakikat ile adalet ile bağını vurguladı ve Türkiye’de en önemli sivil itaatsizlik eylemini halen gerçekleştiren Cumartesi Anneleri/İnsanları’na Türkiye’deki herkesin vicdan borcu olduğunu söyledi. Davayı dünyanın izlediğini belirten Türkdoğan, “Bu duruşmayı tüm dünya izliyor, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucuları Özel Raportörü suçlamaların düşürülmesi için çağrı yaptı” diye ekledi.

Yargılananlardan hazır bulunanların beyanlarının alınmasından sonra avukatlar, esasa ilişkin ayrıntılı savunmalarını bir sonraki duruşmada tüm beyanların tamamlanmasının ve esasa ilişkin mütalaanın verilmesi ardından yapacaklarını ifade ettiler. Bir sonraki duruşmada dinlenmesini istedikleri tanıkları hazır edeceklerini belirten avukatlar ayrıca, adliye önündeki yoğun polis mevcudiyetinin mahkemenin talebi olup olmadığını sordu. Hakim, kendisinin yazılı veya sözlü böyle bir talebi olmadığını, polis mevcudiyetinin kendisinin takdiri olmadığını ifade etti.

Ara kararlar

Hakim, 

  • Yargılananlardan duruşmada hazır olmayan Ferit Barut ve Hüsnü Alkan’ın bir sonraki duruşmada ya da öncesinde dinlenmesine,
  • Aynı duruşma salonunun bir sonraki duruşma için de tahsis edilmesinin talep edilmesine,
  • Olay gününe ait kamera görüntülerinin duruşma salonunda izlenebilmesi için duruşma salonunda gerekli hazırlığın yapılmasının talep edilmesine,
  • Olay günü çekilen görüntülerde polis müdürünün ne söylediğinin tam anlaşılabilmesi için ses çözümünün yapılmasına ve
  • Savunma avukatlarının tanıklarını duruşma günü hazır etmesine 

karar verildiğini açıkladı.

Bir sonraki duruşma 26 Mayıs günü saat 14.30’da görülecek.

Duruşma sonrası

Duruşma saat 17.20’de bitti. Duruşma salonundan çıkıldığında kolidorda çok sayıda sivil polis bulunuyordu. Duruşmaya katılanlar duruşma salonu önünde hatıra fotoğrafı çekmek istedi ancak sivil polisler, binada fotoğraf çekilmesinin yasak olduğunu adliye dışında fotoğraf çekmelerine engel olunmayacağını söyledi.

Adliye dışına çıkıldığında hatıra fotoğrafı çekilirken katılanların etrafı polislerce çevrildi, fotoğraf çekimleri kayda alındı. Fotoğraf çekimi tamamlandıktan sonra katılanlar vedalaşırken birden tüm çevik kuvvet polislerinin kalkanları ile birlikte adliyenin önündeki kaldırıma yönlendirildiği görüldü. Bu sırada kaldırım ile adliye girişi arasına kalkanlarla polis barikatı kuruldu. Barikat içerisinden adliye dışına çıkmaya izin verilmedi ancak aynı zamanda barikatın ardında adliye içerisinde kalanlara da dağılmaları söylendi. Duruşma salonunda, olay gününe dair aktarıldığı gibi, barikat gerisinde kalanların dağılmaları söylenirken aynı zamanda barikatlar açılmadığı için dağılmalarına imkan verilmedi. Barikatın içerisinde ve dışında kalanların kamera ile görüntüleri alındı. 

Barikatın aralanmasıyla sivil toplum kuruluşu gözlemcileri olarak yargılananlardan Besna Tosun ve avukatlardan Jiyan Tosun ile birlikte adliyenin karşı kaldırımına geçme imkanımız oldu. Bu sırada, neden barikat kurulduğunu anlamaya çalışırken etrafımız sivil polislerle sarıldı ve uzaklaşmamız söylendi. Uzaktan seçebildiğimiz kadarıyla, adliyenin 100-150 metre kadar uzağında bir basın kuruluşunun Cumartesi Anneleri/İnsanları’na mikrofon uzatmış olduğunu gördük. Etrafımızı saran sivil polisler Küçükçekmece Kaymakamlığı’nın bugün için basın açıklaması yapılmasını yasakladığını söylediler, herhangi bir karar göstermediler. Adliyeden ayrılmış olan avukatlar olayları duyunca yanımıza geri geldi. Avukatlar, yaşlı kişilerin barikattın arasında kaldığını belirtti. Sivil polisler sadece 3 avukatın barikatla ayrılmış kısma gitmesine izin verdi. Bizleri kaldırımdan uzaklaştırdı. Bu sırada tüm bu süreç sivil polisler tarafından kamera kaydına alındı.